Dini Sohbetler @dinisohbetler Channel on Telegram

Dini Sohbetler

@dinisohbetler


Ehli sünnet vel cemaat çizgisinde bir sohbet...
Edep ile....

Dini Sohbetler (Turkish)

Dini Sohbetler adlı Telegram kanalı, din alimleri ve ilahiyatçılar tarafından işlenen konuları içeren, ehli sünnet vel cemaat çizgisinde bir sohbet platformudur. Kanalda, edep kaidelerine uygun bir şekilde dinimize dair merak edilen her türlü konu ele alınmaktadır. Dinin temel prensiplerinden tutun da günlük hayatta karşılaşılan sorunlara kadar geniş bir yelpazede bilgi ve bilinçlendirme sunulmaktadır

Dini Sohbetler kanalı, dinine bağlı olan ve dinini doğru bir şekilde yaşamak isteyen herkesin faydalanabileceği bir platformdur. Kanalda paylaşılan bilgiler, İslam dinine uygun olarak doğru kaynaklardan derlenmiş olup, güvenilir ve doğru bilgilere erişim sağlar. İslam'a dair daha derinlemesine bilgi edinmek isteyen herkes, Dini Sohbetler kanalını takip ederek bilgi birikimini arttırabilir ve dinini daha iyi anlama fırsatı bulabilir

Eğer siz de doğru din bilgilerine erişmek ve dinimizi daha yakından tanımak istiyorsanız, Dini Sohbetler kanalını takip etmeye başlayabilirsiniz. Ehli sünnet vel cemaat çizgisinde ve edep kaidelerine uygun bir şekilde yapılan sohbetler sayesinde, dinimiz hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilir ve doğru bir şekilde yaşamaya adım atabilirsiniz. Dini Sohbetler kanalı, sizleri doğru ve güvenilir bilgilerle buluşturarak, manevi yönden daha güçlü olmanıza katkı sağlayacaktır

Haydi, siz de Dini Sohbetler kanalına katılın ve dinimizi daha yakından tanımak için bu fırsatı kaçırmayın!

Dini Sohbetler

13 Feb, 03:13


BERÂT GECESİ’NİN FAZİLETLERİ

Sevgili Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:

• Şâbân(-ı şerîf) ayının on beşinci (yani Berât) gecesi olduğu zaman, gecesini ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun.

• Her kim bu (Berât) gece(sinde) yüz rekât namaz kılarsa Allâhü Teâlâ ona, yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu, ona Cennet’i müjdeler, otuzu Cehennem azâbından emniyette olduğunu söyler, otuzu da dünya âfetlerini ondan geri çevirir. On melek de o kimseyi, şeytanın tuzaklarından muhafaza eder.

• Kim şu beş geceyi ihyâ ederse o kimseye Cennet vacip olur: Terviye gecesi (Arefe’den önceki gece), Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Şâban(-ı şerîf) ayının on beşinci gecesi.

Berât Gecesi’nin husûsiyetlerinden bazıları:

• Hikmetli her iş -kulların rızıkları, ecelleri, vesâir işleri- bu gecede ayırt edilir; yazılır.

• Bu gecede ibadet etmek çok faziletlidir.

• Bu gecede rahmet iner. Hadîs-i şerifte, “Şâban ayının yarısı olduğu gecede, Allâhü Teâlâ (rahmetiyle) dünya semâsına tecellî eder…” buyuruldu.

• Müminler mağfiret olunur, günahları bağışlanır.

• Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’e tam şefaat salâhiyeti bu gecede verilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.), Şâbân-ı şerîf ayının on üçüncü gecesinde Allâhü Teâlâ’dan, ümmeti için şefaat izni istedi. Allâhü Teâlâ, ümmetinin üçte birine şefaat izni verdi. On dördüncü gecesi, kalan ümmeti için şefaat izni istedi. Allâhü Teâlâ, ümmetinin üçte ikisine şefaat izni verdi. On beşinci gecesi, kalan ümmeti için şefaat izni istedi. Allâhü Teâlâ -devenin sahibinden kaçtığı gibi, Allâhü Teâlâ’dan kaçanlar hâriç- ümmetinin tamamına şefaat etmesine izin verdi.

• Bu gecede Zemzem suyunun âşikâr bir şekilde artması, Allâhü Teâlâ’nın bir sünneti (âdet-i İlâhiyye’si)dir. Bunda İlâhî ilimlerin, hakikat ehlinin kalbinde artacağına işaret vardır.

13 Şubat 2025 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

13 Feb, 03:13


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak Allâhü Teâlâ, Şâbân(-ı şerîf) ayının on beşinci (yani Berât) gecesinde (rahmetiyle) tecellî eder de şirk koşanlar ve (müminlere) düşmanlık yapanlar hariç, bütün kullarının günahlarını mağfiret eder.” (Münâvî, Feyzu’l-Kadîr)

13 Şubat 2025 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

12 Feb, 03:18


BERÂT GECESİ’NDE İBADET

Şâbân-ı şerîfin on beşinci gecesi, Berât Gecesi’dir. Bu gecede hiç olmazsa bir Tesbîh Namazı kılınır.

Berât Gecesi’nde kılınması tavsiye edilen “Hayır Namazı” vardır. 100 rekâtlik bu namazı kılan kimse, o sene ölürse şehitlik mertebesine nâil olur.

Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi! Niyet ettim senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Beni afv-ı İlâhî’ne, feyz-i İlâhî’ne mazhar eyle. Kasvet-i kalpten, dünya ve âhiret sıkıntılarından halâs eyleyip saîdler defterine kaydeyle.” Allâhü Ekber.

Her rekâtte, Fâtiha-i şerîfeden sonra 10 İhlâs-ı şerîf okunur, iki rekâtte bir selâm verilerek 100 rekâte tamamlanır.

Namazdan sonra, (Allâhü Teâlâ’nın “Hû” ism-i şerîfinin ebced hesabına göre değeri 11 ve Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in isimlerinden “Tâhâ”nın ebced hesabıyla değeri de 14 olduğu için) aşağıdaki 11 şey, 14’er adet okunur;

1. İstiğfâr-ı şerîf: 14 kere,

2. Salevât-ı şerîfe: 14 kere,

3. Fâtiha-i şerîfe (besmeleyle): 14 kere,

4. Âyetü’l-Kürsî (besmeleyle): 14 kere,

5. Tevbe Sûresi’nin son 2 âyet-i kerîmesi olan “Lekad câeküm...” (besmeleyle): 14 kere,

6. 14 kere “Yâsîn, Yâsîn...” dedikten sonra 1 Yâsîn-i şerîf. (Yâsîn-i şerîfte 7 zâhirî, 7 bâtınî “mübîn” vardır, böylece o da 14 olur.)

7. İhlâs-ı şerîf (besmeleyle): 14 kere,

8. Felak Sûresi (besmeleyle): 14 kere,

9. Nâs Sûresi (besmeleyle): 14 kere,

10. “Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-Aliyyi’l-Azîm”: 14 kere,

11. Salevât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye okumak daha faziletlidir): 14 kere okunur ve dua edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

12 Şubat 2025 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

12 Feb, 03:18


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Şâbân(-ı şerîf) ayının on beşinci (yani Berât) gecesi olduğu zaman, gecesini ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun.” (Sünen-i İbn-i Mâce)

12 Şubat 2025 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

11 Feb, 03:58


CENNET VE CEHENNEM ŞU AN MEVCUTTUR

Allâhü Teâlâ’nın varlığını tasdik eden, Cenâb-ı Hakk’ın kudretine inanan, gözleri önünde yaratılış bakımından binlerce güzelliğin parlamakta olduğunu görüp duran bir insan için, âhiret âlemini inkâra imkân yoktur. Müslümanlar, âhiret hayatına, Cennet ve Cehennem’in varlığına katî sûrette inanırlar. O âlemi, ancak ebedî hüsrâna dûçâr olanlar, inkâra cüret ederler. Zira Allâhü Teâlâ, Âdem aleyhisselâm ile Havvâ Vâlidemizi bir müddet Cennet’te iskân ettikten sonra dünyaya indirdiğini bizlere bildirmektedir. Âl-i İmrân Sûresi’nin 133. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Ve Rabb’inizden bir mağfirete ve eni, gökler ile yer genişliğinde olan bir Cennet’e koşunuz ki o, müttakîler için hazırlanmıştır.” buyurulmuştur.

Mîrac Gecesi’nde Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, Cennet’i ve Cehennem’i gördüklerini haber vermişlerdir. Bunlar Cennet’in ve Cehennem’in şu anda mevcut olduğuna delildir.

Zamanımızdaki astronomi âlimlerinin kâinat hakkındaki tespitlerini, keşiflerini, içinde yaşadığımız dünyayı ve her gün gözlerimize çarpan gök cisimlerini düşünmelidir. Bugün deniliyor ki; sayılamayacak kadar çok yıldız vardır. Semada öyle yıldızlar vardır ki Güneş, onların yanında bir kum tanesi gibi kalır. Güneş’in ışığı çok az bir vakitte gelir. Hâlbuki bazı yıldızlar çok uzakta oldukları için, ışıkları, bizlere üç milyon senede ancak ulaşır.

Artık fezânın genişliğini, gök cisimlerinin çokluğunu düşünüp bilen bir kimse, Allâhü Teâlâ’nın Cennet ile Cehennem ismindeki iki âlemi de yaratmış olduğunu nasıl uzak görebilir.

Cenâb-ı Hakk’ın milyonlarca hattâ milyarlarca pek muazzam kudret eserleri vardır. Cennet ile Cehennem de bunlardan birer âlemdir ve şu anda mevcuttur. Bu hakikati, bütün peygamberân-ı zîşân haber vermişlerdir, bunu Kur’ân-ı Azîm de bildirmektedir. Artık inkâra ve tevile mahal yoktur.

11 Şubat 2025 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

11 Feb, 03:58


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “Ve o gün ki kıyamet kopar, o gün (mümin ve kâfirler) birbirinden ayrılırlar. Artık iman edip de sâlih amellerde bulunanlar, onlar bir (Cennet) bahçe(sin)de sevinç içinde olurlar.”(Rûm Sûresi, âyet 14-15)

11 Şubat 2025 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

10 Feb, 05:02


CENNET VE CEHENNEM EBEDÎDİR

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîflerinde, “Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ Hazretleri, Cennet’i de Cehennem’i de yaratmıştır. Cennet için ehil olanları yaratmış, Cehennem için de ehil olanları vücuda getirmiştir.” buyurmuşlardır.

Müslümanların iman ettiği esaslardan biri de Cennet ile Cehennem’dir. Bunlar, hadîs-i şerîfte bildirildiği üzere şu anda yaratılmış bulunmaktadır. Cennet, saîdler; hakîkî iman ile muttasıf olan zâtlar içindir. Cehennem de şakîler; makbul bir imandan mahrum olan şahıslara mahsustur. Mümin oldukları hâlde günahkâr olarak âhirete giden kimseler, âhirette afv-ı İlâhî’ye mazhar olamadıkları takdirde, günahlarına göre bir müddet Cehennem’de azâp olunup sonra Cennet’e gireceklerdir.

Müslüman olarak vefat eden hiçbir insan Cehennem’de ebedî kalmayacaktır. Küfür ve şirk üzere âhirete gidenler ise ebedî olarak Cehennem’de kalacaklardır. Çünkü bunlardan her biri, kendi itikadına göre muâmele olunacaktır. Onlar, bu dünyada dâimî olarak kalsalar, aynı itikadı muhafaza azminde oldukları için, cezaları da bu şekilde ebedî olacaktır. Cenâb-ı Hakk’ın hikmeti ve adâleti böyle tecelli edecektir. Kur’ân-ı Azîm’in birçok âyeti, bu hakikati, açıkça ve kuvvetli şekilde beyan buyurmaktadır.

Allâhü Teâlâ Hazretleri, kullarının lâyık oldukları mükâfat ve cezalara tamamen kavuşmalarını, bir hikmete mebni olarak, âhiret âlemine tehir buyurmuştur. O ebedî âlemde, yüce yaratıcımızın mutlak adaleti en kâmil şekliyle tecelli edecek, herkes dünyadaki amellerinin karşılığına orada kavuşacaktır.

O hâlde Rabb’ine karşı vazifelerini güzelce yapan kullar, bu dünyada lâyık oldukları mükâfata nâil olmazlarsa, bundan dolayı aslâ ümitsizliğe düşmezler. Çünkü ebedî olan âhiret âleminde bu mükâfata fazlasıyla nâil olacaklarına tamamen inanırlar.

Üzerlerine düşen kulluk vazifelerini yerine getirmeyen, başkalarının haklarına riâyette bulunmayanlar da fâni varlıklarına aldanmamalı ve âhiret âleminde uğrayacakları cezaları da unutmamalıdırlar.

10 Şubat 2025 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

10 Feb, 05:01


Allâhü Teâlâ buyurdu -meâlen-: “Cennet, (kıyâmette) takvâ sahiplerine yaklaştırılmıştır (onu müşahede ederek mesrûr olurlar). Cehennem ise azgınlara (hak yoldan sapmış olanlara) açık seçik gösterilmiştir (ki bununla gam ve elemleri artar).” (Şuarâ Sûresi, âyet 90-91)

10 Şubat 2025 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

09 Feb, 03:52


ÖMER BİN ABDÜLAZÎZ’İN SON HUTBESİ

Emevî halîfelerinden Ömer bin Abdülazîz (rah.), en son hutbesinde, Allâhü Teâlâ’ya hamd ü senâ ettikten sonra müminlere şu nasihatlerde bulunmuştu:

“Ey insanlar! Muhakkak ki siz, boş yere yaratılmadığınız gibi, başıboş da bırakılmadınız. Allâhü Teâlâ’nın, aranızda hüküm vereceği, aranızdaki ihtilâfları adaletle hükme bağlayıp her hak sahibine hakkını vereceği bir âhiret âlemi vardır. O günde Allâhü Teâlâ’nın rahmetinden uzak düşüp de, göklerin ve yerin tamamından daha geniş olan Cennet’ten mahrûm kalanın vay hâline, o kimse, çok büyük hüsrandadır.

Siz çok iyi bilirsiniz ki, yarın kıyamet gününde emniyet içinde bulunacaklar, ancak bu dünyada Allah’tan korkup onun emirlerine sarılanlar, yasaklarından sakınanlardır. Bu saadet ehli kimseler, fânî ve pek az olan dünyaya rağbet etmezler, bâkî olan âhiret için çalışırlar.

Hâlinize ibretle bir bakın, siz de geçmişleriniz gibi bir gün öleceksiniz, başkaları sizin yerinize gelecek, sonra onlar da gidecek ve bu hâl, kıyamet kopup mülk, hakîkî sahibi olan Allâhü Teâlâ’ya dönünceye kadar devam edecektir.

Siz, her gün sabah akşam eceli dolup ömrü tamam olmuş nice kimseleri, âhiret yolculuğunun ilk durağı olan kabre uğurluyorsunuz. Onu, açtığınız küçük ve dar bir çukura defnediyor, döşeksiz, yastıksız orada terk edip dönüyorsunuz. O ölü, sevdiklerinden ayrılarak çürüyüp toprak olacak, ama iş bununla bitmeyip; dünyada işlediklerinden de hesaba çekilecektir. Kabrinde ameliyle baş başa kalacaktır; onu ebedî azâptan ancak işlediği sâlih amelleri kurtarabilir. Bu ölen kimse, dünyada terk ettiklerine nazaran zengin, âhiret için hazırladıklarına nazaran ise pek fakir bir hâldedir.

Öyleyse Allah’tan korkun! Onun takdir ettiği ecelin, başınıza geleceğinden gaflet etmeyin de ölüme, başınıza gelmeden önce hazırlık yapın! Vallâhi ben, bu sözleri size söylerken, kendimi aranızda en günahkâr bir kimse olarak görüyorum da nasihati önce kendime yapıyorum. Allâhü Teâlâ’ya kendim ve sizin için istiğfâr ediyorum. Allâhü Teâlâ’nın Kitâb’ına ve Resûl’ünün sünnetine uymak lâzımdır, orada bizlere itâati emretmekte, isyandan bizleri sakındırmaktadır.”

9 Şubat 2025 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

09 Feb, 03:52


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bir Müslümanın kalbine, Allah yolunda bir toz karışırsa (kalbinde cihâd ateşi olursa) Allâhü Teâlâ, muhakkak o kimseye Cehennem ateşini haram kılar.” (Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

9 Şubat 2025 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

08 Feb, 03:56


CEHENNEM KİMLER İÇİNDİR?

Cehennem ateşi, mutlak olarak kâfirler için hazırlanmış ve bizzât onlar için yaratılmıştır. Müminlerden âsi olanlar ise Allâh’a isyan etmekte kâfirlere tâbi oldukları için Cehennem’e gireceklerdir.

İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe rahimehullâh demiştir ki:

“Kur’ân-ı Kerîm’deki, Cehennem azâbından en korkutucu âyet-i kerîme “(Ey iman edenler!) Kâfirler için hazırlanmış olan o ateşten sakının.” meâlindeki, Âl-i İmrân Sûresi’nin 131. âyet-i kerîmesidir. Zira bu âyet-i kerîmede, Allâhü Teâlâ, haram kıldığı şeylerden sakınmayıp takvâ ehli olmayan müminleri de kâfirler için hazırlanmış olan Cehennem ateşi ile korkutmaktadır.” Bu âyet-i kerîme, Cehennem’in kâfirler için hazırlandığına işaret etmektedir. Cenâb-ı Hakk’ın, müminleri ondan korkutması ise sırf onları, Cehennem’den ve ona sürükleyen fenalıklardan menetmek ve nasihat içindir. Bu âyet-i kerîme, Cenâb-ı Hakk’ın, mümin kullarına şefkat ve lütfunu göstermektedir.

Bu sebeple devamındaki “Ve Allâhü Teâlâ’ya ve Resûlüne itaat ediniz, umulur ki rahmete erdirilirsiniz.” meâlindeki, Âl-i İmrân Sûresi’nin 132. âyet-i kerîmesinde müminlerin, Allâhü Teâlâ ve Resûlüne itâat ederek Allâhü Teâlâ’nın rahmetini beklemeleri bildirilmiştir.

Bu ve benzeri âyet-i kerîmeleri güzelce tefekkür edenler, boş ve faydasız şeylere karşı heveskâr olmazlar, Allâhü Teâlâ’nın rahmetini ümit ederek sâlih ameller işlerler.

Yine bu ve benzeri âyet-i kerîmelerde “umulur ki” lafzının kullanılmış olması da âriflere göre, takvâ yolunun inceliğine, Allâhü Teâlâ’nın rızâsına ermenin zorluğuna ve Allâhü Teâlâ’nın rahmetine ve sevabına ulaşmanın izzet ve şerefine işarettir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Lütfü, Kız: Lütfiye

8 Şubat 2025 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

08 Feb, 03:56


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak Cehennem ehlinin göreceği azâbın en hafifi, ona ateşten iki pabuç giydirilip onların sıcağından beyninin kaynaması şeklinde olacaktır.” (Sahîh-i Müslim)

8 Şubat 2025 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

07 Feb, 03:22


PEYGAMBER EFENDİMİZİN SU İÇME ÂDÂBI

Enes bin Mâlik radıyallâhü anh buyurmuştur ki:

“Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, suyu üç nefeste içerlerdi. Sonra şöyle buyururlardı: ‘Su, bu şekilde içilirse, bedene daha kolay ulaşır (hazma daha fazla yardımcı olur) ve susuzluğu daha iyi giderir.”

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), su içerken bardağa mübarek ağzını her yaklaştırdığında ‘Bismillah’ der, her uzaklaştırdığında da ‘Elhamdülillâh’ buyururlardı.

Yine Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, su içerken bardağa solumaktan nehiy buyurmuşlardır.

Yani bardaktan bir iki yudum içer, sonra ağzını bardaktan ayırıp nefes alır sonra tekrar bir iki yudum içer, yine bardaktan ağzını ayırıp nefes alır, tekrar birkaç yudum içerlerdi. Bu âdâb sadece suya mahsus olmayıp gerek süt olsun gerek şerbet olsun, diğer içeceklerde de aynıdır.

Suyu bu şekilde içmekte birçok fayda vardır. Şöyle ki: Hararetli olan mideye su, birkaç defada ulaştığından birinci defada gitmeyen hararet, ikincide veya üçüncüde gider. Mideye yavaş yavaş inen sudan zarar hâsıl olmaz. Bir defada ulaşan su ise mideye lâzım olan hararetin tamamını bir anda söndüreceğinden mide soğukluğu veya mide zafiyetine hattâ karaciğer rahatsızlığına sebep olmasından korkulur. Bu sebeple de birçok hastalığın meydana gelmesine sebep olur. Husûsiyle sıcak beldelerde ve yaz mevsiminin hararetli olduğu günlerde soğuk suyu bir defada içmek çok zararlıdır.

Beyhakî rahimehullâh’ın rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte de, “Sizden biriniz, suyu her içtiğinde âheste âheste içsin. Bir defada içmesin. Zira ciğer hastalığına sebep olur.” buyurulmuştur.

Enes bin Mâlik radıyallâhü anh, Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in, bir kimseyi ayakta su içmekten nehiy buyurduklarını nakletmiştir. Tâbiîn’den Katâde rahimehullâh da “Biz, Hazret-i Enes’e ‘Ya ayakta yemek nasıldır?’ diye sorduk. ‘O, daha da kötüdür.” dedi.

7 Şubat 2025 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

07 Feb, 03:21


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Sakın sizden biriniz ayakta su içmesin!...” (Sahîh-i Müslim)

7 Şubat 2025 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

06 Feb, 04:26


TAKVÂ SAHİPLERİNE GÖRE DÜNYA

Mektûbât-ı Şerîfe’de buyuruluyor ki:

Takvâ sahiplerinin ağlamaları ve inlemeleri, hep âhiret hâlini hatırlamalarındandır. Yine onların elem ve hüzünleri, kıyamet gününün korkutucu hâllerini hatırlamalarındandır. Onlar, kabir fitnesinden sürekli olarak Allâhü Teâlâ’ya sığınırlar. Cehennem azâbından da dâimî bir korku içerisindedirler, ondan tam bir tazarru ile Melik-i Cebbâr olan Allâhü Teâlâ’ya sığınırlar. Onların, Hak Teâlâ’ya olan şevk ve arzuları, âhiret şevkidir. Yine onların muhabbetleri, âhiret muhabbetidir. Çünkü âhirette, Cemâl-i İlâhî ile müşerref olmak vaad edilmiştir. Yine Cenâb-ı Hakk’ın rızasına kavuşmak da aynı şekilde âhirette tahakkuk edecektir.

Allâhü Teâlâ, kullarının âhiret için çalışmalarını mübalağa ve tekid ile teşvik buyurur. Kulun âhiretten yüz çevirmesi hakikatte Hak Sübhânehû’dan yüz çevirmesidir.

Ashâb-ı Kirâm Hazretlerinin tamamı, âhiret endişesi içinde idiler ve âhiret azâbından korkarlardı. Hazret-i Ömer radıyallâhü anh, bir evin yakınından geçerlerken içeriden ev sahibinin, Tûr Sûresi’nin “Rabb’inin azâbı muhakkak vâki olacaktır. Onu geri çevirecek hiçbir şey yoktur.” meâlindeki 7. ve 8. âyet-i kerîmelerini okuduğunu işitti ve işittiği gibi o âyet-i kerîmelerin tesiri ile atından düşerek bayıldı. Onu, evine taşıdılar, hattâ uzun müddet hasta kaldı, insanlar, onun ziyaretine giderlerdi.

Cennet ağaçlarının, nehirlerinin, hurilerinin ve gılmanlarının dünya nimetleri ile hiçbir münasebeti yoktur. Cennet ağaçları, nehirleri ve Cennet’te olanların tamamı, sâlih amellerin neticesi ve semeresidir.

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem Hazretleri, “Muhakkak Cennet’te ovalar vardır. Onların ekini ‘Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber.’ demendir.” buyurmuşlardır.

Yine Resûlullah Efendimiz, “Kim ‘Sübhanallâhi’l-Azîm ve bi-hamdihî’ derse Cennet’te onun için bir hurma ağacı dikilir.” buyurmuşlardır. (Mektûbât-ı Şerîfe, c.1, m. 302.)

6 Şubat 2025 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

06 Feb, 04:25


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “İşte o âhiret yurdunu (Cennet’i), biz, yeryüzünde kibir ve fesad istemeyen kimselere veririz. (En hayırlı) âkıbet, müttakîler içindir.” (Kasas Sûresi, âyet 83)

6 Şubat 2025 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

05 Feb, 04:00


KALBİ KÖTÜLÜKLERDEN TEMİZLEMEK

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:

“Dikkat ediniz! Vücutta bir et parçası vardır ki, o iyi olursa bütün vücut iyi olur, o kötü olursa bütün vücut kötü olur: İyi bilin ki o, kalptir.”

“Allâhü Teâlâ, sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza itibar etmez. Ancak sizin kalplerinize ve amellerinize itibar eder.”

Ümmü Seleme (r. anhâ) Validemiz şöyle buyurdular:

“Resûlullah Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) en çok yaptığı dualarından birisi de ‘Yâ mukallibe’l-kulûb, sebbit kalbî alâ dînike’ duası idi.” (Manası: Ey kalpleri çeviren Allâh’ım. Benim kalbimi, dinin üzerine sâbit kıl.)

Erzurumlu İbrahim Hakkı (rah.) Hazretleri şöyle buyurmuşlardır:

Bilinmelidir ki Allah dostları şöyle demişlerdir: Marifet talep eden için ilk önce lâzım olan şey, Cenâb-ı Hakk’ın nazargâhı olan kalbini, kötü huylardan temizleyip güzel huylar ile güzelleştirmek/ziynetlendirmektir. Buna son derece dikkat edip ihtimam göstermelidir. Kötü huyların başlıcası şu dört şeydir:

Tûl-i emel (hiç bitmek bilmeyen, bir ömre sığmayacak dünyalık emeller), acelecilik, hased (kıskançlık) ve kibirdir.

Bu dört şey, insana ve aklına zarardır, üzüntü verir ve kalp huzurunu bozar. Bunlar, bütün âfetlerin ve kötü alışkanlıkların anasıdır.

Bu dört kötü huyun zıddı olan dört güzel huy vardır ki kalbi, bunlarla süslemelidir. Bu dört güzel huy; kasr-ı emel (dünyalık istek ve arzuları kısaltmak), teennî (işlerinde tedbirli olup akıllı davranmak ve acele etmemek), nush (insanlara dürüst ve samimi davranıp nasihat etmek) ve herkese karşı tevâzu gösterip alçakgönüllü olmaktır. Çünkü bunlar, kalbe giydirilen kerâmet elbiseleridir. Dünya ve âhirette saadete erişmeye kıymetli vesilelerdir.

5 Şubat 2025 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

05 Feb, 03:59


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “Ve ey iman etmiş olanlar! Mallarınız ve evlatlarınız, sizi, Allâh’ı zikirden alıkoymasın! Ve her kim öyle yaparsa işte onlar, hüsrana uğramış olanlardır.” (Münâfikûn Sûresi, âyet 9)

5 Şubat 2025 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

04 Feb, 04:59


HER İNSAN, ALLÂH’IN BİR OLDUĞUNU BİLİP TASDİK ETMEKLE MÜKELLEFTİR

Allâhü Teâlâ, İsrâ Sûresi’nin 15. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Kim doğru yola giderse (hidayet yolunu takip ederse) ancak kendisi için doğru yola gitmiş olur (kendisi hidayete erer) ve her kim sapıtırsa (dalâlete düşerse) ancak kendi aleyhine sapıtmış bulunur. Ve hiç bir günahkâr kimse başkasının günahını yüklenmez. Ve biz, bir Resul gönderinceye kadar kimseye azâp edici değiliz.” buyurmaktadır.

Bu âyet-i kerîme, insanların bir mazeret beyan etmelerine mahal bırakmayıp her birinin işlediği amellerinden mesul olacağını ihtar buyuruyor. Herkesin, kendi doğru veya yanlış hareketine göre mükâfat ve ceza göreceğini beyan ediyor. Resul gönderilince, hidayet ve dalâlet tebliğ edilmiş bulunur. Fakat onu kabul edip etmemek, herkesin kendi boynuna, kendi iradesine bağlıdır. Yani, Allâhü Teâlâ tarafından hiçbir kavme vaktiyle bir peygamber gönderilmedikçe onlar, küfürlerinden dolayı dünyada topluca helâk edilmemiş, büsbütün mahvedilmemiştir.

Malumdur ki, beşeriyet tarihi boyunca her kavme bir peygamber gönderilmiş, sonra bütün insanlığa da Hâtemü’l-Mürselîn (Son Peygamber) Muhammed Mustafa (s.a.v.) Hazretleri gönderilmiştir. Onun şerîatı; tebliğ ettiği dinin hükümleri, kıyamete kadar bâkîdir. Onun şerîatının bütün hükümleri doğuda ve batıda yayılmış, bunlara dair binlerce kitap yazılmıştır. Artık hiçbir millet, İslâmiyet’ten haberdar olamadık diye kendisini mazur sayamaz. Her insan, Allâh’ın bir olduğunu bilip tasdik etmekle mükelleftir. Çünkü Allâhü Teâlâ’nın varlığına iman, fıtrat (yaratılış) gereğidir. Her insanın temiz fıtratı, yaratılışı, Allâh’ın varlığına şahitlik eder. Bir insan nerede bulunursa bulunsun, gözleri önünde parlayıp duran binlerce eşsiz eser, bir Hâlık-ı Azîm’in (Yüce Yaratıcı’nın) varlığını ispata kifayet eder.

Tefsîr-i Kebîr’de yazılı olduğu üzere insanlara, kâinatın yaratıcısının varlığını telkin etmek ve anlatmak bakımından akıl da bir nevi İlâhî bir delildir. Peygamberlerin nübüvvet ve risâletini tasdik için de akla ihtiyaç vardır.

4 Şubat 2025 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

04 Feb, 04:58


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu –meâlen-: “İşte (şu kemal sıfatlarla mevsuf olan) Rabb’iniz Allah’tır. Ondan başka ilâh yoktur. Her şeyi yaratan odur. O hâlde ona ibadet ve kulluk edin. O, her şey üzerine vekildir (her husûsta ve her şeyde ona itimat ve tevekkül olunur).” (En’âm Sûresi, âyet 102)

4 Şubat 2025 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

03 Feb, 03:26


FIKHÎ MESELE: VEFAT EDEN KİMSENİN ZEKÂTI

Bir kimse malının zekâtını ayırsa da onu vermeden önce vefat etse bu mal vârislerine miras olarak kalır.

Ölen kimse, zekâtının ödenmesini vasiyet etmiş olursa terekesinden (bıraktığı maldan) verilebilir. Bu hâlde terekesinin üçte birinden verilir. Bununla birlikte, mükellef olan vârisler isterlerse kendilerine düşen terekenin tamamından da verebilirler.

Ölen kimse zekât borcunun ödenmesini vasiyet etmemiş olursa onun terekesinden verilemez. Ancak vârisler isterlerse kendi hisselerinden verebilirler.

AĞAÇKAKANLAR

Bir kuş türü olan ağaçkakanların boyun kasları çok gelişmiştir. Beyinleri, güçlü kafatası kemikleriyle örtüldüğünden, gagalarıyla yaptıkları darbe sarsıntılarından korunurlar. Uzun, sert ve kuvvetli gagalarını, bir keski (iskarpela) gibi kullanarak, ağaç kabuklarını didiklerler.

Ağaçkakanlar, gagalarını dakikada 100-300 defa ağaç gövdelerine vurup delikler açar. Kabukların altında yaşayan tırtıl ve böcekleri bulup yerler. Ağaçkakanların dili uzun ve solucana benzer olup hızla, gaga ucundan daha uzağa uzanabilir. Ucu yapışkan ve kancalı olan dili ile tırtıl ve böcekleri zıpkınlayıp kabuk altındaki yuvalarından çekip alırlar. Bazı türlerinin dil ucunda ince ve sert dikencikler de vardır.

Ağaçkakan, gagasıyla ağaç gövdesine belli aralıklarla vurur. Gelen sesleri değerlendirerek kabuğun hangi noktasında tırtıl bulunduğunu keşfeder. Böylece boşuna delmemiş olur.

Ağaçlara zarar veren tırtıl, böcek ve kurtçukları yedikleri için bu cihetten faydalı olan bu hayvanlar, ilkbaharda yeşeren ağaçların kabuklarını, odun kısımlarına kadar çember şeklinde didiklerler. Fakat bu, ağaçların kurumasına sebep olur. Bu kuşların bir de ceviz, badem gibi sert kabuklu ve iri taneli meyveleri, ağaçların, kabuk çatlaklarına sıkıştırıp sonra da içlerini yemek gibi âdetleri de vardır.

3 Şubat 2025 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

03 Feb, 03:26


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Eğer Allâh’a hakkıyla tevekkül etmiş olsaydınız, kuşların rızıklandırıldığı gibi sizler de elbette rızıklandırılırdınız. Onlar, sabah, (yuvalarından) aç olarak çıkarlar, akşam, karınları tok olarak dönerler.” (Sünen-i Tirmizî)

3 Şubat 2025 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

02 Feb, 04:29


SALEVÂT-I ŞERÎFE’NİN FAZİLETİ

Sevgili Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem üzerine salevât-ı şerîfe getirmek, dinimizin mühim bir emridir. İttifâkla sabittir ki ömürde bir kere olsun Peygamber Efendimiz (s.a.v.) üzerine salevât getirmek her Müslümana farzdır. Zira Allâhü Teâlâ şöyle buyurmuştur -meâlen-: “Muhakkak ki Allâh ve melekleri, peygambere hep salevât ile tekrîm (ikram) ederler. Ey iman edenler! Haydi siz de ona teslimiyetle salevât ve selâm getirin.” (Ahzâb Sûresi, âyet 56)

Salevât/salât, tam manasıyla methetmek ve tazim etmek manasına gelir. Buna göre, “Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed” demenin manası: “Allâh’ım! Efendimiz Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem’e, dünyada, zikrini yüce ve şerefini bâki kılmakla ve âhirette, ecrini ziyâde ve onu ümmetine şefaatçi eylemekle ikram eyle.” demektir.

Her vakitte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) üzerine salât ü selâm getirmek müstehabdır. Hadîs-i şerîflerde şöyle buyurulmuştur:

“Bir kimse benim üzerime bir salevât getirirse Allâhü Teâlâ, o kimse üzerine on rahmet ihsan eder, onun on günahını affeder, makamını on derece yükseltir.”

“Kıyamet günü, önümden çok kavimler gelir geçerler ki ben, ancak üzerime salevâtı çok getirmeleriyle onları tanırım.”

“Bir kimse kabrimin yanında bana salevât getirse onu işitirim. Uzakta olduğu hâlde bana salevât getirse, onun salevâtı bana ulaştırılır.”

“Allâhü Teâlâ’nın vazifelendirdiği, yeryüzünde dolaşan bazı melekler vardır ki onlar, ümmetimin okuduğu salât ü selâmları bana tebliğ ederler.”

“Mübarek gece ve mübarek günlerde benim üzerime çok salevât getiriniz. Zira böyle gün ve gecelerde muratlarınız hâsıl olur.”

“Bir Müslüman, benim üzerime salevât getirince, onun salevâtını bir melek taşıyıp bana ulaştırır ve ‘Falan kimse şöyle ve şöyle salât ü selâm etti.’ der.”

Salevât-ı şerîfe getiren kimse, bunu sevap ve şefâat umarak getirmelidir.

2 Şubat 2025 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

02 Feb, 04:28


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bana salevât okuyana, -okumaya devam ettiği müddetçe- melekler istiğfar ederler.” (Musannef-i İbn-i Ebî Şeybe)

2 Şubat 2025 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

01 Feb, 03:24


PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V.) NURU

Allâhü Teâlâ, Âdem aleyhisselâm’ı yarattığında, Resûlullah Efendimiz Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem’in mübarek nurunu ona tevdi etmişti. O nur, nesilden nesile intikal ederek asıl sahibi olan Resûlullah Efendimize (s.a.v.) ulaşmıştır.

Bu mübarek nur hürmetine, Allâhü Teâlâ, Ebrehe’nin şerrini defederek Ebâbîl kuşları ile onun ordusunu helâk eyledi. Bu nur bereketi ile dedesi Abdülmuttalib, Zemzem kuyusunun yerini öğrenmiş ve kuyuyu açmıştır. O zamandan bugüne kadar hacılar, ondan hem içmekte hem de bereketlenmektedirler.

Bu nur hürmetine Abdülmuttalib, evlatlarının onuncusu ve o sırada nurun sahibi olan oğlu Abdullah’ı kurban etmeyi nezrettiğinde, yerine yüz deve fidye vermesi ilhâm olundu. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buna işaret edip “Ben, iki kurbanlığın oğluyum.” buyurdular. Onların birincisi Hazret-i İsmâîl’dir ki o nur, Arap kavminde ilk onun alnında parlamıştır. İkincisi Resûlullah Efendimizin babası Abdullah’tır ki o nur, asıl sahibine ulaşmadan önce son olarak kendisinde görülmüştür.

Bu nur bereketiyle Abdülmuttalib, evlâdına zulüm ve isyanı terk etmeyi emreder, onları güzel ahlâka teşvîk eder ve kötü ahlâktan sakındırırdı. Abdülmuttalib vasiyetinde de şöyle demişti: “Allâhü Teâlâ, zalimden mazlumun intikamını alır, her zulmeden, yaptığı haksızlığın cezasını elbette görür.” Ona, “Peki zalim kimse, kendisine ceza erişmeden ölürse onun hâli ne olur?” diye sorulduğunda ise, bir vakit tefekkürden sonra “Vallâhi, şu yaşadığımız dünya evinden sonra bir ev daha vardır ki iyilik edenler, iyiliklerinin mükâfatını görürler, fenalık edenler ise kötülükleri sebebiyle azâp olunurlar.” demiştir.

O nur bereketiyle Mekkeliler, susuzluktan kurtuldular. Mekke ehline büyük bir kuraklık erişmiş ve iki sene hiç yağmur yağmamıştı. Abdülmuttalib, oğlu Ebû Tâlib’e, torunu Muhammed Mustafa’yı (s.a.v.) getirmesini emretti. O, henüz kundakta idi. Onu kucağına alıp Kâbe-i Muazzama’ya döndü ve “Yâ Rabbi! Şu çocuk hakkı için bizlere yağmur ihsân et.” diye dua etti. Duası biter bitmez, semâyı bulut kapladı, bol ve bereketli bir yağmur başladı.

1 Şubat 2025 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

01 Feb, 03:23


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak Allâhü Teâlâ’nın ilk yarattığı şey, benim nurumdur.” (Mirkâtü’l-Mefâtîh)

1 Şubat 2025 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

31 Jan, 05:16


ŞÂBÂN-I ŞERÎF AYININ FAZİLETİ

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, Hazret-i Âişe (r. anhâ) Vâlidemize, “(Nâfile oruçlardan) bana en sevimli olan oruç, Şâban ayındakidir. Yâ Âişe! O, öyle bir aydır ki sene içinde vefat edeceklerin isimleri, bu ayda ölüm meleğine verilir. Ben de ismimin, oruçlu iken yazılıp verilmesini severim.” buyurdular.

Ümmü Seleme (r. anhâ) vâlidemiz, “Resûlullah (s.a.v.), Ramazan ayından sonra hiçbir ayda Şâban ayındaki kadar çok oruç tutmamıştır” buyurmuşlardır.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Receb-i şerîf, Allâhü Teâlâ’nın ayı; Şâbân-ı şerîf, benim ayım; Ramazan-ı şerîf, ümmetimin ayıdır. Şâbân-ı şerîf, günahlara keffâret (bağışlanmasına sebep) olan aydır; Ramazan-ı şerîf ise, günahları temizleyen aydır.”

Şâbân-ı şerîf ayı, hayır kapılarının açıldığı, bereketin indirildiği, hatâların terk edildiği, günahların bağışlandığı bir aydır. Bu ayda, yaratılmışların en hayırlısı olan Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem’e çokça salevât getirmek lâzımdır.

Müminlerin, bu ayda gaflete düşmeyip geçmişte işledikleri günahlardan dolayı tevbe edip temizlenerek Ramazân-ı şerîf ayına hazırlanmaları gerekir. Bu ayda, Allâhü Teâlâ’ya yalvarıp yakarmalı, Peygamber Efendimizi vesile kılarak Hz. Allâh’ın rahmetine yaklaşmaya çalışmalıdır. Bunları “Sonra yaparım” diyerek tehir etmemelidir. Zira dünya, üç günden ibarettir:

Biri dündür, geçmiştir; ibret alınacak gündür. Diğeri bugündür, amel etme günüdür; ganimet bilip değerlendirmelidir. Diğeri de yarındır ki bu bir ümittir; yarına çıkıp çıkamayacağını bilemezsin.

Aylar da böyledir. Receb-i şerîf ayı geçmiştir, tekrar dönmez. Ramazân-ı şerîf ayı gelecektir, fakat ona kavuşup kavuşamayacağını bilemezsin. Bu sebeple, içerisinde bulunduğumuz Şâbân-ı şerîf ayını ve bu ayda ibadet etmeyi ganimet bilmek icap eder.

31 Ocak 2025 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

31 Jan, 05:16


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’e, “Ramazan ayı orucundan sonra en faziletli oruç hangisidir?’ diye suâl olundu. Peygamberimiz (s.a.v.), ‘Ramazan ayına tâzim için Şâban ayında tutulan oruçtur.” buyurdular. (Sünen-i Tirmizî)

31 Ocak 2025 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

30 Jan, 03:31


ŞÂBÂN-I ŞERÎF

Şâbân-ı şerîf ayı, Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizin ayıdır. Bu itibarla bu ayda salevât-ı şerîfeye devam etmek lâzımdır. Yine mümkün oldukça istiğfar ve İhlâs-ı şerîf okumalı, teheccüd ve tesbîh namazları kılmalı ve hatm-i enbiyâ yapmalıdır.

Şâbân-ı şerîf ayı şerefli, ulvî, berâta erdirici, İlâhî ihsâna kavuşturucu, İlâhî nûra nâil eden ve müminlere rahmet, kâfirlere gazap olan bir aydır. Bu ayın birinci gecesinde, yani yarın akşam namazından sonra, her rekâtte 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 Âyetü’l-Kürsî ile bir tesbîh namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

BİR HÜRMET HASSÂSİYETİ

Sevgili Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in en meşhur ismi olan “Muhammed”, Anadolu coğrafyasında isim olarak verilmek istendiğinde “Mehmed” olarak telaffuz edilegelmiştir. Çünkü Arabî harflerle “Muhammed” ve “Mehmed” aynı şekilde yazılmaktadır.

Osmanlı Devleti’nin son devrinde bir ara, Padişah Mehmed Reşad’ın tuğrası ve ismi işlenmiş birtakım kâğıtların, ihmal sebebiyle yerlerde, ayaklar altında kaldığı görülünce halktan şikâyetler gelmişti. Şikâyetler incelendi ve hürmetsizlik olmaması için padişahın isminin de ayakaltında kalabilecek kâğıtlar gibi uygunsuz şeylerin üzerine basılmaması, alâkalılara emredildi.

ŞÂBAN AYI İCTİMÂI, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî-Kamerî 1446 yılı Şâban ayı ictimâı, 29 Ocak Çarşamba günü, Türkiye saati ile 15.36’dadır. Ru’yet ise 30 Ocak Perşembe, Türkiye saati ile 5.01’dedir.

Hilâl ilk olarak Avustralya Kıtası’nın tamamından ve Asya Kıtası’nın güneyinden itibaren batı taraflara doğru görülmeye başlayacaktır.

31 Ocak Cuma günü de Şâbân-ı şerîf ayının 1. günüdür.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Şâban, Kız: Şûle

30 Ocak 2025 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

30 Jan, 03:31


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “(Asıl) cimri, yanında benim ismim zikredildiği hâlde bana salevât getirmeyendir.” (Sünen-i Tirmizî)

30 Ocak 2025 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

29 Jan, 03:31


MÜSLÜMAN NASIL OLMALI?

Müslüman, Allâhü Teâlâ’ya ibadeti, peygamberine itaati ve onların rızalarını her şeyden üstün tutar. Sadece Allah’tan korkar, başka hiçbir şeyden korkmaz.

Allâhü Teâlâ’ya tevekkül eder. Korku ile ümit arasında olur.

Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizi, canından, malından, çocuğundan, anasından, babasından ve bütün insanlardan daha çok sever.

Müslüman, kadere iman eder; Allâhü Teâlâ’nın takdirine razı olur, başına gelen sıkıntılara sabreder.

Müslüman, sâlih ameller işler. Yaptığı iyilikler, kendisini sevindirir, kötülükler de üzer.

Müslüman, her zaman abdestli olmaya gayret eder, farz namazları tam olarak edâ ettiği gibi gece de kalkıp namaz kılar. Bu, kendisi için bir şereftir.

Mümin, müminin kardeşidir. Din kardeşlerine karşı kin ve nefret beslemez, onlara dua eder, kendisi için istediği hayırlı şeyleri din kardeşleri için de ister.

Müslüman, sevdiğini, Allâhü Teâlâ için sever, buğzettiğine de Allah için buğzeder.

Müslüman, komşusuna iyilik eder, aslâ onlara eziyet ve sıkıntı vermez. Komşusu aç iken kendisi tok yatmaz. Müsafirine ikram eder.

Mümin, çalışıp rızkını temin eder, insanlara muhtaç olmaz, kendini küçük düşürmez.

Ahlâkı güzel olur. İnsanların ayıplarını araştırmaz, onları ayıplamaz, lanet etmez, çirkin söz söylemez ve hayâsız olmaz.

İnsanlar, malları ve canları husûsunda Müslümandan emîn olur.

Müslüman, alışverişte kimseyi aldatmaz, aslâ yalan söylemez. Ya hayırlı ve faydalı konuşur veya dilini tutar.

Müslüman, bir delikten iki defa ısırılmaz, yani aynı hataya tekrar düşmez.

29 Ocak 2025 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

29 Jan, 03:31


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak mümin, (insanlar ile) ülfet eder (iyi geçinir) ve kendisiyle de iyi geçinilir. Ülfet etmeyen ve kendisiyle ülfet olunmayan kimsede hayır yoktur.”(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat)

29 Ocak 2025 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

28 Jan, 17:29


Cabir b. Abdullah’ın şöyle dediği rivâyet edilir: “Hz. Peygamber (s.a.)’in bulunduğu
meclislerden birinde bulundum. Bir ara bembeyaz yüzlü bembeyaz giysili, saçı ve teni
oldukça güzel bir kimse çıka geldi ve şöyle selam verdi:

–es-selâmü aleyke, Yâ Rasûlallah!” dedi.
Hz. Peygamber (a.s.) da:

–Ve aleyke

s-selâm” buyurdu.
Adam:

–Ey Allah’ın Rasûlü dünya nedir?” diye sordu.
Peygamberimiz (a.s.) da:

–Dünya bir rüyâdır, dünyadakiler ise yaptıklarının karşılığını göreceklerdir.

buyurdu.
Adam:

–Ey Allah Rasûlü, peki âhiret nedir?” diye sordu.
Hz Peygamber (a.s.) şöyle cevap verdi:

–Ebedî hayattır. Bir grup insan cennetlik bir grup insan ise cehennemlik
olacaktır.

Bunun üzerine adam:

–Cennet nedir?” diye sordu.
Hz. Peygamber (a.s.):

–Öbür dünyanın tâliplerine nimetlerini ebedî olarak döküp saçmasıdır.
” buyurdu.
Adam:

–Peki ya cehennem?” deyince de şöyle buyurdu:
“Âhirette Cehennemin, tâliplerine, azabını döküp saçmasıdır.
” Onlar cehennemden
hiç ayrılmazlar, ebedî kalırlar.

Adam:

–Bu ümmetin en hayırlıları kimlerdir?” diye sordu.
Peygamberimiz (a.s.) da adama cevâben şöyle dedi:

–Allah’
a itâat üzere olanlardır.

Adam:

–Orada insanlar nasıl olurlar?”
Hz. Peygamber (a.s.):

–Kafilesini arayan biri gibi çok gayretli olur.

Adam yine:

–Orada ne kadar kalacaklar?” diye sordu.
Peygamberimiz (a.s.):

–Kafilesinden bir ihtiyacı için geri kalan kişinin kaldığı kadar.
” buyurdu.
Adam:

–Dünya ile âhiret arasında ne kadar mesâfe var?” deyince,
Hz. Peygamber (a.s.):

–Göz açıp kapama vakti kadar bir süre.
” buyurdu.
Câbir anlatmaya devamla şöyle diyor: “O adam gitti ve bir daha da onu gören olmadı.
Hz. Peygamber (s.a.): “O Cebrâil’di. Sizin âhireti arzulamanızı, dünyadan el etek
çekmenizi sağlamak için geldi.
” buyurdu. Bu rivâyet Tenbîhü’l-gâfilîn’de geçmektedir.

Dini Sohbetler

28 Jan, 17:29


Kudsî bir hadiste şöyle buyrulur:
“Kullarım! Ben zulmetmeyi kendime haram kıldım. Onu sizin aranızda da haram
kıldım. Artık birbirinize zulmetmeyiniz.
Kullarım! Benim hidâyet ettiklerim dışında hepiniz sapıtmışsınız. O halde benden
hidâyet dileyin ki sizi doğruya ileteyim.
Kullarım! Benim doyurduklarım hariç, hepiniz açsınız. Benden yiyecek isteyin ki
sizi doyurayım.
Kullarım! Benim giydirdiklerim hariç, hepiniz çıplaksınız. Benden giyecek isteyin ki
sizi giydireyim.
Kullarım! Siz gece-gündüz günah işlemektesiniz, bütün günahları afveden de
yalnızca benim. Benden af dileyin ki sizi bağışlayayım.
Kullarım! Bana zarar vermek elinizden gelmez ki, zarar verebilesiniz. Bana fayda
vermeye gücünüz yetmez ki, fayda veresiniz.
Kullarım! Evveliniz âhiriniz, insanınız cinleriniz, en müttakî bir kişinin kalbi ve
duygusuna sâhip olsalar, bu benim mülkümde herhangi bir şey arttırmaz.
Kullarım! Evveliniz âhiriniz, insanınız cinleriniz, en günahkâr bir kişinin kalbi ve
duygusuna sâhip olsalar, bu benim mülkümden en küçük bir şey eksiltmez.
Kullarım! Evveliniz âhiriniz, insanınız cinleriniz bir yerde toplanıp benden istekte
bulunacak olsalar, ben de her birine istediğini versem, bu benim mülkümden ancak,
iğne denize daldırılıp çıkarıldığında denizden ne kadar eksiltebilirse işte o kadar
azaltır; yani hiç bir şey eksiltmez.
Kullarım! İşte sizin amelleriniz. Onları sizin için saklar, sonra onları size iâde
ederim. Artık kim bir hayır bulursa Allah’
a hamd etsin. Kim de hayırdan başka bir
şey bulursa öz nefsinden başka kimseyi ayıplamasın.
”[168]Bu durumda aklı başında olan kimseye düşen kaçırdıklarını tekrar elde etmeye
çalışmak ve vakitlerini boşa geçirmemektir.

Dini Sohbetler

28 Jan, 03:30


PEYGAMBERLERİN GÖNDERİLMESİNDEKİ HİKMETLER

Bakara Sûresi’nin 30. âyet-i celîlesinde buyurulmuştur ki -meâlen-: “Hatırla o zamanı ki, Rabb’in, meleklere ‘Muhakkak, ben, yeryüzünde bir halife kılacağım’ diye buyurmuştu.”

Halife, başkasının halefi ve nâibi olan kimseye denir. Âyet-i kerîmedeki halîfeden murat ise Âdem aleyhisselâm’dır. Zira o, Allâhü Teâlâ’nın yeryüzündeki halifesidir. Diğer bütün peygamberler de böyledir, yani Cenâb-ı Hak, yeryüzünü imar etmek, insanları idare etmek, onların ahlâkını kemâle erdirmek ve emirlerini onlar arasında icrâ etmek husûslarında bütün peygamberleri halife kılmıştır.

Şu kadar var ki bu halifelik, Cenâb-ı Hakk’ın kendisine nâiblik edecek birisine ihtiyacı olduğu için değil, bilakis kendilerine halife gönderilen insanların, Cenâb-ı Hakk’ın zâtının feyzini kabullenmekte ve vasıtasız olarak emrini telakkî etmekte kusurlu oldukları içindir. Zira in’âm ve ihsân edici olan Allâhü Teâlâ, herhangi bir şeye muhtaç olmaktan münezzeh ve mukaddestir. İhsân olunan insanların ise yemek, içmek gibi dünyevî birçok ihtiyaçları vardır. Bununla birlikte kötü ahlâklarla ahlâklanmak gibi tabîî mânialara dalmaktadırlar. Binâenaleyh kusurlu olan insanın, her şeyden münezzeh olan Allâhü Teâlâ’dan istifade etmesi ancak bir vasıta ile mümkün olur. Bu vasıta da halîfetullah olan peygamberlerdir.

Bunun benzeri, insan tabiatında da vardır: Mesela insanın kemikleri, doğrudan doğruya etten gıdasını almaktan âcizdir. Bu sebeple Cenâb-ı Hak, hikmeti gereği etle kemik arasına her ikisine de uygun olan kıkırdağı koymuştur ki gıdayı etten alıp kemiğe nakleder.

Yine aynı sebeple Cenâb-ı Hak, peygamber olarak melek göndermemiştir. Zira insan cinsinden olmadığı için, insan, melekten istifadeye güç yetiremez. Nitekim En’âm Sûresi’nin 9. âyet-i celîlesinde -meâlen-: “Ve eğer onu (peygamberi) bir melek kılsaydık, elbette onu, yine bir insan (sûretinde) kılardık.” buyurulmuştur.

28 Ocak 2025 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

28 Jan, 03:30


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “And olsun! Biz, senden önce birtakım ümmetlere peygamberler gönderdik. (Onlar peygamberlerini dinlemediler), biz de onları, şiddetli darlık, çeşitli hastalıklar ve âfetlerle kıvrandırdık, olur ki yalvarırlar (tevbe ederler).” (En’âm Sûresi, âyet 42)

28 Ocak 2025 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

27 Jan, 03:34


OSMANLI’DA ADALET

İstanbul’un Fethi’nden sonra mahkûmları serbest bırakan Fâtih Sultan Mehmed Han’ın huzuruna, zindandan çıkmak istemeyen iki papaz getirilir. Bunlar, Bizans İmparatoru Konstantin’e âdil ve hakka riâyetli olmasını söylediklerinden zindana atılmış, sonra da “Böyle adaletsiz bir dünyada, içerisi dışarısından daha rahat.” diye hapisten çıkmamaya karar veren papazlardı.

Fâtih Sultan Mehmed Han, bu iki papaza şöyle hitap eder: “Sizlere bir teklifim var: İslâm adaletinin tatbik edildiği memleketimizi dolaşınız. Müslüman hâkimlerin ve halkın davalarını dinleyiniz. Adaletsizlik ve zulüm görürseniz hemen gelip bana bildiriniz ki kararınızda haklı olduğunuzu gösteriniz!”

Bu teklifi kabul eden iki papaz, gezdikleri yerlerden İznik’te şöyle bir hâdiseye şâhit olmuşlar:

Bir Müslüman, diğer bir Müslümandan bir tarla satın almış. Ekin zamanı tarlayı sürerken sabanın ucuna bir şey takılmış, çıkarıp bakmış ki, bir küp dolusu altın... Bunları alıp, tarlanın eski sahibine getirmiş ve “Kardeşim! Ben, senden tarlanın üstünü satın aldım, altını değil. Eğer içinde bu altınların mevcut olduğunu bilseydin, bu fiyata bana satmazdın. Al şu altınlarını!” demiş. Tarlanın eski sahibi de “Hayır, ben, sana bu tarlanın içini dışını, altını üstünü, hepsini birden sattım. Senin nasibine çıkan bu altınlara şimdi ben nasıl sahip çıkarım, bunları alamam.” demiş. Mesele kâdîya intikal etmiş. İznik kâdîsı, bu iki Müslümanın hakka riâyet husûsundaki ahlâkını takdirle karşılamış ve parayı her ikisine de taksîm etmiş. Her iki Müslüman da birbirine haklarını helâl ederek ayrılmışlar.

Papazlar, daha başka yere gitmeye ihtiyaç duymadan hemen İstanbul’a dönmüşler. Sultan’ın huzuruna çıkıp, şâhit oldukları hâdiseleri anlattıktan sonra, “Bütün bunlar, Müslümanlardaki din kuvvetini, Allah korkusunu gösteren çok ibretli hâdiselerdir. Bundan sonra biz karar verdik. Artık zindana girmeyeceğiz. Çünkü sizde böyle adalet tatbik edildikçe, sizden olmayan Hristiyan papazların dahi zulme uğramayacağına inanmış bulunuyoruz.” dediler.

Bu iki papazın, Müslüman oldukları da kaydedilen vakalar arasındadır.

27 Ocak 2025 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

27 Jan, 03:33


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim Müslümanlara kâdî (hâkim) olmaya tâlip olup da buna kavuşur, sonra eğer adâleti, zulmüne galip olursa ona Cennet vardır. Zulmü, adâletine galip gelirse ona da Cehennem vardır.” (Sünen-i Ebû Dâvûd)

27 Ocak 2025 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

26 Jan, 03:28


MÎRAC MUCİZESİ

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Hicret’ten bir buçuk sene evvel Receb ayının 27. gecesi, Burak ismindeki binek ile Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya götürüldü. Sonra mîrac (bir nevi asansör) ile Sahre’den (Mescid-i Aksâ’daki mübârek kayadan) semâya çıkarıldı. Semâ katlarının her birinde peygamberlerden biriyle görüştü. Onlarla selamlaşıp konuştuktan sonra Sidre-i Müntehâ’ya ulaştı. Oradan da Refref’e bindi ve huzur-ı İlâhî’ye vardı. Kendisine, Allâhü Teâlâ’nın melekûtünden birçok acâyibât gösterildi.

Huzûr-ı İlâhî’ye varınca “Ettehıyyâtü lillâhi vessalevâtü ve’t-tayyibât” diyerek Cenâb-ı Hakk’ı övdü. Allâhü Teâlâ tarafından kendisine ikrâmla “Esselâmü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullâhi ve berakâtühû” diye hitâb olundu. Ve bu selâmın şerefine Peygamberimiz (s.a.v.), ümmetini de dâhil edip “Esselâmü aleynâ ve alâ ıbâdillâhi’s-sâlihîn” buyurdu. Ümmetine bir gece ve gündüzde elli vakit namaz emrolunmuşken Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin tekrar tekrar yalvarması ile beş vakte hafifletildi. Geri dönerken, bütün dereceleri ile Cennetleri ve bütün derekeleri ile Cehennem’i gördü.

Beytü’l-Makdis’e gelip Mekke-i Mükerreme’ye doğru yola çıkınca Kureyş kervanını gördü. Sabah olunca, yaşanan hâdiseleri insanlara haber verdi. Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’e Beytü’l-Makdis’ten ve Kureyş kervanının hâlinden suâl ettiler. Sordukları şeylerden birer birer açıkça haber verince, Allâh’ın yardımına mazhar olanlar tasdik ettiler; imandan nasibi olmayanlar ise inkâr ettiler.

Sabah mescide çıkıp bu hâdiseyi Kureyş’e haber verdiğinde şaşkınlık ve inkârdan kimi el çırpıyor, kimi elini başına koyuyordu. İman etmiş olanlardan bazıları, dinden döndüler. İçlerinden bir kısmı, Hazret-i Ebûbekir’e (r.a.) koştu. Hazret-i Ebûbekir, “Eğer bunu o söylediyse şüphesiz doğrudur.” dedi. “Onu, bunda da mı tasdik ediyorsun?” dediler. “Ben, onu, bundan daha ötesinde -yani peygamberliğini- de tasdik ediyorum!” dedi. Bunun üzerine “Sıddîk” diye isimlendirildi.

26 Ocak 2025 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

26 Jan, 03:28


Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:“Receb ayında bir gün ve gece vardır ki kim o gün oruç tutar, o geceyi ihyâ ederse yüz sene oruç tutmuş ve yüz senelik geceyi ihyâ etmiş gibi olur. O, Receb ayının yirmi yedinci (yani Mîrac) gecesidir.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

26 Ocak 2025 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

25 Jan, 05:38


MÎRAC GECESİ’NDE VE GÜNDÜZÜNDE YAPILACAK İBADETLER

Receb-i şerîfin 27. gecesi (yarın akşam) Mîrac Gecesi’dir.

Mîrac Gecesi’nde, yatsı namazından sonra 12 rekât hâcet namazı kılınır.

Her rekâtte Fâtiha-i şerîfeden sonra 10 İhlâs-ı şerîf okunur. Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi! Rızâ-yı şerîfin için niyet eyledim namaza. Bu gece, yedi kat gökleri ve bütün esrârını göstererek muhabbetin ile müşerref kıldığın Habîbin Resûl-i Zîşân Efendimiz hürmetine, ben âciz kulunu afv-ı İlâhî’ne, feyz-i İlâhî’ne ve rızâ-yı İlâhî’ne mazhar eyle.” Allâhü Ekber.

Namazdan sonra;

4 Fâtiha-i şerîfe,

100 defa, “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-Aliyyi’l-Azîm.”

100 istiğfâr-ı şerîf,

100 salevât-ı şerîfe okunup dua edilir.

Bu namaz, her rekâtte yüz İhlâs-ı şerîf okunarak 10 rekât kılınır veya her rekâtte on İhlâs-ı şerîf okunarak 100 rekât kılınırsa bunu yerine getiren mümin, bu namazın feyz ve bereketiyle huzûr-ı İlâhî’ye namaz borçlusu olarak çıkmaz (namaz borçlarını edâya muvaffak olur).

Hadîs-i şerîfte, Receb-i şerîfin 27. gününde, yani kandil gecesini takip eden gündüzde oruç tutana, altmış ay oruç sevabı yazılacağı vaad edilmiştir.

Mîrac Gecesi’ni takip eden gündüzde, öğle namazı ile ikindi namazı arasında 4 rekât namaz kılınır. Her rekâtte Fâtiha-i şerîfeden sonra;

5 Âyetü’l-Kürsî,

5 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn,

5 İhlâs-ı şerîf,

5 Kul eûzü birabbi’l-felak,

5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

25 Ocak 2025 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

25 Jan, 05:38


Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “(Mîrac’da, Allâhü Teâlâ tarafından) şöyle nidâ olundu: ‘Muhakkak ben, farzımı (namazı beş vakit olarak) sabit kıldım ve kullarımdan (elli vakti) hafiflettim. Ve ben, iyiliklerin karşılığını on (misli) veririm.’ (Yani beş vakit namaza, elli vakit sevabı veririm).” (Sahîh-i Buhârî)

25 Ocak 2025 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

24 Jan, 03:28


HAZRET-İ ALİ RADIYALLÂHÜ ANH’TEN HİKMETLER

İnsanın sözü, kalbinde olanı haber verir.
Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenin, zira o, kalplerin baharıdır (kalpler onunla canlanır).
İlim gibi izzet ve şeref yoktur. Cehalet gibi de fakirlik yoktur.
İlim ve irfan, iman nuruyla mamur ve faydalı olur.
(Hakîkî) âlimlerin meclisleri, Cennet bahçeleridir.
İlim, kalbe yerleşmedikçe, sadece işitmekle fayda vermez.
İlmin fayda vermeyeni, kendisiyle amel edilmeyip yalnız dilde dolaşanıdır. En yüksek ve faydalı ilim ise eseri, âzâlarda görülenidir. Yani ilim ve amel, ceset ve ruh gibi bir arada olmalıdır. İlim ve amel birliktedir; kişi, ancak bildikten sonra bildiğiyle amel edebilir.
İnsanlar, bilmedikleri şeyin düşmanıdırlar.
Bilmediğin şeyi söyleme. Az bile olsa sadece bildiğini söyle.
İnsan, her söylediğini bilmeli, fakat her bildiğini söylememelidir.
Her işittiğini, başkalarına söyleme. (Zira her işittiğini söylemek, insanın yalancılığını gösterir.)
Kişinin sözü, aklının ölçüsünü gösterir.
Edepsizlikle, izzet ve şeref, bir arada bulunmaz.
İnsanlardan bir şeyler ummayı terk etmek, zenginliğin zirvesidir.
Kim dini için ihlâsla hizmet eder, çalışırsa, Allâhü Teâlâ, onun dünyasına kâfidir.
İçini ıslah edenin, dışını da Allâhü Teâlâ ıslah eder.
Gerçek garîb, vefâlı dosttan mahrum kalandır.
Dostları ziyaret etmekle, aradaki muhabbet tazelenir.
İkiyüzlülükle muhabbet bir arada bulunamaz.
Güzel ahlâklı kimselerle arkadaş olmak, büyük kerâmettir.
Hakkı bilirsen, ehl-i hakkı da bilirsin.
24 Ocak 2025 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

24 Jan, 03:27


Hazret-i Ali radıyallâhü anh’ten rivâyet olundu, o buyurdu ki: “Ey ilim sahipleri! İlminizle amel ediniz. Çünkü (hakîkî) âlim, ilmiyle amel eden ve ilmi, ameline muvâfık olandır.” (Sünen-i Dârimî)

24 Ocak 2025 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

23 Jan, 04:11


İLMİN ŞEREF VE FAZİLETİ

Zümer Sûresi’nin 9. âyet-i kerîmesinde buyuruluyor ki -meâlen-: “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler müsâvî olur mu, bir olur mu? Ancak temiz akıl sahipleri, onu anlarlar.” Âyet-i kerîmede bahsedilen, bilinmesi gereken ilimle murat, âhiret ilimleridir. Yani Cenâb-ı Hakk’ın rızası için tahsil edilen, Hazret-i Allâh’a yaklaştıran ilimlerdir.

Bir hadîs-i kudsîde Cenâb-ı Hak, Dâvûd aleyhisselâm’a buyurmuştur: “İlim tâlibine söyle: Demirden bir asâ ve demirden bir çift ayakkabı alsın; ayakkabı edinsin. Tâ ki elindeki asâ kırılıncaya, o demir ayakkabıları delinip eskiyinceye dek, bu şekilde ilim talep etsin.”

Tâbiîn’den Ebu’l-Âliye rahimehullâh demiştir ki: “Biz, Basra’da Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in bir sahâbîsinden rivâyet edilen bir hadîs-i şerîf işitsek, bununla iktifa etmez, Medîne-i Münevvere’ye gidip bu hadîs-i şerîfi bizzât o sahâbîden de dinlerdik.”

Abdullah ibn-i Abbâs radıyallâhü anhümâ buyurdu ki: “Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in hadîs-i şerîflerinin birçoğu, Ensâr’ın şu mahallesinde(ki zâtlardan) öğrenilmektedir. Vallâhi ben, onlardan birine gelsem ve bana, “O kimse şu an uyuyor.” denilse; uyandırabilecek olsam bile, uyanıp kendisi çıkıncaya kadar (kapısında) beklerim ki hadîs-i şerîfi, ondan güzelce dinleyebileyim.”

İbn-i Abbâs (r. anhümâ) Hazretleri rivâyet ederek buyuruyor ki: “Süleyman aleyhisselâm ilim, mal ve mülk arasında muhayyer bırakıldı. Süleyman aleyhisselâm, ilmi tercih etti de kendisine ilimle beraber mal ve mülk de verildi.”

İlim rütbesi, her şeyden daha kıymetli, her şeyden daha faziletlidir. O ilimle beraber mal da mülk de verilir.

İşte ilmin şerefi böyle yüce; ilim talebi, bu kadar kıymetli ve fazileti, bu kadar büyüktür.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Muammer, Kız: Mûnise

23 Ocak 2025 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

23 Jan, 04:11


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kim Allâh’ın ayı olan Receb-i şerîfe tazim ederse, Allâh’ın emrine tazim etmiş olur. Kim de Allâh’ın emrine tazim ederse, Cenâb-ı Hak, o kulunu, naîm Cennetlerine koyar ve rıdvân-ı ekberini (en büyük rızasını) ona vacip kılar.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

23 Ocak 2025 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

22 Jan, 03:32


ŞEYTANI TANIYIP HİLELERİNDEN SAKINMAK

Şeytan, Allâhü Teâlâ’nın düşmanıdır. Allâhü Teâlâ’nın emrine mahlûkattan ilk isyan eden odur.

Allâhü Teâlâ, kullarına ibadet ve tâatte bulunmalarını; günahlardan ve isyandan kaçınmalarını; gizli ve açıkta, dâima Şeytan’la muharebe ve mücâhede etmelerini emretmiştir. Allâhü Teâlâ, İblis’in Âdem aleyhisselâm’a düşmanlık yaptığını ve onun zürriyeti hakkında da kötülüğü kastettiğini bildirmiştir.

Şeytan, insanoğlu uyuduğu zaman uyumaz; gaflet ettiği zaman gafil olmaz, unuttuğu zaman unutmaz. O, ibadet ve tâatlere mâni olmak veya onların sevabını azaltmak, günahları da işletmek üzere gizli ve âşikârda, var gücüyle dâima çalışır. Aldatma, kandırma ve tuzak kurmada aslâ boş durmaz, zayıflık göstermez.

Şeytan’ın asıl maksadı, kendisi Cehennem’e atılırken insanları da kendisiyle beraber Cehennem’e götürmektir. Nitekim Fâtır Sûresi’nin 6. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Muhakkak Şeytan, sizin düşmanınızdır. Siz de onu düşman tutun. Çünkü o, etrafında toplananları ancak Cehennemlik olmaları için çağırır.” buyurulmuştur.

İnsan, şeytanın hilelerinden aslâ gafil olmamalı, yaptığı her işin, iyi mi yoksa kötü mü olduğuna dikkat etmelidir. Gizli ve açıkta, onun vesveselerine kapılmamak için bütün gayretini sarf etmelidir. Bununla beraber, ona karşı yardım etmesi için dâima Allâhü Teâlâ’ya dua etmelidir. Bu düşmana karşı kendisinin, Allâhü Teâlâ’ya muhtaç olduğunu, Allâhü Teâlâ’nın güç ve kuvveti ve yardımı olmadan galip gelemeyeceğini bilmelidir. Mümin ancak böyle yaparak, Şeytan’a karşı, Allâhü Teâlâ’nın izni ile galip geleceğini bilir ve ümitsizliğe düşmez.

Kul, kıymeti anlatılamayacak kadar büyük olan kulluk makamında bulunduğunun idrâki içinde sebât etmeli, ibâdet ve taatte, zikir ve fikirde gevşeklik göstermemelidir. Şeytan’ın şerrinden, hile ve tuzaklarından kurtuluş ancak Allâhü Teâlâ’nın fazlı ve rahmetiyle mümkündür. Allâhü Teâlâ, bizleri ve bütün Müslümanları, Şeytan’ın ve onun avenelerinin şerrinden muhafaza eylesin. Âmîn.

22 Ocak 2025 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

22 Jan, 03:31


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak şeytan, kanın (bedende) dolaştığı gibi insanın damarlarında dolaşır (yani onun vesvese ve hilesi, insanın bütün uzuvlarına ulaşır).” (Müttefekun Aleyh)

22 Ocak 2025 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

21 Jan, 04:06


MÜSLÜMANLARIN HAKLARINA RİÂYET ETMENİN LÜZUMU

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, şöyle buyurmuşlardır: “Müslümanın, Müslüman kardeşi üzerindeki hakkı beştir: Selâm verdiği zaman ona mukâbele ederek selâmını almak, hastalandığı zaman onu ziyaret etmek, vefat ettiği zaman cenazesinde bulunmak, davet ettiği zaman icâbet etmek, aksırdığı zaman ‘Yerhamükellâh’ demektir.”

Davete icâbette bazı şartlar vardır. “İhyâu Ulûmi’d-Dîn” isimli eserde, “Eğer davette ikram edilecek yemek, şüpheli bir yemek ise o davete icâbet edilmemelidir.” diye yazılıdır. Yine davet edilen mekânda ipek örtüler, gümüş kap-kacak var ise veya duvarlarında canlı suretleri resmedilmişse veya davette çalgı aletleri çalınıp dinleniyorsa, oyun eğlence gibi dinin yasak ettiği fiiller işleniyorsa oraya da gidilmemelidir. Yine davet sahibi zalim, bidat sahibi, fâsık veya şerli bir kimse ise ya da daveti, sırf insanlara gösteriş için yapıyorsa, o davete icabet etmek uygun değildir. “Şir‘atü’l-İslâm” kitabında, “Riyâ ve gösteriş kastı ile yapılan davetlere icâbet edilmemelidir.” diye yazılıdır. “Muhît” isimli fıkıh kitabında ise “Bulunduğu mahalde çalgı, oyun, eğlence olan ve davetlilerin içki içtiği sofralara oturulmaz.” diye yazılıdır. “Metâlib” kitabında da, “Kendisinde bu mahzurların olmadığı bir davete, bir mümin muhakkak icâbet etmelidir. Gerçi bu zamanda bu mâniaların olmaması zordur” diye yazılıdır...

Hasta ziyareti de sünnettir. Eğer hasta kimsenin, kendisine bakacak, ihtiyaçlarını görecek kimsesi varsa onu ziyaret etmek sünnettir. Eğer kimsesi yoksa onu ziyaret etmek, Müslüman kardeşleri üzerine vacip olur.

Cenaze namazında hazır bulunmak lâzımdır. Hattâ bir adım bile olsa arkasından yürüyerek ölenin hakkına riâyet etmelidir. Yine cuma namazına, beş vakit namazda ve bayram namazlarında cemaate devam etmek İslâm dininin zarûrî emirlerindendir. Sonra kalan vaktinizi, yalnız kalarak, Mevlâ’yı zikir için ayırabilirsiniz. (Mektûbât-ı Şerîfe, Fazilet Neşriyat, c. 1, m. 265)

21 Ocak 2025 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

21 Jan, 04:06


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Mümin kardeşine söylediğin bir sözde, o (sana güvenip) sözünü tasdik ederken senin ona yalan söylemen, (ona karşı yaptığın) ne büyük ihânettir.” (Sünen-i Ebû Dâvûd)

21 Ocak 2025 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

20 Jan, 02:59


RECEB AYINDA KILINACAK NAMAZ

Receb-i şerîfin 1’i ile 10’u arasında 10 rekât, 11’i ile 20’si arasında 10 rekât ve 21’i ile 30’u arasında 10 rekât kılınacak hâcet namazı vardır. Bunların üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak dualarda fark vardır. Bu 30 rekât namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rekât namaz, Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir. Bu namazlar, akşam namazından sonra da, yatsı namazından sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhâssa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyayı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i İlâhî’ne, afv-ı İlâhî’ne, rızâ-yı İlâhî’ne nâil eyle, âbid, zâhid kullarının arasına kaydeyle, dünya ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rekâtte 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup 2 rekâtte bir selâm verilir. Böylece 10 rekât tamamlanır.

İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve Hayyün lâ yemût, biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup dua edilir.
İkinci on gün içinde yani Receb-i şerîfin 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rekâtten sonra, 11 defa: “İlâhen Vâhiden Ehaden Sameden Ferden Vitran Hayyen Kayyûmen Dâimen Ebedâ” okunup dua edilir.
Üçüncü on gün içinde, yani Receb-i şerîfin 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rekâtten sonra da 11 defa: “Allâhümme lâ mânia limâ a‘tayte, velâ mu‘tıye limâ mena‘te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a‘le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a‘le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a‘le’l-Kerîmi’l-Vehhâb, yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunur ve dua edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
20 Ocak 2025 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

20 Jan, 02:59


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Receb, Allâhü Teâlâ’nın ayı; Şâbân, benim ayım; Ramazan, ümmetimin ayıdır.” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

20 Ocak 2025 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

19 Jan, 03:40


HAYIRLARI ZÂYİ ETMEKTEN SAKINMALIDIR

Bakara Sûresi’nin 266. âyet-i kerîmesinde, ebedî hayatını temine vesile olacak şeyleri, bir nifak ve riyâ sebebiyle zâyi eden gafillerin hâlleri temsil edilmektedir. Şöyle tefsir edilmiştir:

Ey insanlar! Bir kere düşününüz; hiçbiriniz arzu eder mi ki; kendisinin hurma, üzüm vesair ağaçlar ile dolu olan ve bu ağaçların altından ırmaklar akan bir bahçesi bulunsun ve onun için o bahçede her türlü meyveler yetişsin. Fakat kendisine ihtiyarlık çöksün de başka bir şey kazanmaya gücü kalmasın. Bununla beraber kendisinin, himayeye muhtaç küçük, zayıf çocukları da bulunsun. Böyle bir hâlde o bahçeyi, içinde ateş bulunan bir kasırga isabet ederek yakıversin. O ve onun çoluk çocuğu da âciz, geçimlerini sağlamaktan mahrum ve muhtaç bir hâlde kalsınlar. Böyle bir hâli kim arzu eder? İşte âhiretteki ebedî nimetlerin tarlası olan ve içinde iman ile yaşanması gereken İslâm yurdu dahi böyle sâlih amellerle, hayırlı infaklarla donatılmış bir bağa, bir cennete benzer; zorbalık, fâsıklık, günahkârlık, ahlâksızlık, başa kakma ve eziyet etmenin, bir kimseyi kuşatması da bu ateşli kasırgalara benzer; hem dünyasını hem âhiretini yakar.

Bazı kimseler dünyada iken sâlih ameller işlerler, birtakım iyiliklerde bulunurlar, fakir ve zayıflara yardım ederler. Bu sayede uhrevî hayatlarını temin edebilirler ve insanlık icabı amellerini zâyi eden nice günahların yükünden de kurtulabilirler. Bu böyleyken onlar, o yaptıkları hayır ve iyiliklerin kıymetlerini, âhiretteki faydalarını riyâ, gösteriş, başa kakma ve eziyet etme sebebiyle zâyi etmiş olurlarsa âhirete elleri boş giderler. Kıyamet gününde, kaybettiklerini telafi etmeye imkân da bulamazlar ve felâketler, sıkıntılar içinde kalırlar. Artık böyle bir hâlde kalmayı kim arzu eder? Elbette ki kimse arzu etmez. Öyle ise böyle güzel amelleri zâyi edecek olan çirkin hareketlerden son derece sakınmalıdır.

Allâhü Teâlâ, bu gibi ibretli âyetlerini kullarına bildiriyor ki tefekkür edesiniz, düşünüp ibret alasınız, icabıyla amel edesiniz.

19 Ocak 2025 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

19 Jan, 03:39


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Hayır işlemek (iyilik yapmak, sahibini), kötü hâllere düşmekten korur.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

19 Ocak 2025 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

18 Jan, 04:49


HASETTEN SAKININIZ!

Haset (kıskançlık), kötü ahlâkların en çirkini ve en fenasıdır. Kalbî ve mânevî hastalıkların en acısı ve en zararlısıdır. Nitekim Nisâ Sûresi’nin 32. âyet-i kerîmesinde –meâlen-: “Allâh’ın, bazınıza diğer bazınızdan fazla verdiği şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) temenni etmeyin...” buyurulmuştur. Yani Hazret-i Allâh’ın, bazınıza diğerinden fazla olarak bahşettiği şeyleri onlardan yok olup da onun size intikâl etmesini temenni etmeye kalkışmayınız, birbirinizin malına, makamına vesâir nimetlerine göz dikmeyiniz.

Zira bu gibi temenniler, evvelâ haset, nefsaniyyet ve düşmanlık uyandırır. İkinci olarak Hazret-i Allâh’ın takdir ve taksimine razı olmadığını gösterir. Üçüncü olarak da kendi hakkında takdir edilmeyen bir şeyi temenni etmek, kaderdeki hikmete razı olmamak olur ve beyhûde bir elemdir. Başkası hakkında çalışmasının karşılığı olarak takdir edileni, çalışmaksızın kuru kuru temenni etmek; tembelliktir, vakti boşa harcamaktır. Öyleyse hakkına razı olup kısmetine kanaat etmelidir. Başkalarına haset edip nimetlerinin yok olmasını temenni etmemelidir.

Âyet-i kerîmenin devamında, “Ve Allâhü Tealâ’dan, fazlını (onun lütfunu) isteyiniz.” buyurulmuştur. Evet, onun rahmet hazineleri hudutsuzdur. Birbirinizin mal ve servetine, makam ve mevkiine göz koymaktan ise Cenâb-ı Hakk’ın lütuf ve ihsanına sığınınız, ondan, meşru şeyler talep ediniz. Bir hadîs-i şerîfte beyan olunduğu üzere, bir kimsenin malını veya mevkiini talep etmemelidir. “Yâ Rabbi! Eğer hakkımda hayırlı ise bana öyle bir mal, öyle bir mevki ihsan buyur.” diye duada bulunmalıdır. Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ, her şeyi hakkıyla bilir. Bunun içindir ki Hz. Allah, insanları, hikmeti icabı tabakalara ayırmış; bazılarını, sahip oldukları istidat vesaire sebebiyle, diğer bazıları üzerine üstün kılmıştır. Artık buna itiraza, buna haset etmeye, bunun haksız yere yok olmasını temenni etmeye kimsenin hakkı, salâhiyeti yoktur.

18 Ocak 2025 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

18 Jan, 04:49


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İnsanlar, birbirlerine hased etmedikçe dâimâ hayır üzere bulunurlar.” (Mecmau’z-Zevâid)

18 Ocak 2025 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

17 Jan, 05:15


HAYIRLI İŞLERİ YAPMAKTA ACELE EDİNİZ

Teennî; acele etmemek, ihtiyatlı ve tedbirli hareket etmek manasınadır. Sevgili Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Bütün işlerde teennî ile hareket etmek hayırlıdır. Ancak âhiret işlerinde, acele etmek hayırlıdır.” Çünkü hayırlı şeyleri tehir etmek (sonraya bırakmak), afet ve musibettir.

Manevî derecelerin yükselmesi ve Allâhü Teâlâ’ya yakınlığın artması için hayırlı amelleri, bütün gayretini sarf ederek sağlam bir şekilde yapmalıdır. Zira dünyevî işlere başlarken o işin âkıbeti güzel mi olacak yoksa kötü mü olacak bilinmediği için acele mi edilmelidir, sonraya mı bırakılmalıdır; tam kestirilemez. Ancak âhiret işleri böyle değildir, onları hemen işlemelidir. Çünkü Allâhü Teâlâ -meâlen-: “Hayırlar husûsunda müsabaka edin (birbirinizle yarışın)” (Bakara Sûresi, âyet 148); “Rabb’inizden bir mağfirete koşuşunuz!” (Âl-i İmrân Sûresi, âyet 133) buyurmuştur.

İmâm Gazâlî (rah.) Hazretleri, “Şeytan, sizin içinize fakirlik korkusu düşürür.” meâlindeki, Bakara Sûresi’nin 268. âyet-i celîlesinin tefsirinde buyurmuştur ki: “Mümin, bir hayır cihetine tasaddukta bulunmak için davet edildiği zaman, beklemeksizin o hayrı hemen yapması lâzımdır. Çünkü şeytan, onu, fakir düşmekle korkutur, kalbine korku verir ve o hayrı yapmasına mâni olur.”

“Cehennem ehlinin feryatlarının ekseriyeti, (hayırlı) amelleri tehir etmelerinden, sonraya bırakmalarından dolayı azâba uğradıkları içindir.” diye buyurulmuştur.

Rivâyet olunur ki, Evliyaullahtan Ebû Hasan el-Ferşahî (rah.) bir işle meşgul iken, bir talebesini çağırdı. Üzerindeki gömleğini çıkarıp onu falan kimseye hediye olarak vermesini söyledi. Talebesi de “Efendim, vaktiniz müsait olduğu zaman siz verseydiniz?” deyince, “Bunu hediye etmek, şu anda aklıma geldi ve ben nefsimin bundan vazgeçip geçmeyeceğinden emin olamadım.” dedi. Yani aklına düşen hayırlı bir işi o anda yapmak istemişti.

17 Ocak 2025 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

17 Jan, 05:14


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-:“…Hayır olarak her ne yaparsanız Allah, onu bilir. Bir de (dünya ve âhiretiniz için) azık tedarik edin. Muhakkak ki, azığın en hayırlısı da takvâdır. Benden korkun, ey akıl sahipleri!” (Bakara Sûresi, âyet 197)

17 Ocak 2025 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

16 Jan, 03:34


TAKVÂ VE TEVEKKÜL

Allâhü Teâlâ, Ahzâb Sûresi’nin 1 ilâ 3. âyet-i kerîmelerinde Resûlullah (s.a.v.) Efendimize, takvâyı, Cenâb-ı Hak’tan başka her şeyden yüz çevirmeyi ve her husûsta Allâhü Teâlâ’ya tevekkül etmeyi emrederek buyurmuştur ki -meâlen-: “Ey o şânı yüce olan Peygamber! Allah’tan korkmaya devam et ve kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphe yok ki Allâh, Alîm ve Hakîm’dir. Ve sana Rabb’inden vahyolunana tâbi ol! Muhakkak ki Allâh, her ne yaparsanız hakkıyla haberdardır. Ve Allâh’a tevekkülde bulun. Vekil olarak Allâh kâfidir.”

Takvâ, hakikat yolunun temelidir. Kalbi, Allâhü Teâlâ’dan alıkoyan şeylerden temizlemeye, hakikat yoluna ulaşmaya vesiledir. Tevekkül ise bu yolda pek güzel bir azık ve yoldaştır.

Takvâ, velî zâtların gözcüsü ve koruyucusudur; her nefeslerinde, sükûnet ve hareketlerinde, onları, Allah’tan başka şeye meyletmekten veya onunla beraber başkasına bağlanmaktan alıkoyar. Velî zâtlar her şeyin, Allâhü Teâlâ’nın kudretine bağlı olduğunu, onun dilemesiyle meydana geldiğini ve her şeyde onun hükmünün geçerli olduğunu, takvâ ile bilirler.

Takvâ, kulu, yapılması câiz olmayan şeylerden alıkoyan bir gemdir; Allâhü Teâlâ’nın râzı olduğu şeylere yönlendiren bir dizgindir, yapılması emrolunan şeylere sevk eden bir kamçıdır, kulu azâba götürecek şeylerden koruyan sağlam bir kaledir, günah hastalıklarına karşı bir şifadır. Cenâb-ı Hakk’ın kerem bahçesine ulaştıran bir vesiledir, Allâhü Teâlâ’nın affına ve ihsanına kavuşturan bir vasıtadır.

Tevekkül ise evvela itikad husûsunda Ehl-i Sünnet üzere bulunmak, dinimizin emirlerini yerine getirerek güzel ahlâka sahip olmak, Allâhü Teâlâ’nın ezeldeki taksîmine ve takdîrine râzı olmak, sonra da kulluğun icabını güzelce yaparak Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda boyun eğip yalvarmaktır.

16 Ocak 2025 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

16 Jan, 03:33


“Bir kimse, Resûlullah Efendimize (s.a.v.) geldi ve ‘Yâ Resûlallah! Bana bir tavsiyede bulunun.’ dedi. Resûlullah (s.a.v.), ‘Sana, takvâyı (Allâhü Teâlâ’dan korkmayı) tavsiye ediyorum. Zira takvâ, bütün hayırları kendisinde toplar’ buyurdular.” (Taberânî, el-Mu’cemu’s-Sağîr)

16 Ocak 2025 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

15 Jan, 03:30


KELİME-İ TEVHÎD’İN FAZİLETİ

Akşemseddîn (k.s.) Hz.leri bir risâlesinde şöyle yazmıştır:

Allâhü Teâlâ’yı zikretmek, bütün faziletlerin aslıdır, büyük bir ameldir. Zikrin en üstünü de Lâ ilâhe illallâh’tır. Zira o, insanı küfür karanlığından iman nuruna çıkarır, dünya ve âhirette kurtuluşa, saadete ulaştırır. Bir hadîs-i kudsî’de: “Lâ ilâhe illallâh, bana ait bir kaledir, her kim bu kaleye sığınırsa azâbımdan emîn olur.” buyurulmuştur.

İsa aleyhisselâm buyurmuştur ki: Muhakkak Allâhü Teâlâ, çok zikretmenizi size emretmiştir. Bu, şuna benzer: Peşinde kendisini şiddetle takip eden düşmanlar olan bir adam kaçarken bir kaleye gelir, hemen içine girip kendisini muhafaza eder. Kul da Mevlâ’yı zikretmekle, düşmanı olan şeytanın ve nefsin şerrinden, Rabb’inin korumasına sığınmış olur.

Bir âyet-i celîlede buyurulmuştur ki -meâlen-: “Görmedin mi ki: Allâhü Teâlâ, nasıl bir misal getirmiştir, bir kelime-i tayyibeyi ki, kökü sabit ve dalı semada olan hoş bir ağaç gibidir. Öyle bir ağaç ki –yemişlerini- Rabb’inin izniyle her zaman verir…” (İbrâhîm Sûresi, âyet 24-25). Tefsîrlerde bu kelimenin “Lâ ilâhe illallâh” olduğu bildirilmiştir. Onun aslı olan tasdîk yani iman, müminlerin kalplerinde sabittir. Dalları olan amel ve meyveleri olan tâatler, makbul ibadetler ise her an, her zaman vücuda gelmektedir.

“Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullâh” Kelime-i Tevhîd’ini, kalp huzuru ile tasdik ederek, ihlâs ve tazim ile söylemelidir. Zira lisanıyla söylediğine kalbi inanmayan, onu tasdik etmeyen kimse münafıktır. Kelime-i Tevhîd’i lisanıyla söylemenin yanında sâlih ameller işleyerek kalbindeki tasdike, işlediği amelini delil kılmalıdır ki iman binâsı iyice kuvvetlensin, kalpte yakîn nuru parlasın. Ancak o vakit, kalbin tasdîkiyle olan lisânın şehâdeti, seni, Cennetlerin en yüksek makamlarına ulaştırır. Hadîs-i şerîfte, “Ölülerinize, ‘Lâ ilâhe illallâh’ şehâdetini telkîn ediniz.” buyurulmuştur. Âlimlerimiz, buradaki “Ölülerinize” ifadesini, ölümü yaklaşanlara, diye tefsir etmişlerdir. Gaflet de manen kalbin ölümü olduğundan gafillere de her an zikri, telkin etmelidir.

15 Ocak 2025 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

15 Jan, 03:29


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Çocuklarınız (düzgün) konuşmaya başladığı zaman, onlara ‘Lâ ilâhe illallâh’ (demeyi) öğretin.” (Kenzü’l-Ummâl)

15 Ocak 2025 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

14 Jan, 03:27


HERKESE LÂZIM OLAN NASİHATLER -2

İnsanları hayra yönlendirmeli ve buna vesile olmalıdır. Sûizanna düşürecek hâllerden sakınmalıdır.

Bir kimse, diğer kimse hakkında sûizan eder veya bir hâlini beyan ederse hemen onu tasdik etmeyip sükût etmeli, fakat kalben o zât hakkında “Yâ Rabbi! Şu kulunun beyan eylediği hâl, o adamda mevcut ise af buyurup onu güzel ahlâk sahibi kıl. Ve eğer o adamda bu hâl yoksa şu sûizan eyleyeni, içine düştüğü haset huyundan kurtar.” diye niyaz etmelidir.

Evliyâya ve âlimlere muhabbet etmelidir. Zira onlara muhabbet, Resûlullah (s.a.v.) Efendimize muhabbettir. Ona muhabbet ise Allâhü Zülcelâl Hazretlerine muhabbettir. Bir kimse bu muhabbeti ile nice ihsân-ı İlâhî’ye mazhar olur.

Mevlâ’nın rahmetinden ümit kesmemelidir. Zira yarattıklarına sayısız nimetler veren Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinden ümit kesmek câiz değildir.

Helâlinden kazanıp helâl lokma yemek ve haramlardan sakınmak, Allâhü Teâlâ’nın emirlerindendir.

Her nefeste Cenâb-ı Hakk’ı zikretmeli, bütün ümmet-i Muhammed’e hayır dua etmelidir.

İnsanların hayrını murat edip akıbetlerinin de hayırlı olmasına dua etmelidir. Kimseye kırgınlık göstermemelidir. Eziyet ve cefa verenlere bile sabır göstermelidir. Bir sıkıntısı olana da yardım etmelidir.

İnsanların hukukuna riâyet etmelidir. Ne zaman vefat edeceğimizi bilemediğimizden, kul hakkı ile âhirete gitmekten korkup onları bir an önce edâ etmelidir.

Anne-babaya hürmet edip onların haklarına riâyette bulunmalıdır.

Mal toplama hırsına düşmeyip fakirlere ve zayıflara ikram edip kalplerini kazanmalıdır. Kibirli olmamalıdır.

Hane halkının haklarına lâyıkıyla riâyet etmelidir.

Çocukların, Ehl-i Sünnet akaidini, ilmihâlini, Kur’ân-ı Kerîm okumasını ve diğer lâzım olan husûsları öğrenmesine gayret etmelidir.

Allâh’ın rızasını kazanmaya gayret etmelidir. Rabb’im, rızasını kazanacak sâlih ameller işlemeyi müyesser eylesin.

14 Ocak 2025 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

14 Jan, 03:27


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kur’ân-ı Kerîm’i okuyunuz ve onun (hükümleri) ile amel ediniz. Ondan uzaklaşmayınız ve (lafızlarını yanlış okuyarak veya yanlış manalar vererek) onun hakkında haddinizi aşmayınız.” (Münâvî, Feyzu’l-Kadîr)

14 Ocak 2025 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

13 Jan, 04:13


HERKESE LÂZIM OLAN NASİHATLER -1

Bir Müslümanın, sözüyle ve hâliyle, mensubu bulunduğu dinine uyması gerekir. Kâmil bir mümin; Ehl-i Sünnet itikadı üzere iman etmeli, kalbiyle olan imanını lisanı ile söylemeli ve sâlih ameller işlemelidir. İslâm dininin emirlerini yerine getirip yasaklarından son derece sakınmalıdır.

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, Kur’ân-ı Kerîm ile ümmetini tarîk-i müstakîme (en doğru yola) ve hidâyet-i İlahiyye’ye davet buyurmuşlardır.

Cenâb-ı Hakk’ın rızasına kavuşmak, ancak Habîbullâh’a uymak ile olur. Habîbullâh’a vuslat, Kur’ân-ı Kerîm ile olur. O hâlde Kur’ân-ı Kerîm’e ve Resûlullâh’ın sünnetine tâbi olmalıdır.

İnsana lâyık olan, kulluk makamında istikâmettir.

Hidâyet yoluna vücudu bezlederek her nefes “el-amân yâ Rabbi!” diyerek korku ile ümit arasında Mevlâ’ya ibadet ve itaat etmelidir.

Yaratılmış her şeye ibret nazarıyla bakmalıdır. Bir kimsenin, sâlih ameli görülse haset etmemeli; o kimsenin sâlih amellerinin ziyadeleşmesi için gıyâbında dua etmelidir. Bir kimsede kötü bir fiil görülse, gıyâbında kötülenmeyip hâlinin düzelmesini Allâhü Teâlâ’dan temenni etmelidir.

Kendi nefsinde güzel bir hâl olduğu zaman övünmeyip hemen “Rabb’imin ihsanıdır.” deyip geçmelidir. Allâh’ın râzı olmayacağı bir iş yaptığında hemen pişman olup nefsini ayıplayarak tevbe ve istiğfar etmelidir.

Bir Müslüman doğruluktan şaşmamalı, işlerini güzel ve noksansız yapmaya çalışmalı ve sonra tam bir tevekkül ve teslimiyet içinde olmalıdır. Dâima Allâhü Teâlâ’nın rızasını talep etmelidir.

Birisi tarafından övülen kimse, gururlanmamalıdır. Birisi tarafından kötülenen kimse de o sözlere öfkelenmemeli, eğer o kötülendiği şey kendinde varsa ‘Rabb’im bana, kusurumu, kulları vasıtası ile bildirdi’ diyerek tevbe ve istiğfar etmelidir. Eğer o şey kendinde yoksa olmadığından dolayı hâline şükretmelidir. (Devamı var)

13 Ocak 2025 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

13 Jan, 04:13


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kıyamet vakti yaklaşmasına rağmen insanlar, dünyaya karşı hırslarını artırmakta, (bu hâl ise) Allâhü Teâlâ’dan uzaklıklarını artırmaktadır.” (Münâvî, Feyzu’l-Kadîr)

13 Ocak 2025 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

12 Jan, 04:38


KİRLENEN RUHUN TEMİZLİĞİ ANCAK TEVBE İLEDİR

İslâm dininde maddî şeylerle kirlenen bir vücudu, bir elbiseyi, bir mekânı temizlemek vazife olduğu gibi günahla, yani manevî kirlerle kirlenen bir ruhu temizlemek de bir vazifedir.

Malumdur ki Allâhü Teâlâ, bizleri, bir imtihan için yaratıp bu dünyaya göndermiş, birtakım vazifeler ile mükellef tutmuştur. Bizim dünya ve âhiret saadetimizin devamı ancak bu vazifelere riâyetle mümkündür. Bu vazifeleri yapmayanlar, Allâhü Teâlâ’nın mukaddes emirlerine muhalefet etmiş olurlar. Böyle bir kimsenin kadri alçalmış, kalbi kararmış, ruhu kirlenmiş, kendisi azâba müstehak olmuş olur. Artık bu hâlde yapılacak şey tevbedir, istiğfardır. Kirlenen bir ruhun nezâfeti, temizliği ancak bunlar ile kâbildir.

Bu sebeple günahlar ile kirlenen ruhları, kalpleri, tevbeyle, istiğfarla, güzel ahlâkla, güzel amellerle temizlemeye, nurlandırıp süslemeye çalışmalıdır. Manevî temizlik, bunlar ile tecellî eder.

Günahların bir kısmı, yalnız, Allâhü Teâlâ’nın haklarına aittir. Diğer bir kısmı da insanların haklarına aittir. Birinci kısımda insan, kalben pişman olup Allâhü Teâlâ’dan mağfiret dilemeli, bir daha öyle bir günahta bulunmamaya katiyen karar vermelidir.

Eğer işlenen günah, küfrü icap ettirecek bir mâhiyetteyse hemen tecdîd-i iman, tecdîd-i nikâhta bulunmalıdır (iman ve nikâh tazelenmelidir). Namaz ve oruç gibi kazâsı lâzım gelen bir ibadetin terki hâlindeyse hemen bunu kazâ etmelidir.

Günahların insanlarla alâkalı kısmında ise yine kalben bir pişmanlık duyarak hem Allâhü Teâlâ’dan mağfiret dilemeli, hem de hakkına girilen kimseden helâllik istemelidir. Kendisini râzı etmeye ve o hakkı ödemeye çalışmalıdır.

İnsan, pâk, masum bir hâlde dünyaya getirilmiştir. Kirli, günahkâr bir hâlde âhirete gitmekten sakınmalıdır. Yâ Rabbi! Bizi uyandır, bizim dualarımızı, tevbelerimizi kabul buyur! Âmîn.

12 Ocak 2025 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

12 Jan, 04:38


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-:“...Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ, (günahından) çok tevbe edenleri ve çok temizlenenleri sever.” (Bakara Sûresi, âyet 222)

12 Ocak 2025 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

11 Jan, 03:35


İSLÂM DİNİ TEMİZ OLMAYI EMREDER

İslâm dini, maddî ve manevî taharete; temizliğe büyük ehemmiyet vermiştir. Maddî ve manevî temizlik birbirinden ayrılmaz. Hattâ bunlardan her biri -mesela abdest- bir bakımdan maddî ise diğer bakımdan manevîdir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Muhakkak Allâhü Teâlâ güzeldir, güzeli sever. Temizdir, temizliği sever...” buyurmuşlardır. Dinimizin bizlere emrettiği başlıca maddî temizlikler şunlardır:

Herhangi bir sebeple kirlenen vücudu, elbiseyi veya bir yeri, su ile temizlemek esastır. Bu temizlik, temizlenecek şeyin hâline göre farz, vacip, sünnet veya müstehab olabilir.
Namaz kılabilmek için abdest almak ve icap edince gusletmek farzdır.
Yüzde, kulakta, burunda, tırnaklarda, saç ve sakalda bulunan kirleri gidermek, saçları taramak, insanların nefretine meydan vermemek sünnettir.
Her Müslümanın haftada bir defa olsun vücudunu yıkaması müstehabdır. Cuma gününde yıkanmak daha faziletlidir. Çünkü cuma günü, Müslümanların bayramıdır, bir araya geldikleri kıymetli bir zamandır. O günde her yönüyle temiz olmak pek güzeldir.
Uzayan tırnakları ve fazla uzayan bıyıkları kesmek müstehabdır. Koltuk altını ve kasıkları tıraş etmek müstehabdır. Bunlar, haftada bir veya on beş günde bir temizlenmelidir. Kırk gün kadar geciktirmek, tahrîmen mekruhtur.
LATİFE: HEPİMİZ UYUYACAĞIZ

Umumiyetle lüzumsuz sözler konuşan biri, yine bir mecliste alâkasız bir bahis açıp uzata uzata konuşmaya başlamış. Orada bulunanların çoğu, meselenin münasebetsizliğinden ve uzatılmasından, gayr-i ihtiyarî uyuklamaya başlamışlar. O kimse de konuşmasını kesip sükût etmiş. Biri, kendisine neden sustuğunu sorunca da uyuyanları uyandırmak istemediğini söylemiş.

Soran kişi de şöyle demiş: “O cihetten aslâ endişeniz olmasın. Konuşmanıza biraz daha devam ederseniz, göreceksiniz ki hepimiz uyuyacağız.”

11 Ocak 2025 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

11 Jan, 03:35


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Elbiselerinizi yıkayınız, saçınızı, sakalınızı kısaltınız, misvak kullanınız, (kılık kıyafetinizi düzelterek) süsleniniz, bedeninizi (kirlerden temizleyerek ve güzel kokular sürerek) temiz tutunuz.” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

11 Ocak 2025 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

10 Jan, 04:29


Cuma Günü

Cuma gecesi Duhân suresini okumalıdır. Cuma günü zevalden önce ise deccalin şerrinden korunmak için Kehf suresini okumalıdır.

Camiin kapısına geldiği zaman Allâhü Teâlâ’ya, kendisini ona yaklaşanların en yakını kılması için dua eder.
Hutbeyi dinlemek için imama yakın bir yere oturur. Cemaatin omuzlarını aşarak ileriye doğru gitmez. Ancak saflarda boş yer varsa yolu üzerinde oturanların omuzlarını aşarak geçer.

Camide yanyana oturan iki kişinin arasını ayırmaz. Oturduğu yerde uykusu gelirse yerini değiştirir. Parmaklarının ucu ile başının sağ tarafına üç kere vurur ve sonra oturur.

İmam minbere çıkmak için yerinden ayrıldığı zaman susar ve onu dinler. Artık konuşmaz ve namaz kılmaz. Hutbe okunurken, arkadaşına sus dahi demez, hatta parmağı ile susması için işaret de etmez.

Cemaat, namazdan önce camide halka şeklinde oturmaz. Hutbe esnasında arkasını yere koyup makadı üzerine oturarak ve dizlerini dikerek ellerini dizlerine dolamaz.

Cuma namazından az bir vakit önce yolculuğa çıkmamalıdır. İmam hutbeye çıkarken dua etmeyi fırsat bilmelidir. Çünkü bazı hadis-i şeriflerde bu anın duaların kabulünün ümit edildiği bir an olduğu bildirilmiştir.

Sadece cuma günü oruç tutmaz, yalnız cuma gecesini ibadette geçirmez. Ancak Cuma günü çok zikretmeli ve çok salevât-ı şerife okumalıdır.

Cuma namazından sonra nafile hac ve umre sevabına nail olmak için ikindi namazını kılana kadar mescitte kalır.

Ashab-ı kiramın bazıları yemeği Cuma namazından sonra yer ve kaylûle yapar, uyurlardı. Bazıları da kaylûleyi günün evvelinde yapardı. Kaylûleyi dilediği vakitte yapabilir.

Kaynak : Şir’atü’l İslâm
İmamzâde Muhammed b. Ebû Bekir el-Buhârî

Fazilet Neşriyat

Dini Sohbetler

10 Jan, 03:27


RECEB AYINDA KILINACAK NAMAZ

Receb-i şerîfin 1’i ile 10’u arasında 10 rekât, 11’i ile 20’si arasında 10 rekât ve 21’i ile 30’u arasında 10 rekât kılınacak hâcet namazı vardır. Bunların üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak dualarda fark vardır. Bu 30 rekât namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rekât namaz, Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir. Bu namazlar, akşam namazından sonra da yatsı namazından sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhâssa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi! Teşrifleriyle dünyayı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i İlâhî’ne, afv-ı İlâhî’ne, rızâ-yı İlâhî’ne nâil eyle, âbid, zâhid kullarının arasına kaydeyle, dünya ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rekâtte 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup 2 rekâtte bir selâm verilir. Böylece 10 rekât tamamlanır.

• İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve Hayyün lâ yemût, biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup dua edilir.

• İkinci on gün içinde yani Receb-i şerîfin 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rekâtten sonra, 11 defa: “İlâhen Vâhiden Ehaden Sameden Ferden Vitran Hayyen Kayyûmen Dâimen Ebedâ” okunup dua edilir.

• Üçüncü on gün içinde, yani Receb-i şerîfin 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rekâtten sonra da 11 defa: “Allâhümme lâ mânia limâ a‘tayte, velâ mu‘tıye limâ mena‘te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a‘le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a‘le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a‘le’l-Kerîmi’l-Vehhâb, yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunur ve dua edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

10 Ocak 2025 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

10 Jan, 03:26


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak Allâhü Teâlâ’nın mağfiretine nâil olmanın yollarından birisi de, Müslüman kardeşini sevindirmektir.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

10 Ocak 2025 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

09 Jan, 04:50


İNSANLARI HELÂKE GÖTÜREN HUSÛSLAR

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki:

“Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca onlara büyük belanın gelmesi vacip olur:

1- Ganimet malları (hak sahiplerine verilmeyip sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) dolaşan bir mal hâline geldiği zaman.

2- Emanet edilen bir şey, ganimet sayılıp hakkına riâyet edilmediği zaman.

3- Zekât vermek, ceza gibi telakkî edilip vermekten kaçınıldığı zaman.

4-5- Erkekler (Allâhü Teâlâ’nın rızâsına muhalif olan isteklerinde) hanımlarına itaat edip annesine (ve babasına, meşrû husûslarda) âsî olduğu zaman.

6-7 Bir kimse, arkadaşlarına yakın olup onlara iyi davrandığı hâlde, babasından uzaklaşıp ona kötü davrandığı zaman.

8- Mescitlerde (Allâhü Teâlâ’nın ve Resûl’ünün razı olmadığı) sesler yükseldiği zaman.

9- Müslüman bir halka, onların şerlisi reîs olduğu zaman.

10- Bir kimseye, sırf zararı dokunmasın diye saygı gösterildiği zaman.

11- Her türlü (sarhoş edici) içkiler, insanlar arasında yayılıp içildiği zaman.

12- (Erkekler tarafından) ipek elbise giyildiği zaman.

13- Şarkı söyleyen kadınlar çoğaldığı zaman.

14- Her türlü çalgı aleti imal edilip kullanıldığı zaman.

15- Bu ümmetin sonraki nesilleri, önceki sâlih zâtlara (sâlih amellerde tâbi olmadıkları gibi) hakaret ettikleri zaman.

İşte bunların tamamı gerçekleştiği vakit artık kızıl rüzgârın esmesini, yere batırılmayı, sûretlerin başka sûretlere tebdîlini bekleyin.”

9 Ocak 2025 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

09 Jan, 04:49


Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Benden sonra yakında işlerinizin idaresine birtakım kişiler gelir ki onlar, sizin münker (Kitâb’a ve sünnete aykırı) gördüklerinizi, maruf (Kitâb’a ve sünnete uygun) gösterirler, sizin maruf gördüklerinizi de münker gösterirler. (Biliniz ki) Allâhü Teâlâ’ya isyan edene (isyan olan emrinde) itaat edilmez.” (Müsned-i Ahmed)

9 Ocak 2025 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

08 Jan, 03:36


İHLÂS-I ŞERÎF SÛRESİ’NİN FAZİLETİ

Enes bin Mâlik (r.a.) şöyle anlatmışlardır: Hayber Yahûdîleri, Peygamber Efendimize (s.a.v.) gelerek “Bize Rabb’inden, onun vasıflarından haber ver.” dediler. Bunun üzerine İhlâs Sûresi nâzil oldu. Bu sûre-i celîlede, Allâhü Teâlâ’nın sıfatları, en hâlis bir tarzda beyân edilmiştir.

İhlâs Sûre-i Celîlesi, Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birine denktir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Sizden biriniz, her gece Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birini okumaktan nasıl âciz kalır? Hâlbuki gece İhlâs Sûresi’ni okuyan kimse, o gece Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birini okumuş (gibi) olur.” buyurmuşlardır. Dolayısıyla bu sûre-i celîleyi üç defa okuyan, Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını okumuş gibi sevap alır.

Bu husûsta birçok hadîs-i şerîf vardır: “Kim bu sûre-i celîleyi üç defa okursa, Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını okumuş gibi olur. Kim otuz defa okursa, dünya ehlinden hiç kimse, sevap bakımından ona denk olamaz, ancak daha fazla okuyan hariç. Kim iki yüz defa okursa Firdevs Cenneti’nde dilediği yerde yurt tutar. Her kim bu sûre-i celîleyi hânesine girerken okursa fakirlik ondan uzaklaşır.”

Kur’ân-ı Kerîm’in bir nazmı (okunan lafızları), bir de manası vardır. İkisinden de sevap hâsıl olur. Nazm-ı şerîfin okunuşundan dolayı olan sevap, âzâların hissesidir. Mananın düşünülmesinden, tefekküründen hâsıl olan sevap da kalbin hissesidir. İşte İhlâs-ı şerîfi bir defa okumanın sevabının, Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birini okumanın sevabına muâdil olması, bu ikinci kısım hakkındadır, denilmiştir. Zira Kur’ân-ı Kerîm’in üç maksadından birisi, tevhîd ilmi olup bu sûre ise, sırf Allâhü Teâlâ’nın tevhîdine dâirdir. Bu sûre-i celîleyi okuyan, tevhîde dâir olan âyet-i kerîmeleri, manalarını düşünerek okumuş gibi olur.

Allâhü Teâlâ, sırf keremiyle, meşakkat olmayan bazı ibadetlere, yine aynı cinsten kat kat meşakkatli olan ibadetlerin sevabından daha çok sevap vermektedir. Nitekim bazı zamanlarda ve bazı mekânlarda yapılan bir ibadete, başka zaman ve mekânlarda yapılandan daha fazla sevap tahsis edilmiştir. Bunların hepsinde ancak Hz. Allâh’ın bildiği hikmetler vardır. Bize düşen, fırsatları ganimet bilmektir.

8 Ocak 2025 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

08 Jan, 03:36


Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kulhüvallâhü ehad… (İhlâs Sûresi), Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birine muâdildir.” (Müsned-i Ahmed)

8 Ocak 2025 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

07 Jan, 05:20


TEVBE ETMEK FARZDIR

Tevbe, dinin çirkin gördüğü ve yasakladığı şeyleri terk ederek, övdüğü ve izin verdiği şeylere dönmektir. Günahlar ve isyanlar helâk eder, Allâhü Teâlâ’dan ve Cennet’ten uzaklaştırır; onları terk etmek de Allâhü Teâlâ’ya ve Cennet’ine yaklaştırır.

Nitekim Nûr Sûresi’nin 31. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “…Ve ey müminler! Hepiniz, Allâhü Teâlâ’ya tevbe edin ki felâh bulasınız.” buyurulmuştur.

Bütün müminler tevbeye muhtaçtır. Her Müslümanın tevbe etmesi farz-ı ayındır. Hiç kimse, tevbeden müstağnî değildir. Çünkü âzâlarıyla günah işlemeyen insan, neredeyse yoktur. Âzâları ile günah işlemese bile, kalbiyle günaha meyletmekten kurtulamaz. Bundan da kurtulsa şeytanın, kendisini Allâhü Teâlâ’yı zikirden alıkoymak için verdiği çeşitli vesveselerden kurtulamaz. Şâyet bundan da kurtulmuş olsa Allâhü Teâlâ’yı, hakkıyla bilmek husûsunda gaflet ve kusurlardan kurtulamaz. Bütün bunların hepsi, müminin hâline ve bulunduğu makama göredir. Avâm, günahlardan tevbe eder; havâs, gafletten kurtulmak için tevbe eder; havâss-ı havâs ise kalbin mâsivallâha (Allah’tan başka şeylere) meyletmesinden tevbe eder.

Peygamberler aleyhimüsselâm da tevbe etmişlerdir. Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Muhakkak ben, Allâhü Teâlâ’ya, günde yüz defa istiğfâr ederim.” buyurmuşlardır.

Hâsılı her kul, tevbe etmeli ve tevbe etmek husûsunda acele etmelidir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “İleride tevbe ederim diyenler, helâk oldu.” buyurmuşlardır.

Lokman Hakîm de oğluna şöyle nasihat etmiştir: “Oğlum, tevbeyi yarına bırakma. Zira ölüm, sana ansızın geliverir.”

Tâbiînden, büyük müfessir Mücâhid (rah.) da şöyle buyurmuştur: “Sabah akşam; devamlı surette tevbe etmeyen, kendine zulmetmiştir.”

İSİMLERİMİZ: Erkek: Habib, Kız: Habibe

7 Ocak 2025 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

07 Jan, 05:19


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “Ey iman edenler! Allâh’a, nasûh (bir daha günaha dönmek hatırınıza dahi gelmeyecek derecede ciddi) bir tevbe ile tevbe edin.” (Tahrîm Sûresi, âyet 8)

7 Ocak 2025 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

06 Jan, 04:01


KENDİNİZİ VE AİLENİZİ ATEŞTEN KORUYUN!

Allâhü Teâlâ, Tahrîm Sûresi’nin 6. âyet-i celîlesinde buyuruyor ki -meâlen-: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi Cehennem ateşinden koruyunuz ki onun yakacağı, insanlar ve taşlardır. Onun üzerinde (vazifeli) iri gövdeli ve sert tabiatlı melekler vardır. Onlar, Allâh’ın kendilerine emrettiği şeyde âsî olmazlar ve emrolundukları şeyi yapıverirler.”

İnsanın, kendisini Cehennem’den koruması, günahları terk edip emredilen ibadet ve tâatleri yerine getirmesiyle olur. Ailesini Cehennem ateşinden koruması ise; onlara, Allâhü Teâlâ’ya kulluğun yollarını ve dinimizin edeplerini öğretmekle, ibadet ve her türlü hayra onları sevk edip dinimizce yasaklanmış olan, câiz olmayan şeylerden onları sakındırmakla olur.

Bu âyet-i kerîme nâzil olduğu zaman Hazret-i Ömer radıyallâhü anh “Yâ Resûlallah! Kendimizi koruruz, fakat ailemizi nasıl koruyabiliriz?” diye suâl etti.

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem de:

“Allâhü Teâlâ’nın size yasak kıldığı şeyleri onlara da yasaklarsınız. Size emrettiği şeyleri siz de onlara emredersiniz. İşte bu, onlarla Cehennem arasında bir koruyucu olur.” buyurdular.

Hazret-i Ali kerremallâhü vecheh de bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde; “Sizler, kendinize ve ailenize hayrı öğretin, onlara (güzel) edep ve terbiye verin.” buyurmuşlardır.

Bu âyet-i kerîme ile sabit olmuştur ki bir Müslüman, evvelâ kendisine farz olan ibadetleri öğrenmeli, sonra da ailesine öğretmelidir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki: “Ey ailem! Namazlarınıza, oruçlarınıza, zekâtınıza, fakirlerin, yetimlerin ve komşuların haklarına riâyet edin, diyen (ailesini iyiliğe teşvik, kötülükten meneden) kimseye Allâhü Teâlâ rahmeti ile muamele buyursun! Muhakkak Allâhü Teâlâ, o kimseyi ve ikazlarına uyan kimseleri Cennet’te bir araya getirir.”

Denilmiştir ki: Kıyamet günü insanların en şiddetli azâba uğrayacak olanı, ailesine dînî vazifelerini öğretmeyerek cahil bırakan kimselerdir.

6 Ocak 2025 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

06 Jan, 04:00


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Her bireriniz, gözeticisiniz ve her bireriniz, elinin altındakilerden (yani onları lâyıkıyla muhafaza etmek ve korumaktan) mesuldür.” (Sahîh-i Buhârî)

6 Ocak 2025 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

05 Jan, 04:11


EN BÜYÜK İSTİĞFÂR: TESBÎH NAMAZI

Tesbîh Namazı, bütün vücutla yapılan en büyük tevbe ve istiğfârdır.

Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem, amcası Hazret-i Abbâs radıyallâhü anh’e hitaben, Tesbîh Namazı ile alâkalı şöyle buyurmuşlardır:

“Ey amca! Sana on (çeşit günahını silecek) şey(i) haber vererek ikram etmiş olayım ki, onu işlediğin vakit, günahının evveli ve âhiri, yenisi ve eskisi, hata ile ve kasten yapılanı, küçüğü ve büyüğü, gizlisi ve âşikâr olanı mağfiret edilmiş olsun. Dört rekât namazı kılarsın... Gücün yeterse bu namazı her gün kıl. Her gün kılamazsan haftada bir kere kıl, her hafta kılamazsan ayda bir kere kıl. Onu da yapamazsan senede bir, onu da yapamazsan ömründe bir kere kıl.”

Tesbîh Namazı 4 rekâttir. Bu namazda 300 defa şu tesbîh okunur:

“Sübhânellâhi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm.”

Bu tesbîh, namaz içinde şu kadar okunur:

15 kere, Sübhâneke’den sonra (Fâtiha-i şerîfeden önce),

10 kere, zamm-ı sûreden sonra,

10 kere, rükûda (tesbîhlerden sonra),

10 kere, rükûdan kalkınca ayakta (kavmede),

10 kere, birinci secdede (tesbîhlerden sonra),

10 kere, iki secde arasındaki oturuşta (celsede),

10 kere, ikinci secdede (tesbîhlerden sonra).

Birinci rekâtte okunan tesbîhlerin adedi 75’tir.

İkinci rekâtte, aynı sıra ile yine 75 defa okunur.

Üçüncü ve dördüncü rekâtler de böyle kılınır. Birinci ka‘dede (oturuşta), Tahiyyât’tan sonra Salli ve Bârik, üçüncü rekâte kalkınca önce Sübhâneke okunur.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Fâtih, Kız: Feyzâ

5 Ocak 2025 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

05 Jan, 04:10


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “...Ve Rabb’ini çokça zikreyle ve akşam, sabah dâima tesbîh eyle.” (Âl-i İmrân Sûresi, âyet 41)

5 Ocak 2025 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

04 Jan, 04:47


HANIM SAHÂBÎLERDEN: ÜMMÜ VARAKA (R. ANHÂ)

Ümmü Varaka binti Abdullah radıyallâhü anhâ, hanım sahâbîlerdendir. Medîne-i Münevvere’de Müslüman olmuş ve Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’e bîat etmiştir.

Bedir Harbi’ne çıkılacağı zaman, Kureyş müşrikleriyle harp edileceğini bilen pek az kişi vardı. Ümmü Varaka radıyallâhü anhâ da bunlar arasında idi. Ümmü Varaka (r. anhâ), Bedir Seferi’ne gidilirken Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’e, “Yâ Resûlallah! Bana müsaade edin, sizinle birlikte ben de çıkayım; yaralılarınızı tedavi eder, hastalarınıza bakarım. Olur ki Allah, beni şehitliğe erdirir!” demişti.

Sevgili Peygamberimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, ona “Sen, evinde Kur’ân-ı Kerîm oku. Muhakkak ki Allah, sana (evinde) şehitlik nasip eder!” buyurdular. Bundan sonra o, “Şehîde” diye anıldı.

Ümmü Varaka radıyallâhü anhâ, Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını ezbere bilirdi. Geceleri dâima Kur’ân-ı Kerîm okurdu.

Ümmü Varaka radıyallâhü anhâ, Hazret-i Ömer radıyallâhü anh’in devrinde, âzât olmalarını kendi vefatına bağladığı kölesi ve cariyesi tarafından, geceleyin şehit edilmiştir.

Hazret-i Ömer radıyallâhü anh, bir sabah, “Dün gece, teyzem Ümmü Varaka’nın Kur’ân-ı Kerîm okuyuşunu işitmedim.” dedi. Sonra onun şehit edildiğini öğrenince dedi ki;

“Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem bazen, ‘Haydi, gidip Şehîde’yi ziyaret edelim.’ buyururlardı. Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizin, onun şehit edileceği husûsundaki mübarek sözleri, şimdi anlaşılmış oldu!” dedi.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Fâruk, Kız: Halîme

4 Ocak 2025 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

04 Jan, 04:46


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kıyamet günü, üç sınıf şefaat eder: Peygamberler, sonra âlimler, sonra da şehitler.” (Sünen-i İbn-i Mâce)

4 Ocak 2025 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

03 Jan, 04:14


RECEB AYINDA KILINACAK NAMAZ

Receb-i şerîfin 1’i ile 10’u arasında 10 rekât, 11’i ile 20’si arasında 10 rekât ve 21’i ile 30’u arasında 10 rekât kılınacak hâcet namazı vardır. Bunların üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak dualarda fark vardır. Bu 30 rekât namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rekât namaz, Resûlullah Efendimizin (s.a.v) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) tarafından rivâyet edilmiştir. Bu namazlar, akşam namazından sonra da yatsı namazından sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhâssa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi! Teşrifleriyle dünyayı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i İlâhî’ne, afv-ı İlâhî’ne, rızâ-yı İlâhî’ne nâil eyle, âbid, zâhid kullarının arasına kaydeyle, dünya ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rekâtte 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup 2 rekâtte bir selâm verilir. Böylece 10 rekât tamamlanır.

• İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve Hayyün lâ yemût, biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup dua edilir.

• İkinci on gün içinde yani Receb-i şerîfin 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rekâtten sonra, 11 defa: “İlâhen Vâhiden Ehaden Sameden Ferden Vitran Hayyen Kayyûmen Dâimen Ebedâ” okunup dua edilir.

• Üçüncü on gün içinde, yani Receb-i şerîfin 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rekâtten sonra da 11 defa: “Allâhümme lâ mânia limâ a‘tayte, velâ mu‘tıye limâ mena‘te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a‘le’l-Kerîmi’l-Vehhâb, yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunur ve dua edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

3 Ocak 2025 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

03 Jan, 04:13


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Cenâb-ı Hakk’ın aylar içerisinden seçtiği ay, Receb-i şerîf ayıdır. O, Allâhü Teâlâ’nın ayıdır.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

3 Ocak 2025 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

02 Jan, 05:06


REGÂİB GECESİ VE YAPILACAK İBADETLER

Receb-i şerîfin ilk cuma gecesi, Regâib Gecesi’dir. Bu geceyi, oruçlu olarak karşılamalıdır.

Regâib Gecesi’nde, akşam namazı ile yatsı namazı arasında 12 rekât hâcet namazı kılınır.

İki rekâtte bir selam verilerek kılınan bu namazda, Fâtiha-i şerîfeden sonra her rekâtte 3 İnnâ enzelnâhü… ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiyye okunup secdeye varılır. Salât-ı Ümmiyye şudur:

“Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini’n-Nebiyyi’l-Ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.”

Secdede 70 defa, “Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur.

Secdeden kalkıp bir defa, “Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta‘lem. İnneke ente’l-e‘azzü’l-ekram.” okunur.

Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa, “Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur.

Secdeden sonra dua edilir. Duada, Hazret-i Allâh’a şu şekilde ilticâ etmelidir: “Allâhümme bârik lenâ Recebe ve Şa‘bân ve belliğnâ Ramazân.”

Regâib Gecesi’nin gündüzünde, yani cuma günü öğle namazı ile ikindi namazı arasında, 2 rekâtte bir selâm verilerek 4 rekât teşekkür namazı kılınır.

Her rekâtte 1 Fâtiha-i şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 5 İhlâs-ı şerîf, 5 Kul eûzü birabbi’l-felak, 5 Kul eûzü birabbi’n-nâs, sûreleri okunur.

Namazdan sonra 25 defa, “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-Aliyyi’l-Azîmi’l-Kebîri’l-Müteâl”, 25 defa, “Estağfirullâhe’l-Azîm ve etûbü ileyk” diyerek istiğfâr-ı şerîf okunur ve sonra da dua edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Rağıb, Kız: Reyhan

2 Ocak 2025 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

02 Jan, 05:05


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim Receb-i şerîf ayından bir gün oruç tutarsa, bir sene oruç tutmuş gibi (sevaba nâil) olur. Kim de yedi gün oruç tutarsa, Cehennem’in yedi kapısı(nın tamamı) kendisine kapatılır.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

2 Ocak 2025 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

01 Jan, 04:04


RECEB-İ ŞERÎF, ALLÂHÜ TEÂLÂ’NIN AYIDIR

“Eşhüru hurum”dan (haram aylardan) olan Receb-i şerîf ayı, Şehrullah yani Allâhü Teâlâ’nın ayıdır. Bu aya oruçlu girilmeli ve bu ayda çokça ilticâ etmelidir.

Receb ayının birinci günü oruç tutanlara 3 senelik, ikinci günü oruç tutanlara 2 senelik, üçüncü günü oruç tutanlara ise 1 senelik nâfile oruç sevabı verilir. Üçüncü günden sonraki her gün için birer ay, oruç sevabı verilir.

Bu ay, Cenâb-ı Hakk’a mahsus bir ay olduğu için Zât-ı İlâhî’yi bildiren İhlâs Sûresi’ni çokça okumak lâzımdır. Bilhâssa bu aya hürmet olarak, günde 11 defa İhlâs-ı şerîf okumalı, tevhîd, istiğfâr ve salevât-ı şerîfeyi ihmal etmemelidir. Bu ayın ilk gecesi, bir tesbîh namazı kılınması tavsiye olunur. Ayrıca Receb-i şerîfin ilk on gününde kılınması tavsiye olunan on rekâtlık namaz da kılınabilir. Önümüzdeki günlerde bu namazların kılınış şekli anlatılacaktır.

Receb-i şerîf ayında her gün, -başında ve sonunda 7’şer Fâtiha-i şerîfe ile birlikte- 100 İhlâs-ı şerîf okumak da çok sevaptır. Bu ayda, mümkün olduğu kadar Hatm-i Enbiyâ yapılmalı ve oruç tutulmalıdır. Bu orucu 13, 14 ve 15’inci günlerinde tutanlar, eyyâm-ı biyzda oruç tutma sünnetini de yerine getirdiklerinden, nice hastalıklardan şifâ bulurlar.

REGÂİB KANDİLİ

Receb-i şerîfin ilk cuma gecesi, Regâib Kandili’dir. Bu geceye, melekler çok rağbet ettikleri için Regâib denilmiştir. Bu gece, Hz. Âmine Vâlidemizin, âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) Hazretlerine hamile olduğunu anladığı gecedir.

Bu gecenin feyiz ve bereketinden istifade etmek için uyanık olmalı, bu geceyi, ibadet ve tâatle ihyâ etmelidir.

RECEB AYI İCTİMÂI, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî 1446 yılı Receb ayı ictimâı 31 Aralık 2024 Salı günü Türkiye saati ile 01.27’dedir. Ru’yet ise aynı gün 13.59’dadır. Hilâl, ilk olarak Avustralya Kıtası’nın batısından ve Afrika Kıtası’nın güneyinden itibaren batı taraflara doğru görülmeye başlayacaktır.

1 Ocak Çarşamba, Receb-i şerîf ayının 1. günüdür.

1 Ocak 2025 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

01 Jan, 04:04


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Receb ayında çokça istiğfar ediniz. Zira bu ayın her ânında, Allâhü Teâlâ’nın Cehennem’den âzât ettiği kulları vardır. Muhakkak Allâhü Teâlâ’nın (Cennet’te yarattığı) öyle köşkleri vardır ki oraya ancak Receb ayında oruç tutanlar girebilir.” (Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

1 Ocak 2025 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

31 Dec, 04:46


MÜŞRİKLERE BENZEMEKTEN KAÇINMAK

Teşebbüh, bir insanın diğerine suret, kıyâfet, huy, vasıf ve sıfatında benzemesi yahut onu taklid ile benzemeye çalışmasıdır.

Cenâb-ı Hak, birçok âyet-i celîlede, geçmiş ümmetlerin ahvâlini haber vermiş ve onların düştükleri küfür, zulüm, gurur gibi hâllere düşmekten bizi sakındırmıştır. Bu nehiylerde, fiil ve ahvâlde onlara benzemekten uzak durulmasına da tembih vardır. Âl-i İmrân Sûresi’nin 156. âyet-i celîlesinde -meâlen-: “Ey iman edenler! Kâfirler gibi olmayınız…” buyurulmuştur.

Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem de:

“Bizden başkasının âdetine uyan, bizden değildir.” ve “Kim bir topluluğa benzemeye yeltenirse o, onlardandır.” buyurmuşlardır.

Bir topluluğa benzeyen kimse, o topluluktan sayılır. Çünkü onun bu benzemesi, onları sevdiğini, hâllerine ve işlerine razı olduğunu gösterir. Hâlbuki Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem: “Bir kimse, diğer bir kimsenin yaşayışına/gidişatına, yaptığı işe razı olduğunda, o da onun gibidir.” buyurmuşlardır.

Bir topluluğa benzemek, kişinin onları sevdiğine delâlet eder, onların sevgisini kalbinde beslediğini gösterir. Hâris el-Muhâsibî, Sehl bin Abdullâh Tüsterî, Ebû Alî Rudbârî, Kuşeyrî (rahmetullâhi aleyhim) Hazarâtı gibi âlim ve evliyâ zatlar demişlerdir ki: “Muhabbet, muvâfakat demektir. Çünkü bir insan, diğerini sevdiğinde onun vasıflarını, fiillerini ve ahlâkını da sever. İnsan birini sevince bu sevgi, onun huyuyla huylanmasına sebep olur. Sevdiğinin huylarını almaya devam ettikçe gitgide ona daha çok benzer.

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’e tâbi olan kimsenin, onun uzak olduğunu ifade ettiklerinden uzak durması lâzımdır. Peygamberimizin uzak olduğu kavme, herhangi bir husûsta muvâfakat eden kimse, Peygamber Efendimize o miktarda muhalefet etmiş olur.”

31 Aralık 2024 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

31 Dec, 04:46


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Allâhü Teâlâ bir kavme azâp indirdiği zaman, bu azâp, onların tamamına isabet eder. Sonra (kıyamet günü) amellerine göre ba’s olunurlar (diriltilirler).” (Sahîh-i Buhârî)

31 Aralık 2024 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

30 Dec, 05:18


ALLAH İNDİNDE DİN, İSLÂM’DIR

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in hayatının bütün safhaları tamamen malumdur ve eserlerde yazılmıştır. O mübarek zâtın, beşerin her türlü maddî ve manevî terakkîsinde en büyük âmillerden olduğu, gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Onun getirmiş olduğu hakikatler, geçmiş diğer dinlerin ve peygamberlerin tarihteki mevcudiyetlerini de teyit ve tevsik etmektedir.

Hatemü’l-Enbiya Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretlerinin yirmi üç senede, peygamberlik hayatları boyunca, tebliğ, talim ve tatbik ettikleri ilmî ve amelî hükümler kısaca ‘İslâm’ kelimesi ile ifade olunur.

Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın -meâlen-: “Şüphe yok ki Allah indinde din, İslâm’dır…” (Âl-i İmrân Sûresi, 19.) ve “Her kim de İslâm’dan başka bir din ararsa ondan asla kabul olunmaz…” (Al-i İmrân Sûresi, 85.) âyet-i kerîmelerinde hak olduğu ilan edilmiş olan İslâm dini, tam manası ile Allâh’ın birliği esasına dayanan ve insanın yaratılışına uygun bir dindir. Bu dine inanmalı, bu âlemde her şeyin yaratıcısı olan Cenâb-ı Hakk’ın varlığını tanımalı ve onun emirlerine göre hareket etmeyi vazife saymalıdır. Cenâb-ı Hakk’a itaati vazife bilmek ve bütün saadeti, bu vazifenin iyi ve ciddî şekilde îfâsından beklemek, İslâm dininin esaslarını hulâsa eder.

İslâm dini, ezelî dindir. İnsanlar, onu tanısalar da tanımasalar da zevâl bulmayan bir hakikattir. Fakat tanırlarsa kendileri istifade ederler. Bâtıl dinler, taraftarlarının yüz çevirmesi ile ortadan kalkarlar. İlmî hakikatler ise insanların cehlinden dolayı nasıl büsbütün sönüp gitmezler ve sadece tecellileri kaybolursa İslâm dini de öyledir. Herkes ne derse desin, Allah dâima birdir. Her şeyin yaratıcısı odur. Hazret-i Muhammed aleyhisselâm ilmî, ahlâkî ve amelî hakikatleri, Allâhü Teâlâ’dan alarak bizlere tebliğ eylemiş, beşeriyetin istifadesine arz etmiştir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Âkif, Kız: Merve

30 Aralık 2024 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

30 Dec, 05:18


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İslâm dini dâima yücedir ve hiçbir şey ondanüstün olamaz.” (Sahîh-i Buhârî)

30 Aralık 2024 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

29 Dec, 03:06


KİMLE ARKADAŞ OLMALI?

Tâbiînin fakîhlerinden olan Saîd bin Müseyyeb (r.a.), Hazret-i Ömer’in (r.a.), dinine bağlı dost aramaya teşvik eden şu sözlerini rivâyet etmiştir:

“Sadık arkadaşlar bul ve onların arasında yaşa. Zira sadık arkadaşlar, genişlik zamanlarında süs ve ziynet; darlık zamanlarında ise yanında hemen hazır olacak yardımcılardır.

Arkadaşının sana düşen işini karşılık beklemeden en güzel şekilde gör ki o da lüzumunda, sana daha güzeli ile mukabelede bulunsun. Düşmanından uzaklaş. Arkadaşlarından ancak emîn olanlara güven. Allâhü Teâlâ’dan hakkıyla korkanlar, emîn olanlardır.

Kâfir ve günahkâr kimse ile düşüp kalkma, onlardan kötülük öğrenirsin. Onlara sırrını da verme, ifşâ ederler.

İşlerini, Allah’tan korkanlara danış ve onlarla istişâre et.”

EN HASSAS ZAMAN ÖLÇME ALETLERİ

Zaman ölçümünde temel birim saniyedir. Saniye, güneş gününün uzunluğuna bağlı olarak tarif edilmiştir.

Atom saati, atomların rezonans frekanslarını sayarak zamanı ölçen bir saat çeşididir. Atomlardaki elektronlar belirli enerji seviyelerinde bulunur ve enerji emerek ya da enerji yayarak bu seviyeler arasında geçiş yapar. Atom saatleri, frekans standardı olarak atomlar tarafından yayılan fotonların frekanslarını kullanan saatlerdir. Bu saatler, günümüzün en hassas zaman ölçme aletleridir. Atom saatlerinden çeşitli teknolojilerde ve bilimsel çalışmalarda yararlanılır. Mesela konum belirlemek için kullanılan GPS uydularında, hassas atom saatleri vardır.

Tarih boyunca insanlar bir günü, Dünya’nın kendi etrafında devrini tamamladığı 24 saat olarak kabul etmiştir. Ancak atom saatlerinin icat edilmesiyle birlikte zamanı, çok daha hassas bir şekilde ölçmek mümkün oldu. Yapılan ölçümlerde Dünya’nın kendi etrafındaki dönüş hızında çeşitli dalgalanmalar olduğu fark edildi. Bu sebeple zamanı doğru ölçmek için 1972 yılından bu yana bazı yıllar “artık saniye” uygulaması yapılıyor. Yani yılın son günü son saniyesine bir saniye daha ekleniyor. Böylece atomik saatle güneş saati arasındaki fark kapatılmış oluyor.

29 Aralık 2024 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

29 Dec, 03:05


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bütün insanlar, tarağın dişleri gibi müsâvîdirler. Birbirlerine karşı ancak ibadet ile faziletli olurlar. Senin kendisine lâyık gördüğün bir nimet ve meziyeti, sana lâyık görmeyen kimse ile sakın arkadaş olma.” (Süyûtî, Câmiu’l-Ehâdîs)

29 Aralık 2024 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

28 Dec, 05:19


HANGİ AMEL NEYE SEBEP OLUR?

İnsanlara faydalı olmak, muhabbete; kötülük ise nefrete sebeptir.

Muhalefet etmek, düşmanlığa; itaat etmek ise dostluğa sebeptir.

Doğruluk, itimâd kazanmaya; emanete riâyet, kalp huzuruna; adaletli olmak, kalbî birliğe; zulüm ise tefrikaya sebeptir.

Güzel ahlâk, birlik ve beraberliğe; kötü ahlâk ise insanlardan uzaklaşmaya sebeptir.

Güler yüzlü olmak dostluğa; asık suratlı olmak ise yalnızlığa sebeptir.

Kibirli olmak, insanların gözünde nefret ve öfkeye; tevâzu ise kadrinin yükselmesine; cömert olmak, övülmeye; cimrilik ise kötülenmeye sebeptir.

Gevşeklik, işlerin zâyi olmasına; ciddiyet ise işlerin istenilen şekilde devam etmesine; başıboşluk, teessüf ve kedere; azim ve gayret ise sürûra; gurur ve gaflet, pişmanlığa; sağlam ve tedbirli olmak, ele geçen nimetin devamına sebeptir.

Teennî ile (tedbirli) hareket etmek, istenilen şeyin kolay elde edilmesine; yumuşak huylu olmak, hoş geçinmeye ve muhabbetin devamına; alçak gönüllü olmak, kalpleri kazanmaya; ahlâkın güzel olması, yaşayışının güzel olmasına; insanları kötülemek ise onlardan uzaklaşmaya sebeptir.

Az konuşmak, heybet husûle getirir. İhsân ve iyilik yapmak, kadir ve kıymeti yüceltir. Ahlâkın güzel olması, amellerin temiz ve düzgün olmasına sebeptir. Ne yaptığını bilmeyene hilim (yumuşak huyluluk) ile davranman, ona karşı yardımcılarını çoğaltır. Rıfk ve vakarlı olmak, cömert vasfını almaya; faydasız şeyleri terk etmek, faziletli huyların kemâline vesiledir.

Vakarlı ve olgun davranmak, muhabbet kazandırır, kaba ve hamlık ise kovulmaya ve uzaklaştırılmaya sebeptir. Arkadaşının bir nimete nâil olmasını çekememek, muhabbetin azlığına işarettir. İşlerin sonunu düşünerek hareket etmek, muvaffakiyete sebeptir.

28 Aralık 2024 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

28 Dec, 05:18


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Ben, haklı bile olsa münakaşayı terk eden kimse için Cennet’in kenarında bir köşke kefilim. Şaka bile olsa yalan söylemeyen için Cennet’in ortasında bir köşke kefilim. Ahlâkını güzelleştiren için de Cennet’in en üst derecesinde bir köşke kefilim.” (Sünen-i Ebû Dâvûd)

28 Aralık 2024 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

27 Dec, 04:19


ALLÂHÜ TEÂLÂ’DAN BAŞKA İLAH YOKTUR -2

Ey Resûl’üm! Sana, Allâh’ın âyetleri indirildikten sonra, o kâfirler seni âyetleri okumaktan, onlar ile amel etmekten geri çevirmesinler. Onların bu âyetler aleyhindeki sözlerine iltifat etme, o kâfirleri redde devam et. Ve onları Rabb’ine, yani Cenâb-ı Hakk’ı tevhide, ibadet ve itaate davet et, onlara dini tebliğ etmeye devam et. Ve sakın müşriklerden olma ve hiçbir husûsta onlara müsaade gösterme. Onların cemiyetlerine iltifatta bulunma.

Ey Resûlüm! Allah’tan başka ilah edinme. Ulûhiyet, mabudiyet ancak kâinatı yaratan Hz. Allâh’a mahsustur. Başkaları aslâ ilah edinilemez. Çünkü Onun zâtından başka her şey helâk olucudur. Cenâb-ı Hak’tan başka ezelî ve ebedî bir şey yoktur. Bu âlemlerdeki her şey, o Yüce Yaratıcı’nın birer kudret eseridir, hepsi de sonradan yaratılmıştır, hepsi zevâle (yok olmaya) mahkûmdur. Hepsinin varlığı kudret-i İlâhiyye ile devam eder. Mahlûkat hakkındaki hükümler ve bütün tasarruflar, o Allâh’a aittir.

Ve sizler, ey Allah’ın kulları! Ona, O Allâhü Teâlâ’nın huzuruna döndürüleceksiniz. Yani; kıyamet günü hepinizi tekrar hayata kavuşturacak, mahkeme-i kübrâsına sevk edecektir. Artık dünyadaki amellerinize göre hakkınızda İlâhî hükmü, tam bir adalet ve hakkaniyetle tecelli edecektir. Binâenaleyh o akıbet düşünülmelidir, daha fırsat elde iken gafletten uyanıp kulluktaki kusurları telafiye çalışmalıdır; fedakârlıktan, bazı külfetlere karşı tahammülden geri durulmamalıdır. Beşeriyet için en mühim olan kulluk vazifesi bundan ibarettir.

MÜRÜVVETLİ OLMAK

Mürüvvet, insanlığa yakışır bir şekilde hareket etmektir. Yani, dinen, aklen, örfen güzel görülen şeyleri yapmaktır. Mürüvvet (insaniyet) ikidir:

Seferde/yolculukta mürüvvet; arkadaşlarına bolca azık ikram etmek, onlara az muhalefet etmek, günah olmayacak surette onlara latife yapmaktır.

Yolcu olmayanın mürüvveti ise, mescitlere devam etmek, Allah için sevdiği din kardeşlerinin adedini artırmak ve Kur’ân-ı Kerîm’i çok okumaktır.

27 Aralık 2024 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

27 Dec, 04:19


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “Ve sizin ilâhınız, bir tek ilâhtır. Rahmân ve Rahîm olan Allah’tan başka bir ilâh yoktur.” (Bakara Sûresi, âyet 163)

27 Aralık 2024 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

26 Dec, 04:43


ALLÂHÜ TEÂLÂ’DAN BAŞKA İLAH YOKTUR -1

Kasas Sûresi’nin 86 ilâ 88. âyet-i kerîmelerinde şöyle buyurulmuştur -meâlen-:

“Ve sen (ey Habîbim), kendine Kitâb’ın gönderileceğini ummuyordun, ancak Rabb’inden bir rahmet olarak -sana gönderilmiş oldu-. Binâenaleyh sakın kâfirlere arka çıkma. Ve seni, Allâh’ın âyetlerinden, sana indirilmelerinden sonra çevirmesinler. Sen (insanları) Rabb’ine davet et. Sakın müşriklerden olma ve Allah ile beraber başka bir ilaha da ibadet etme, ondan başka bir ilâh yoktur. Onun zâtından başka her şey helâk olucudur. Hüküm onundur ve ancak ona döndürüleceksiniz.”

Bu husûslar Resûl-i Ekrem (s.a.v.) tarafından katiyen malûmdur. Ancak bu bâbdaki İlâhî tebliğ, kâfirlerin ümitlerini kesmek, onların davetlerine Resûl-i Ekrem’in icabet etmeyeceğini ilan içindir. Bununla beraber bu gibi âyet-i kerîmelerde Resûl-i Ekrem’e olan hitaplar, emredilen vazifelerin ehemmiyetine işaret için, bu vazifeleri başkalarına da işittirmek, öğretmek içindir. Binâenaleyh hiçbir mümin için, kâfirlerin dine muhalif olan arzularına temâyül göstermeleri câiz değildir.

Bu âyet-i kerîmeler şöyle tefsir edilmiştir:

Ey Hâtemü’l-Enbiyâ! Kendine Kitâb’ın gönderileceğini ummuyordun. Sen vaktiyle ümmî idin, tam bir masumiyet içinde yaşıyordun, ilim tahsili ile meşgul olmuş değildin, kırk yaşına kadar bu hâl devam etmişti. Bu, bütün kavmince de malûm idi. Ancak bu Kitâb, Rabb’inden bir rahmet olarak sana gönderilmiş oldu. Şimdi böyle bir Kitâb’a nâiliyetin, birçok hakikatleri o sayede bilip insanlara tebliğe muktedir olman, sırf Cenâb-ı Hakk’ın yardımının eseridir. Peygamberliğinin hak olduğuna açık bir delil demektir.

İşte sana böyle ulvî bir kitap ihsan buyuran Rabb’in, seni nice muvaffakiyetlere nâil buyuracaktır. İslâm dinini her tarafa neşredeceksin. Binâenaleyh sakın kâfirlere arka çıkma, onlara dost olma, onlara bir kıymet verme, cemiyetlerine katılıp onlara kuvvet vermekten sakın. -Devamı yarın-

26 Aralık 2024 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

26 Dec, 04:43


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed aleyhisselâm’ın onun resûlü olduğuna şehâdet ederse, Allâhü Teâlâ, Cehennem ateşini ona haram kılar.” (Sahîh-i Müslim)

26 Aralık 2024 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

25 Dec, 04:09


KÖTÜ ARKADAŞIN ZARARI

Malumdur ki sohbetlerin, muhabbet ve arkadaşlıkların ruh üzerinde büyük tesiri vardır. İnsan, kime yakın olursa, kim ile yer içerse ona uyar, ona benzer. O hâlde insan dâimâ, sâlih zâtların sohbetinde bulunmayı, hayırlı kimselerle arkadaşlık etmeyi bir nimet bilmelidir. Aksi takdirde ahlâkı bozulur, dini zayıflar, âhiret saâdeti elden çıkar.

Fânî varlıklara ve zevklere esir olan kimse ile arkadaşlık; âhiret hayatını düşünmekten, namaz, oruç, zekât gibi kulluk vazifelerini yapmaktan alıkoyar. İnsanı başka yöne sevk eder. Bu ise manevî helâke, ebedî mahrumiyetlere, azâplara sebep olur. İnsanları aldatmaya çalışan, âhireti düşünmekten alıkoyan, ibadet zevkinden mahrum bırakmak isteyen, şeytan tabiatlı kimseler bulunabilir. Fakat akıllı kimse, bunların o aldatmalarına kapılmaz, onlara aslâ tâbi olmaz, üzerine düşen dini vazifelerini yaparak âhiretini temine muvaffak olur.

Fâsıklarla; Allâhü Teâlâ’nın emirlerine uymayan kimselerle arkadaşlıktan kaçınmak lâzımdır. Onlar, Allâhü Teâlâ’dan korkmazlar. Allâhü Teâlâ’dan korkmayanın zararından ise emîn olunmaz, doğruluğuna güvenilmez; şartların değişmesiyle kendisi de değişir. Onların arkadaşlığında bidat ve fıskın sirayet etme tehlikesi vardır.

İnsanların tabiatları birbirinden huy kapar. Bu sebeple hayırlı kimselerle arkadaşlık hayır, kötülerle arkadaşlık kötülük getirir. Arkadaşlık, rüzgâra benzer. Şâyet rüzgâr, kötü bir kokunun olduğu yerden geçerse kötü koku getirir; güzel kokunun olduğu yerden geçerse de güzel koku getirir.

Sehl bin Abdullâh-i Tüsterî’den (k.s.) şöyle nakledilmiştir: “Kim Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat akîdesine tam bağlı olursa hiçbir bidat ehli ile dostluk kurmaz. Onunla beraber oturmaz, onunla arkadaşlık yapmaz. Bilakis ona buğzeder.”

Büyükler demişlerdir ki: “Kötü arkadaş, yılanın zehrinden daha kötüdür. Zira bir kimseyi, zehirli yılan soksa en fazla zehirlenir, hasta olur veya hayatını kaybeder; dünya hayatı bitmiş olur. Ama dostu şeytan olursa maneviyatını öldürür, âhiretini kaybetmesine sebep olur.”

25 Aralık 2024 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

25 Dec, 04:09


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kötü arkadaştan sakın. Çünkü o, ateşten bir parçadır. Onun dostluğu sana fayda vermez ve o, sana verdiği ahdini yerine getirmez.” (Süyûtî, Câmiu’l-Ehâdîs)

25 Aralık 2024 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

24 Dec, 05:12


Yılbaşı Kutlamıyoruz…

Miladi Yılbaşı Yani Hristiyan Aleminin christmas’ını Kutlayan Yani Bu geceye özel bir farklılık yapan bir Müslüma’nın Küfre düşme ve KAFİR olma TEHLİKESİ vardır,”Ben Onların Bayramını değil yeni yılı kutluyorum.” diyerek kendini aldatanlar bilsinlerki büyük bir yanlıştadırlar, Bu konuda ki Ayeti kerime,Hadisi şerif ve Büyüklerin sözlerini sizlerle paylaşıyoruz LÜTFEN HASSASİYET GÖSTERELİM OKUYALIM,PAYLAŞALIM VE ULAŞABİLDİĞİMİZ HERKESİ UYARALIM…

“Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin.Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar.Sizden kim onları dost edinirse, hiç kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.
(MÂİDE suresi- 51 )
“Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır.”
(Hadis-i Şerif-Nakleden Ebu Davûd, Libas 4)
“Bizden gayrısının sünnetiyle amel eden bizden değildir”
(Hadis-i Şerif-Nakil Sahihu’l-Cami: 5439)
EFENDİMİZ (s.a.v)Yine şöyle buyuruyor:
“Bizden başkasına benzeyen bizden değildir.! Yahudilere ve Hıristiyanlara benzemeyin.
(Sahihu’l-Cami: 5434)
Bir kimse kafirlerin bayramında kafire bayramın mübarek olsun dese kafir olur.”
( , Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat’a Göre Kitab’ül- Akaid, sh: 386..1996)
Kafirlerin işini güzel gören kimse, küfre girmiş olur. Bu bi’l-ittifak böyledir.”
(Nizamüddin ve Bir Heyet, Fetavay-i Hindiyye, C/4, sh:342. Akçağ Yay.1

YILBAŞI geceSİNİ kutlayan o gece yapılan tüm haramlara ortak olur
dinimizde yılbaşı gecesi diye kavramın yoktur ”Eğer o geceye yılın bitimi veya yılın sonu olarak bakarsak o zaman muhasebe zamanı, tefekkür zamanı…Yani bir Müslüman şunu demeli ‘bir yıl sona erdi ben nasıl bir yıl geçirdim nasıl davrandım rabbime karşı nasıl kul olabildim.Hangi sünneti yerine getirdim veya yerine getirmedim?’ diye düşünmelidir.”

Ömürlerinden bir seneyi daha tüketerek varacakları sona biraz daha yaklaşan ahiret yolcuları! Yaklaştığınız yerde hesaba çekilmeden önce burada kendinizi hesaba çekin!
YILBAŞINDA BUNU DÜŞÜN

Yılbaşı gecesinin mânası, sayılı ömür senelerinin birinin daha bitmesi, ölüm denen kesin âkıbete biraz daha yaklaşılması, gençlik günlerinin tükenip, ihtiyarlık demlerinin gelmesi.. demektir. Nitekim her yılbaşında siyah saçlara biraz daha aklar düşüyor, akların sayısı da biraz daha çoğalıyor.

Öyle ise, böyle gecelerde daha çok sefalete, daha çok sefahete düşmek yerine; daha çok âhirete, daha fazla ebedî âleme meyili olmak lâzımdır. Zira bu hızlı gidiş, – ister ikrar et, ister inkâr – kabire, ukbaya doğrudur.

Gayr-i müslimlere benzemenin sebep olacağı tehlikeli neticelere dikkatimizi çekmek içindir ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “(Tasvip ederek) bir kavme (bir topluluğa) benzemeye çalışan kişi, o (benzemeye çalıştığı) kavimdendir.”(1) “(İnanç ve amelde) bizden başkasına benzeyenler, bizden değildir.Tirmizî, Sünen, H. No: 2696.

imam Ebu Hafs hazretleri demiştir ki, “Bir adam Rabbine elli yıl ibadet etse, sonra nevrûz (yılbaşı) geldiğinde, o günü kutlamak için şirk yapanlardan birine bir hediye gönderse kâfir olur“. (Bezzâziye VI/333;

Hıristiyanlar, Noel adı altında eğlence, dans, içki, kumar, ağaçları süsleme, hindi kesme gibi çeşitli eğlencelerle bu geceyi kutlarlar. Değerli Müslüman kardeşim! Soruyorum size: “Bir peygamberin doğum gecesini içki, kumar, dans, zina gibi şeylerle kutlamak, Allah (c.c)’ın indirdiği hangi dine ve hangi kitaba uygundur?”

Günümüzde müslüman toplumların başına gelen büyük musibetlerden biri de -yahudi, hıristiyan ve diğer kâfir toplumlardan oluşan- cehennem ehline uymaları ve onlara benzemeleridir. Öyle ki onların birçoğu hakkında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şu sözü gerçekleşti: “Sizden öncekilerin yoluna tıpatıp uyacaksınız. Onlar, kertenkele deliğine girse siz de peşlerinden gireceksiniz.” Sahabîler: “Ey Allah’ın Rasûlü, yahudi ve hıristiyanları mı kastediyorsun?” diye sorunca Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem: “Ya kim olacak?” buyurmuştur. (Buhârî, Müslim)

Dini Sohbetler

24 Dec, 04:11


İHLÂS’IN MÜKÂFÂTI

Şeyh Ebu’r-Rebî’ el-Mâlikî rahmetullâhi aleyh anlattı:

Kerâmet sahibi olduğu anlatılan Fıdda nâmında sâliha yaşlı bir hanımın haberini işittik. Bir koyunu vardır, ondan ballı süt sağar, dediler. Âdetimiz olmamasına rağmen bu hanımın bu kerâmetini görmek istedik. Hiç kullanılmamış bir kap aldık ve ziyaretine gittik. Kendisine selâm verip: “Koyununuz hakkında anlatılan bereketi görmek için geldik.” dedik. Koyunu bize verdi. Sağıp içtiğimizde hakîkaten ballı süt olduğunu gördük. Kendisinden bu koyunun hikâyesini sorduk, şöyle anlattı:

Biz âilece fakir kimseler idik, bir koyunumuzdan başka şeyimiz yoktu. Kocam, sâlih kimselerdendi. Bir gün bize bir müsâfir geldi. Yanımızda ona ikram edeceğimiz hiçbir şey de yoktu. Kocama, “Efendi, bu gelen müsâfirdir, Allâhü Teâlâ, ona ikram etmemizi emretmiştir. Koyunumuzu kes, ona ikrâm edelim” dedim.

Çocukların, koyun için ağlamalarından korktuk. Kocama, “Koyunu şu duvarın arkasına götür de orada kes, çocuklar görmesin” dedim ve götürüp orada kesti. Kanını henüz akıtmıştı ki koyunun, duvarın üzerinden sıçrayıp eve doğru geldiğini gördüm. Elinden kaçtığını zannederek kocamın yanına vardım, koyunun derisini yüzdüğünü gördüm. “Efendi, acayip bir şey oldu.” deyip olanları anlattım. “Allâhü Teâlâ, bize koyunumuzdan daha hayırlısını ihsân etmiş olmalı.” dedi. Nitekim müsâfire ikrâmımız bereketiyle önceki koyundan süt sağarken, bu yenisinden ballı süt sağmaya başladık.

Koyunu sağanın kalbi temiz ve güzel olursa koyunun sütü de güzel oluyor. Eğer kalbi bozuk olursa sütün tadı da bozuluyor. Bundan ibret alıp sizler de kalplerinizi temiz tutun ki Cenâb-ı Hakk’ın feyiz ve bereketine kavuşabilesiniz.

İmâm Yâfiî (rah.) diyor ki: Kalp, temiz ve güzel olursa Cenâb-ı Hakk’ın feyiz ve bereketine mazhar olur. Nitekim kıssada bu âilenin kalpleri temiz ve güzel olduğu için yanlarındaki şeyler de güzelleşti.

24 Aralık 2024 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

24 Dec, 04:11


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Cennetliklerden bir topluluk, Cehennem ehlinden bazılarını görüp onlara ‘Ne sebeple Cehennem’e atıldınız? Hâlbuki biz, sizin öğrettiklerinizle Cennet’e girdik.’ derler. Onlar da ‘Biz, size (iyiliği) emrederdik fakat kendimiz yapmazdık.’ derler.” (Kenzü’l-Ummâl)

24 Aralık 2024 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

23 Dec, 17:19


Kardeşlerim,lütfen uzun demeyin,bir sefer okuyun
KULA BELA GELMEZ HAK YAZMAYINCA
HAK BELA YAZMAZ KUL AZMAYINCA.
Kıymetli kardeşlerim,bu belalar başımıza dururken gelmedi.Biz çok azmıştık.Elimizde dünya malları,alabildiğine bir sefahata daldık gidiyorduk.
Ne Allah aklımıza geliyordu ne peygamber.
Namaz......dersin.daha gencim.biraz yaşlanayım.
Abdest........dersin.yahu ayaklarımı nasıl çıkarayım.
Oruç..........dersin.yahu bu çağda oruçmu olur.
Hac............dersin.Hazır değilim.hacca gidersem,gelinci hacı baba olmam lazım.namaz kılmam lazım.Daha erken.
Umre...........dersin.Oohooo,daha çocuklar evlenecek,daire alınacak,arsa var falan yerde,çok pirim yapıyor,onuda alayım.Arabanın modeli düşük bu sene onu bir değiştireyimde.
Bütün bunları yapar yine,
Umre ..........dersin.Yahu bu hocalar niye ısrar ediyorlarki.Mutlaka hocaların bundan bir menfaatı varda ondan ısrar ediyorlar.
Talebe.......diyorsun,hocam benim çocuğum hem okul okuyup hem dinini öğrenemez.hele şu okullarını bitirsin.der.20 yıl,dünya için okul okutur.bir yıl ayırıp,dinini öğretmez.Ölürkende,başında yasin okumaya,insan arar.
Yahu kardeşim,şu çocuğunu,yaz tatilinde bari gönder,dinini öğretelim.Hocam,ben çocuğu,izci kursuna yazdırdım,yüzme kursuna yazdırdım,futbol kursuna yazdırdım,gitar kursuna yazdırdım,güreş kursuna yazdırdım.Yahu kardeşim,ne olur bu sene yaz tatilinde dinini öğrensin,onlarada gelcek sene gider.Olmaz hocam,çocukda öyle istiyor.
Kardeşim şu çocuğu ver,hem okula gönderelim hem dinini öğrensin
Olmaz hocam,daha küçük.
Aradan iki yıl geçer,hocam ben bu çocuğu baş edemiyorum,şunu ikna etsenizde kursda kalsa.
Çocuk,büyümüştür,kimsenin aklını beğenmez.hiç bir yere gönderemezsin.bir yıl sonra ele avuca hiç sığmaz,sigara.....belki uyuşturucu......mani olmaya kalkarsın,çocuk sana bir yumruk atar çene kırılır.aylarca çenenle uğraşırsın.
Malesef bunları yaşayanları gördük....
Çocuk artık gitmiştir,daha dönüşüde olmaz (Allah korusun)
Kapına zekata gelinir,siz şöylesiniz siz böylesiniz.Sizde falancalar gibisiniz,size zekat yok.hatta hakatetler,kötü sözler.
Kapına fındığın öşrünü istemeye gelirler, aynı hakaretler.Hiç düşünmedinizki,Kuran Allah kelamıdır.onu okuyana,onu okutana,hakaret edilmez,bu Allahın gücüne gider bize bela gelir demediniz.Peygamberimiz aleyhisselam"Kuran okuyanlar,Allahın aalidir,yani en yakın dostlarıdır"buyuruyor.Başka bir Hadisi şerifte ise"Kulların isyanı sebebi ile,Hazreti Allah ,gazaba gelir,insanları helak edeceğim,buyurur.Melekler:helak etme Ya Rabbi diye yalvarırlar.Cenabü hak kabul etmez.Tam helak emrini verecek iken yeryüzünden,Kuran okuyan talebelerin mırıltıları gelir,o zaman Cenabü hak,Kuran okuyan sıbyanların hurmetine, gazabından vaz geçer" buyuruyor.Biz yer yüzünden Kuran seslerini dindirdik,Kendimiz okumadık,okutmadık,okuyan ve okutanlara,yardım edeceğimiz yerde,sanki düşman kesildik.
Ekmekleri çöplere doldurduk.Mahrem demedik, namahrem demedik,kızımızın,gelinimizin,hanımımızın,türlü türlü fotoğraflarını,videolarını,sosyal medyada paylaştık.
Bulamıyanları hiç düşünmedik,en donanımlı sofraları,sosyal medyada,iftiharla paylaştık.Ayda 600 tl sigaraya bulduk yılda 1500 tl kurbana ayıramadık.Arabanın yüksek tarafı,nereyse hep orada olduk,haram helal demedik,hep oradan bir şekilde menfaatlanmaya çalıştık.Çoluk çocuğumuza ekmek getirirken,helalı haramı seçmedik.Kardeşlerim,biz azdık, azdık ki ne azdık.
Bütün bunların neticesi,
Allah bize,camilerin mescitlerin kapısını kapattı.Kabede tavafı ibadeti kapattı.Vürüsüde başımıza bela etti.
Cenabü hak bir ayeti kerimesinde
"Gerçek şu ki, halkı habersizken, rabbin haksızlıkla ülkeleri helâk edici değildir"bıyruyor.
Enam suresi Ayet 131.
Bu ayeti kerimeye göre,bu bela gelmeden önce,bizi uyandırmaya çalışan, din adamları oldumu,olmadımı.oldu,oldu.Hepsi oldu.Biz hepsine birer kulp taktık.Hepsine bir şeyler uydurduk.şöyle dedik böyle dedik.Şucu dedik,bucu dedik.İşte geldiğimiz nokta bu.Bakın kardeşlerim,elimizde çok büyük fırsat var.Yarın Akşam,berat kandili,Peygamberimiz buyuruyorki"Berat gecesi olunca,Cenabü hak rahmeti ile semai dünyaya tecelli ederde,oradan kullarına şöyle nida eder."

Dini Sohbetler

23 Dec, 04:39


ASHÂB-I BEDİR: ÂMİR BİN REBÎA (R. ANH)

Âmir bin Rebîa (r.a.), Muhâcirlerden olup Benî Adiy kabilesine mensuptur. Künyesi Ebû Abdullah’dır. Hazret-i Ömer’in babası Hattâb, Âmir Hazretlerini evlâtlık edinmişti. Bu sebeple kendisine önceleri Âmir bin Hattâb denirdi. Sonra evlatlık hükmü kaldırılıp evlatlıkların, öz babalarının ismiyle anılmalarına dâir âyet-i celîle nâzil olunca babası Rebîa’nın ismiyle anıldı.

Mekke-i Mükerreme’de İslâm’ın ilk zamanlarında Müslüman olmuş, hanımı Leylâ binti Hasme Hazretleriyle önce Habeşistan’a, sonra da Medîne-i Münevvere’ye hicret etmiştir. Kendisi, erkeklerden Medîne-i Münevvere’ye hicret edenlerin ikincisi, hanımı da hanım muhacirlerin ilkidir.

Âmir bin Rebîa (r.a.), Bedir başta olmak üzere bütün gazâlarda Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin maiyetinde bulunmuştur. Hazret-i Ömer (r.a.) halifeliği sırasında, Kudüs’ü teslim almak için Câbiye’ye gittiğinde bayraktarlığını Âmir (r.a.) yapmıştır. Hz. Osman (r.a.), halifeliği zamanında hacca gittiğinde, Medîne-i Münevvere’de vekîl olarak Âmir radıyallâhü anh’ı bırakmıştır.

Hicrî 32 yahut 35 tarihinde, Hazret-i Osman’ın şehadetinden birkaç gün sonra vefat etmiştir. Rivâyet ettiği 22 hadîs-i şerîf, Kütüb-i Sitte ve diğer hadîs-i şerîf kitaplarında yer almıştır. Rivâyet ettiği bazı hadîs-i şerîfler:

“İnsanlar, şu beytin (Kâbe-i Muazzama’nın ihram) yasaklarına riâyet edip ona hürmet ettikleri müddetçe hayır üzere bulunurlar.”

“Benden sonra birtakım emîrler gelirler, namazı bazen (faziletli) vaktinde kılarlar, bazen (faziletli) vaktinden geciktirirler. Eğer vaktinde kılarlar ve siz de onlara uyarsanız bu, hem siz ve hem onlar için hayırdır. Eğer namazı vaktinden geciktirirler ve siz onlara uyarsanız bu, sizin lehinize, onların aleyhinedir. Her kim (Ehl-i Sünnet ve) Cemaat’ten ayrılırsa cahiliye ölümü ile ölür. Her kim ahdini bozar ve ahdini bozduğu hâlde ölürse kıyamet günü, lehine kendisini kurtaracak hiçbir mazereti olmaksızın haşrolunur.”

23 Aralık 2024 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

23 Dec, 04:39


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Sizden biri kendisinde, malında veya (din) kardeşinde hoşuna giden bir şey görürse (mâşâallah, bârekallâh, Allah mübarek etsin diyerek) bereketle dua etsin. Çünkü nazar, haktır.” (Müsned-i Ebû Ya‘lâ)

23 Aralık 2024 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

22 Dec, 05:29


HİÇ KİMSE İNSANLARIN KÖTÜLEMESİNDEN EMÎN DEĞİLDİR

Câfer-i Sâdık Hazretleri (k.s.) buyurmuştur ki: “Bir din kardeşinden, hoşuna gitmeyecek bir şeyler işittiğin zaman sakın üzülme. Zira hakikaten söylediği gibi ise bu senin için bir cezadır ve o cezayı dünyada iken çekmiş olursun. Ancak hakikat, söylediği gibi değilse o zaman işlemediğin bir iyilikten dolayı sevaba nâil olmuş olursun.”

Bu sözü rivayet eden kişi dedi ki: “Mûsâ aleyhisselâm, ‘Ey Rabb’im! Senden, insanların beni sadece hayırla yâd etmelerini istiyorum.’ diye dua edince Cenâb-ı Hak: ‘Yâ Mûsâ! Bu hiç kimse için vâki değildir ve olmayacaktır.’ buyurmuştur.”

GEMİLERE YOL GÖSTEREN FENERLER

Gemiciler için ilk zamanlarda, emniyet vasıtası, gemilerde beslenen kuşlardı. Bilinmeyen yerlerde kuşlar salınır, onlar izlenerek kıyı bulunurdu. Zamanla deniz vasıtalarına geceleri yol göstermek için kıyılarda yüksek tepelerde ateş yakılmaya başlandı. Daha sonraları liman ağızlarına konan taş sütunlar üzerinde ateş yakılmış, bu vasıta ile gemilere yol gösterilmiştir.

Deniz fenerleri; gemilerin denizde emniyetle seyretmelerine ve gemicilerin bulundukları yeri ve mesafeleri tayin etmesinde yardımcıdır.

Tarihte ilk deniz feneri, İskenderiye’de yapılmıştır. Bu fener, 14. asırda meydana gelen büyük bir zelzelede yıkılmıştır.

Osmanlı devrinde istanbul’da ilk büyük deniz feneri, Sultan Üçüncü Osman devrinde Kaptan-ı Derya Süleyman Paşa zamanında Ahırkapı’da yapılmıştır. Şöyle ki, 1755’te Mısır’a ticârî mal götürmek üzere denize açılan bir kalyon, Kumkapı önlerinde fırtına sebebiyle kayalara vurup parçalanmıştı. Hâdise, Sadrazam Said Paşa tarafından pâdişaha anlatılarak Ahırkapı’ya bir fener kulesi, altında vazifelinin kalabileceği bir yer yaptırılmış, fener için lüzumlu olabilecek malzeme, zeytinyağı ve fitil de konulmuştu.

Bugün fenerlerin bazıları elektrik, asetilen gazı, propan gazı ve güneş enerjisi ile çalışmaktadır.

22 Aralık 2024 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

22 Dec, 05:28


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “Allâhü Teâlâ, sizi sarsıp muzdarip etmesin diye yeryüzüne sabit ve muhkem dağlar yarattı. Bir de nehirler ve yollar yarattı ki, yolunuzu bulabilesiniz.” (Nahl Sûresi, âyet 15)

22 Aralık 2024 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

21 Dec, 05:13


İMÂM ŞÂFİÎ HAZRETLERİNİN NASİHATLERİ

İmâm Şâfiî (rah.) bir gün, Halife Harun Reşid’le görüşmek için saraya gitti. Halife’nin yanında hizmetçilerinden birisi de vardı. Hizmetçi, İmâm Şâfiî’yi, Halife’nin evlatlarının hocası olan Ebû Abdüssamed’in yanına oturttu. Sonra İmâm Şâfiî’ye: “Bunlar Halife’nin çocukları, şu da onların hocasıdır. Onlara nasihatte bulunsanız.” dedi. İmâm-ı Şâfiî (rah.) da, hocalarına dönerek buyurdu ki:

“Halife’nin çocuklarını ıslah etmeye başlamadan önce ilk işin, kendi nefsini ıslah etmek olsun. Çünkü onların hataları ve kusurları, senin iki dudağının arasındadır. Senin güzel gördüğün şeyi, onlar da güzel görür. Yine senin terk ettiğin şeyi, onlar da terk eder. Onlara Allâhü Teâlâ’nın Kitâb’ını öğret. Fakat bu husûsta onlara fazla sert davranma ki bıkkınlık hissetmesinler. Tamamen de salıverme ki ondan uzaklaşmasınlar. Sonra onlara en güzel ve hikmetli sözleri öğret. İlimlerini pekiştirip sağlamlaştırıncaya kadar onlara ilmin dışında başka şeyden fazlaca bahsetme. Çünkü çok sözün bazısı, diğer bazısını unutturur.

GAFLET UYKUSUNDAN UYANMAK

Şeyh Sâdi-i Şîrâzî demiştir ki: Bir kervanla seyahatim esnasında bir gece Fiyd Sahrası’nda uykuya dalmıştım. Beni böyle gören bir yolcu yanıma gelip devesinin yuları ile başıma vurdu ve dedi ki: “Ne yapıyorsun? Sen ölmek mi istiyorsun? Giden kafiledeki hayvanların boynundaki çıngırakların sesini duyuyorsun da yine uykudan başını kaldırmıyorsun. Ben de senin gibi tatlı uykuya dalmak isterim. Benim de uykum var. Fakat önümüzde müthiş bir çöl var, onu geçmek lâzım, sen de gaflet ederek kervandan geri kalırsan artık istenilen menzile nasıl kavuşacaksın?”

Yolda uyuyup kalanlar, başlarını uykudan kaldırdıkları zaman, yolcuların kaybolmakta olan izlerinden başka bir şey göremezler. Erkenden uyanıp kalkan yolcu, diğerlerini geçerek yolunu almış olur. Geride kalan ise kurda kuşa yem olup hayata veda edebilir. Ölecek yahut helâk olacak bir hâle düştükten sonra uyanmakta ne fayda var?

Hâsılı kelâm; dünyada iken âhiret azığını hazırlamaya gayret etmeli, ömrü gafletle geçirmemelidir.

21 Aralık 2024 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

21 Dec, 05:13


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Senin en büyük düşmanın, (merkezi, iki kaşının arasında olup) bütün vücudunu saran nefsindir.” (Beyhakî, ez-Zühd)

21 Aralık 2024 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

20 Dec, 04:09


İMÂM ŞÂFİÎ HAZRETLERİNİN NASİHATLERİ

İmâm Şâfiî (rah.) Hazretlerinin talebelerinden Ömer bin Nebâte anlattı:

Irak’ta iken İmâm Şâfiî Hazretlerinden bir şeyler dinlemek arzusunda idim. Ancak onu bulamamıştım. Bir gün nehir kıyısında abdest almak için hazırlanmış iken yanımdan geçen bir zât bana:

“Evladım! Abdestini güzelce al ki Cenâb-ı Hak da işleyeceğin amelinin sevabını kâmil olarak ihsân eylesin.” dedi ve yoluna devam etti. Ben de peşine düştüm. Bana dönerek dedi ki:

“İyi bil ki Allâhü Teâlâ’ya karşı sadâkatle ve ihlâsla kulluk edersen, dünya ve âhirette kurtuluşa nâil olursun. Kim dininde hassas davranır, dinin emirlerine son derece riâyet ederse, kötü ve yerilecek hâllere düşmekten selâmet bulur. Kim zühd sahibi olursa (dünyaya kalbini bağlamazsa) âhirette ebedî mükâfatlara kavuşur.

Sen dünyada doğru ol, rağbetin ve gayretin hep âhirete olsun. Her işinde dürüst ve Rabb’ine karşı ihlâslı olursan, âhirette selâmete erenlerle birlikte, kurtuluşa nâil olursun.”

Sonra bu zâtın kim olduğunu sordum, “O, İmâm Şâfiî’dir” dediler.

İmâm Şâfiî (rah.) Hazretleri şöyle buyurmuştur:

“Cömertlik, dünya ve âhirette ayıpları örter.”

“Dünyada, hiç kimseye nübüvvetten (Peygamberlikten) üstün birşey verilmemiştir. Nübüvvetten sonra verilenlerin en üstünü ise ilim ve fıkıhtır. Âhirette ise kişinin kavuşacağı en üstün şey, Cenâb-ı Hakk’ın rahmetidir.”

“Dünyayı kazanmak isteyen ilim tahsil etmeli, âhireti isteyen de ilim tahsil etmeli. İlmi sevmeyende hayır yoktur. Zira bir şeyi bilmeyen ona düşman olur.”

İmâm Şâfiî (rah.) Hazretlerine, “İlme olan rağbetiniz nasıldır?” diye suâl ettiler, “Daha önce duymadığım bir kelime işittiğimde âzâlarımın her birinin dikkat kesilip de o kelimeyi işitmekle rızıklanmalarını arzu ederdim.” dedi. “İlme hırsınız nasıldır?” diye suâl ettiler, “Mal yığmaya düşkün kimsenin hırsı gibi” buyurdu. “İlmi nasıl talep ediyorsunuz?” dediler, “Evladını kaybetmiş annenin yavrusunu araması gibi.” cevabını verdi.

20 Aralık 2024 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

20 Dec, 04:09


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Yalan yere yapılan yeminler, memleketleri harap eder.” (Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)

20 Aralık 2024 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

19 Dec, 02:56


İMÂM GAZÂLÎ’NİN (RAH.) NASİHATLERİNDEN -2

Evladım, öğrendiğin ilimle amel ederek âhiret sermâyesi hazırla, âhiret müflislerinden olma! İyi bil ki ilim, kıyamet günü kendi başına senin elinden tutacak değildir. Meselâ harp etmeyi pekiyi bilen bir kimsenin yanında en kıymetlisinden kılıçlar, oklar olsa, sonra bunları kuşanıp yola çıksa, sonra karşısına korkunç bir arslan çıksa, yanında sırf silah bulunması bu kimseyi arslanın zararından kurtarabilir mi? Pekâlâ bilirsin ki o silahları kullanmadıkça bunların, kendisine hiçbir faydası olmaz. İlim de işte böyledir; amel etmezsen sana fayda vermez.

Sen kendini ihlâsla sâlih ameller işleyerek Cenâb-ı Hakk’ın rahmetine lâyık hâle getirmezsen, onun rahmeti sana nasıl ulaşsın! Cenâb-ı Hak -meâlen-: “Artık her kim Rabb’inin manevî huzuruna ermeyi arzu ederse, sâlih amel işlesin.” (Kehf Sûresi, âyet 110) buyurmadı mı? Evet, herkes Cennet’e Cenâb-ı Hakk’ın fazlı ve rahmeti ile girecektir. Ancak bu rahmete ermek için kulun kendisini buna lâyık hâle getirmesi lâzımdır. Bu da ancak Cenâb-ı Hakk’ın emirlerini tutarak, yasaklarını terk ederek, ona ihlâsla kulluk ederek mümkün olur. Nitekim “Şüphe yok ki Allâh’ın rahmeti, iyilik edenlere (güzel amellerde bulunanlara) pek yakındır.” (A’râf Sûresi, âyet 56) buyurulmuştur.

Eğer, “İman, kişiyi mutlak olarak Cennet’e kavuşturmaz mı?” dersen, deriz ki: “Evet kavuşturur, lâkin kişi âhirette aşılması pek güç geçitlerden geçecektir. Bu zorlukları kolaylaştıran ise sâlih amellerdir. Herkes Sırât üzerinden geçecektir, Cennet’e başka yol yoktur. Kişi dünyada ne kadar sâlih amelleri yapmaya ihlâs ile gayret etmiş ise âhirette de ona mütenasip olarak Sırât üzerinden süratle geçecektir. İhlâs ile amel işlemeyi terk edip de geri kalanlar -Allah muhafaza- Sırât üzerinde ayağı kayanlardan olacaktır. Yine kişi dünyada Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şerîatinden, dininden ne kadar istifade ettiyse, âhirette de onun Kevser Havzı’ndan ona göre kana kana içecektir.

19 Aralık 2024 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

09 Dec, 05:06


LOKMAN HEKİM’İN VASİYETİ

Lokman Hekim, vefatı esnâsında vârislerine bir zarf verip, “Bütün sırlarım bundadır. Sayılı nefesim bitip öldüğüm zaman, hekimleri toplayıp bu zarfın içindeki sırlarımı önlerine koyar müzâyede edersiniz. Kaç kese akçeye satılırsa o meblağı evlâd ve iyâlime teslim edersiniz.” diye vasiyet etmişti.

Âhirete irtihal ettiği zaman zarfı açıp baktılar, gördüler ki Lokman Hekim: “Ayağını sıcak tut, başını serin; kendine bir iş bul, düşünme derin” yazıp sözüne son vermişti. Bu, birçok hikmeti şâmil ve insan vücuduna pek elverişli bir sözdür. Hakikaten pek çok hastalık evvelâ ayaktan alınır. Lâkin insanoğlu bunu çok fark edemez. Zira insanın ayağı, bitkilerin kökleri mesâbesindedir. Husûsiyle kış günlerinde daha ziyâde dikkat etmek lâzımdır. Ancak bedeni nârin olanlar, vücudunun tamamını muhafaza etmelidir.

MUTFAĞIMIZ: LAHANA YEMEĞİ (10 Kişilik)

Malzemeler: 1 adet orta boy lahana, yarım kg kuşbaşı et, 2 adet soğan, 2 kaşık salça, 4 adet domates, 3 diş sarımsak, 100 gr kaşar, karabiber ve tuz.

Beşamel sos malzemeleri: 1,5 çay bardağı sıvı yağ ve süt, 1 bardak un, 1 adet yumurta sarısı, 1 gr muskat cevizi.

Hazırlık: Lahananın yaprakları, biraz tuz atılmış suda haşlanır. Ayrı bir tencerede içi hazırlanır: Kuşbaşı etler biraz yağda kavrulur. Soğanlar ilave edilip biraz daha kavrulur. Salça ilave edilip kavrulur. Sonra içerisine, rendelenmiş domates ve sarımsak ile tuz, karabiber, pul biber ve az su konularak pişmeye bırakılır.

Bir tavada, yağda unu az kavurarak içerisine süt ilave edilir. Tuz ve muskat cevizi ilave edilir, bir miktar kaynatılarak beşamel sos hazırlanır.

Haşlanan lahanalar, yaprak yaprak 2 kat olarak tepsiye döşenir. Lahanalar döşenirken aralarına pul biber serpilebilir. Hazırlanan iç, üzerine yayılır. Tekrar üzerine 2 kat lahana yaprakları dizilir. Üzerine, hazırlanmış olan beşamel sos dökülüp rendelenmiş kaşar serpilerek 180 derece fırında 15 dakika pişirilir. Afiyet olsun.

9 Aralık 2024 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

09 Dec, 05:06


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Lokman aleyhisselâm’ın oğluna şöyle nasihat ettiği bana ulaştı: Sıhhat gibi zenginlik, gönül huzuru gibi nimet yoktur.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

9 Aralık 2024 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

08 Dec, 03:57


*ŞEYHZÂDE MUHYİDDÎN EFENDİ (RAH.)*

Şeyhzâde Muhyiddîn Efendi, Kanûnî Sultan Süleyman Han devri âlimlerinden olup Beyzâvî Tefsîri’ne yazdığı hâşiye ile meşhur olan zâttır. İstanbul’da Hoca Hayreddin Medresesi’ne müderris iken ibadetle meşgul olmak arzusu galip gelip müderrisliği bıraktı. İnsanları mescitte, irşâdla meşgul oluyordu.

Evliyâyı ve sâlihleri çok sever, onların sohbetlerine devam eder, meclislerinden ayrılmazdı. İkamet ettiği mahallenin mescidinde, tefsir dersleri yapardı. Derslerine çok kimse katılıp kendisinden istifâde ettiler.

Beyzâvî Tefsîri’ni şerh ederek, diğer tefsirlerdeki faydalı malumatı hep bir araya toplamıştır. Bu eser, Hâşiye-i Şeyhzâde diye meşhur olmuştur. Taşköprüzâde onun şöyle dediğini nakletmiştir: “Bir âyet-i kerîmede müşkile düşsem, samimi ve ihlaslı bir kalple Cenâb-ı Hakk’a teveccüh ederim. Bu teveccühün bereketiyle maksûduma erişirim. Teveccüh esnasında sînemin dünya kadar genişlediğini görürüm.”

Fıkıh’tan Vikâye’yi, Ferâiz-i Sirâciyye’yi, Allâme Sekkâkî’nin Miftâhu’l-Ulûm eserini ve Kasîde-i Bürde’yi şerh etmiştir.

Şeyhzâde Efendi, ömrünün sonlarında kâdî olmayı niçin kabul ettiğini şöyle anlatmıştır: Sâlihlerden, dîninde kuvvetli bir dostum Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizi rüyada görmekle şereflenmiş. Şöyle buyurmuşlar:

“Sâlih olan ve şerîatime hizmet eden ümmetlerimin bana olan mânevî yakınlıkları ve rûhânî münâsebetleri, diğer zamanlardan daha fazladır. Zira onlar ümmetim için dîne ait bir işi üstlendiklerinde, şerîatimin ve sünnet-i seniyyemin hükümlerini neşre, yaymaya gayret ederler. Bu sırada kendi nefislerini ıslâh etmelerinden başka, ümmetimin ıslâhı, hidâyeti, adâlet-i İlâhiyye’nin tecellîsi ile de meşgul olurlar. Bu sebepten her biri iki kat ecir kazanıp şefâatimden ve rûhâniyet nazarımdan nasîbdâr olurlar. Diğer zamanlarda ise böyle değildir, sırf kendi nefislerinin ıslâhıyla meşgûl olurlar. Bu itibârla bana olan yakınlıklarında noksanlık meydana gelir.”

Şeyhzâde Muhyiddîn Efendi, Hicret-i Nebeviyye’nin 951 (1544) senesinde vefat etti. Kabri İstanbul Fatih’te, Emir Buhârî (k.s.) Hazretlerinin kabrine yakın Hoca Hayreddin Mescidi Haziresi’ndedir.

8 Aralık 2024 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

08 Dec, 03:57


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İnsanlar hayır işlerler, ancak mükâfâtlarını akılları miktarınca (ve niyetlerine göre) alırlar.” (Beyhakî, Şuabül-Îmân)

8 Aralık 2024 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

07 Dec, 08:49


*ALLÂHÜ TEÂLÂ’NIN TAKDİRİNE RIZÂ VE SABIR*

İmâm-ı Rabbânî kuddise sirruh Hazretleri, Mektûbât-ı Şerîfe’sinde şöyle buyurmuştur:

“Hamd, bollukta da darlıkta da; afiyette de belâ anında da dâima âlemlerin Rabbi olan Allâhü Teâlâ’ya mahsustur. Hakîm olan Allâhü Teâlâ’nın her bir fiili muhakkak bir hikmete mebnîdir; zira o, bu fiilleriyle kulları için bir maslahat murat etmektedir.

Allâhü Teâlâ -meâlen-: “…Siz bir şeyi sevmezsiniz, (hoşunuza gitmez ve istemezsiniz), fakat (bilmezsiniz ki) sizin için onda hayır vardır. Yine siz bir şeyi seversiniz, (onun için çalışır ve onu elde etmek istersiniz), fakat (bilmezsiniz ki) onda, sizin için bir şer vardır. Ve Allâhü Teâlâ bilir, sizler ise bilemezsiniz.” (Bakara Sûresi, âyet 216) buyuruyor. Öyleyse Allâhü Teâlâ’nın göndermiş olduğu belâ ve musibetlere sabredin, onun takdirine razı olun, ona ibadet ve itaat üzere devam edin, âsî olmaktan ve günah işlemekten de sakının. Başınıza bir bela ve musibet geldiğinde “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn (Biz Allâh’ın kullarıyız ve nihayet ona döneceğiz.)” (deyin).

Allâhü Teâlâ -meâlen-: “Başınıza ne musîbet geldiyse kendi ellerinizle kazandığınız (işlediğiniz günahlar sebebiyle)dir. Böyle iken Allah, birçoğunu affediyor.” (Şûrâ Sûresi, âyet 30) buyurmuştur. Öyleyse işlediğiniz günah ve kabahatlerden tevbe ve istiğfar edin, Allâhü Teâlâ’dan af ve afiyet niyaz edin. Zira Allâhü Teâlâ affetmeyi sever.

Gücünüz yettiğince de belâ ve musibetlerden Allâhü Teâlâ’ya sığının. Çünkü tâkat getirilemeyecek şeylerle muhâtab olmaktan Allâhü Teâlâ’ya sığınmak, peygamberlerin sünnetidir. Bizler belalar içinde kalsak da bunun Cenâb-ı Hakk’ın takdiri olduğunu bilerek âfiyet ve rızâ içinde oluruz. Hamd ve minnet, Allah Sübhânehû’yadır. Selam da size, hidayete tâbi olanlara ve Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem’e tâbi olanlara olsun.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 3 / m. 19, Fazilet Neşriyat)

7 Aralık 2024 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

07 Dec, 08:49


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Üç şey vardır ki kul bunlarla, rağbet olunan dünya ve âhiret nimetlerine nâil olur: Belâ esnasında sabretmek, takdîr-i İlâhî’ye rızâ göstermek, refah ve bolluk zamanında da dua etmek.” (Kenzü’l-Ummâl)

7 Aralık 2024 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

06 Dec, 04:48


ÖLÜLER İÇİN YAPILAN HAYIRLAR ONLARA ULAŞIR

Hayatta olanlar, bir hayırlı amel işleyip de onun sevabını, vefat etmiş olan yakınlarına bağışlasalar, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akîdesine göre bu sevap onlara ulaşır. Bundan fayda görürler.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki: “Her kimin ailesinden bir kimse âhirete gitse, yakınları da onun için sadaka verip sevabını bağışlasalar, Cebrâîl aleyhisselâm, bu amelin mükâfatını nurdan tabaklar üzerinde, vefat etmiş kimseye ulaştırır. O ölünün kabri başında durarak der ki: Ey kabirde yatan kişi, şu, sana ailenden, dostlarından falan kimsenin hediyesidir, bunu kabul et. O amelin sevabı, o ölüye ulaşır ve bu hediyeden dolayı müjdelenir ve çok sevinir. Kendisine böyle hediye gönderilmeyen komşuları ise mahzun olurlar.”

Amr bin Cerîr Hazretleri şöyle buyurdu: Bir kimse âhirete göç etmiş Müslüman kardeşi için dua etse ve bir hayırlı amel işleyip sevabını bağışlasa, bir melek onu alıp, vefat etmiş kardeşine ulaştırır, “Bu, falan kardeşinden sana hediyedir.” diye teslim eder.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Bir mümin öldüğü zaman, onun ameli(nin sevabı) kesilir. Ancak üç şey bundan hâriçtir: Sadâka-i câriye (vakıf gibi faydası devamlı olan hayır), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine dua eden sâlih evlat.”

Dua esnasında, “kâffe-i müminîn ve müminâtın ruhuna” diye, umûmen bütün Müslümanlar için edilen dualardan, bütün ehl-i iman hissedâr olur. Bunda çok sevap vardır. Bir kimse, bir müminin kabrine varıp ona selâm verse, o kabirdeki zât onu işitir, selâmını alır ve onunla ünsiyet eder. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, kabristan ehline selâm vermeyi, kabirleri ziyaret etmeyi meşru kılıp ümmetine öğretmişlerdir. Nitekim bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Bir kimse, hayatta iken tanıdığı bir Müslüman kardeşinin kabrine uğrasa, ona selâm verse, kabirdeki kardeşi kendisini tanır, selâmını alır.”

6 Aralık 2024 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

06 Dec, 04:47


Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Muhakkak kabirdeki ölü, suda boğulmak üzere iken yardım isteyen gibidir.Babasından, annesinden, kardeşinden veya arkadaşından kendisine gelecek duayı bekler. Dualar kendisine ulaşınca, dünyanın ve içindekilerin kendisinin olmasından daha çok sevinir.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

6 Aralık 2024 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

05 Dec, 03:33


KÖPEK BULUNAN EVE MELEK GİRMEZ

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîflerinde, “Her kim (yanında) köpek tutarsa, her gün o kimsenin (sâlih) ameli(nin sevabı)ondan bir cüzü eksilir. Ancak o köpek, ziraat yahut koyun köpeği (veyahut av köpeği) olursa müstesna.” buyurmuşlardır.

Hadîs-i şerîfte sadece sürü, av veya bağ-bahçe bekçiliği için köpek bulundurmanın câiz olacağı bildirilmiştir. Açıkça nehyedilmediği için de ev bekçisi olarak da bulundurulmasına cevaz verilmiştir. Binâenaleyh bu maksatların dışında evde köpek bulundurmak câiz değildir. Cevaz verilen hâllerde de evin içinde bulundurulmaması gerekir.

Köpek ve kurt gibi yırtıcı hayvanların artıkları (içtikleri su ve yedikleri yemek artıkları) dînen necistir, pistir. Şâfiî mezhebine göre ıslak köpeğe temas eden veya köpeğin silkelenmesi ile ıslaklık üzerine bulaşan kimsenin elbisesini veya bedenine değen yeri temizlemesi lâzımdır.

Ayrıca köpekler, gelen geçene zarar verebilir. Ne kadar eğitilmiş olursa olsun hiç olmazsa gelen geçeni korkutur. En mühim bir sebep de köpeğin, birçok hastalığa, bilhâssa kuduz hastalığına sebep olmasıdır.

Sevabın eksilmesinin bir sebebi de köpek bulunan hâneye rahmet ve bereket meleklerinin girmemesidir. Zira köpekler, çok defa necis olan şeyleri yerler. Ayrıca kötü kokarlar. Melekler, kötü kokudan hoşlanmazlar.

Hâsılı, evin içinde köpek beslemek ve bulundurmak yasak edilmiştir. Binâenaleyh bu yasağa aldırış etmeyen kimseye, evine rahmet ve bereket melekleri girmekten mahrum bırakılmak suretiyle, ceza verilmiştir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Hâlid, Kız: Hâlide

5 Aralık 2024 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

05 Dec, 03:32


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İçinde köpek ve sûret bulunan eve melekler girmez.” (Sahîh-i Buhârî)

5 Aralık 2024 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

04 Dec, 03:32


EBÛ KIRSÂFE’NİN (R. ANH) MÜSLÜMAN OLMASI

Ebû Kırsâfe (r.a.), Müslüman oluşunu şöyle anlatmıştır:

“Ben, yetim bir çocuktum, annem ve teyzemle beraber yaşıyordum. Fakat daha çok teyzemle vakit geçirir, koyunlarımızı otlatırdım. Teyzem, koyunları otlatmaya çıkacağım vakit bana çoğu zaman, -Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’i kastederek- “Ey oğlum, şu zâtın yanına gitme. Seni, kendi yoluna çeker.” derdi.

Ben ise meraya çıkar, koyunlarımı orada bırakır, sonra Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in huzurlarına gelir, mübarek sözlerini dinleyerek bir müddet yanlarından ayrılmazdım. Daha sonra alâkadar olmadığımdan koyunlarımı zayıf, memeleri kuru bir hâlde geri götürürdüm. Bu hâli gören teyzem, “Bu koyunların hâli nedir, neden memeleri kuru, sütleri yok?” diye sordu. Ben de “Bilmiyorum.” dedim.

İkinci gün yine Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in yanına gittim ve birinci gün yaptığım gibi yaptım.

Üçüncü gün yine Resûlullâh’ın (s.a.v.) huzurlarına vardım. Peygamberimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in yanlarından ayrılmıyor, onu dinliyordum. Artık Müslüman oldum, bîat ederek onunla musâfaha ettim.

Bu sırada Resûlullâh’a (s.a.v.), teyzemin ve koyunlarımın hâlini haber verdim. “Koyunlarını bana getir.” buyurdular. Getirdim. Koyunların sırtlarını ve memelerini sıvazladılar, bereketle dua ettiler. Koyunlarım o anda semizlediler ve sütleri de bollaştı. Teyzemin yanına dönünce, “Oğlum, koyunları işte böyle otlat.” dedi. Ben de “Teyze, ben onları yine her günkü gibi otlattım. Fakat sana başımdan geçen hâdiseyi anlatayım.” dedim. Resûlullah (s.a.v.) Efendimize gittiğimi, onun sîretini ve sözlerini anlattım. Bunun üzerine annem ve teyzem de gidip Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in huzurlarında Müslüman oldular.

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in yanından ayrıldığımız zaman annem ve teyzem bana şöyle dediler: “Ey oğlum! Biz, bu zât gibisini hiç görmedik. Ondan daha güzel yüzlü, daha temiz elbiseli, daha yumuşak sözlü birisine rastlamadık. Ve sanki ağzından nur saçıldığını gördük.”

4 Aralık 2024 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

04 Dec, 03:31


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Sizden biriniz beni, (anasından) babasından, evladından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe (hakîkîiman ile) iman etmiş olmaz.” (Müttefekun Aleyh)

4 Aralık 2024 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

03 Dec, 03:30


PEYGAMBER EFENDİMİZİN EBÛ ZER (R.A.)HAZRETLERİNE NASİHATLERİ

Ebû Zerri’l-Gıfârî (r.a.) Hazretleri şöyle buyurdu:

“Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdular:

Sana takvâlı olmanı, Allâhü Teâlâ’dan korkmanı emrediyorum, zira takvâ, her hayırlı işin başıdır.

Kur’ân-ı Kerîm’i çok oku, Allâhü Teâlâ’yı çok zikret. Zira bunlar, senin semâda (melekler arasında) isminin hayırla anılmasına vesîle olur. Hayatta iken ve kabre girdiğinde de senin için nur olur.

Hayırlı olan şeyleri konuşmak hâricinde sükût eyle. Zira sükût, Şeytan’ı senden uzaklaştırır, dinine ait işlerde muvaffak olmana yardımcı olur.

Çok gülmekten sakın! Zira çok gülmek, kalbi öldürür, yüzün nurunu giderir.

Cihâdı aslâ terk etme. Fakirleri (dervişleri) sev, onlarla birlikte bulun.

(Dünya malı bakımından) senden aşağıdakilere bak, senden yukarıdakilere bakma. Bu hâl, Allâhü Teâlâ’nın sana ihsân ettiği nimetleri hakir görmemene sebep olacağından senin için daha münasiptir.

Akrabana sılada bulun, onlar senden alâkasını kesmiş olsalar bile sen onlardan alâkanı kesme.

Acı da olsa hakkı söyle. Allah yolunda hiçbir kimsenin seni kötülemesinden, kınamasından çekinme!

Nefsinin ayıplarını ıslah ile meşgul ol. Bu meşguliyet, seni insanların ayıplarını araştırmaktan alıkoysun.

Kişide şu üç hâl bulunması, ona en büyük ayıp olarak yeter: Nefsinde olan bir kusuru görmeyip aynı kusurdan dolayı hep başka insanları ayıplaması. Devamlı işlediği bir kusurundan dolayı kendisi utanmazken, başkalarına en küçük bir kusurunda ‘Hiç utanmıyor musun?’ demesi. Arkadaşına eziyet etmesi.

03 Aralık 2024 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

03 Dec, 03:29


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Ey Ebû Zer! Tedbir gibi akıl, (yasaklanan şeylerden) kaçınmak gibi vera, güzel ahlâk gibi şeref ve asâlet yoktur.” (Sahîh-i İbn-i Hibbân)

03 Aralık 2024 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

02 Dec, 03:38


İNSAN, EN GÜZEL SÛRETTE YARATILMIŞTIR

Allâhü Teâlâ, Tîn Sûresi’nin 4. âyet-i celîlesinde -meâlen-: “Gerçekten biz insanı, en güzel bir şekil ve en güzel bir sûrette yarattık (maddî ve manevî güzelliklerin tamamını insanda cemettik, topladık).” buyurmuştur.

Zira insan sûreten, sîreten, maddeten ve manen en güzel şekilde yaratılmıştır. Sonra akıl, fikir, his gibi şeylerle de insan, diğer mevcûdâttan (yaratılmışlardan) mümtâz kılınmıştır.

Allâhü Teâlâ, sadece insanı beli doğru, dik ve itidal üzere, endamı güzel bir sûrette yaratmış, akıl, idrak, edep, ilim ve konuşmaya muktedir kılmıştır. Yani insan, gerek fizik ve cisim itibarıyla zâhirî bakımdan ve gerekse ahlâk ve maneviyat itibarıyla rûhânî bakımdan bütün canlılardan üstün yaratılmıştır.

Nitekim Hazret-i Ali kerremallâhü vecheh, “Ey insan! Sen kendinin küçük, ufak bir cisimden ibaret olduğunu zannedersin. Hâlbuki sende, bütün âlem dürülmüştür.” buyurmuşlardır.

Bu sebeple selef-i sâlihînden bazıları, “Yâ Rabbi! Bizlere dünyada en güzel sûreti verdin. Âhirette de günahlarımızı affederek, hata ve kusurlarımızı örterek en güzel hâli ihsan ediver.” diye dua ederlerdi.

Şüphe yok ki bu güzelliği yalnız küçük bir bedende, maddî şekil ve kıyafette arayan hata etmiş olur. İnsanın asıl güzelliği, duygusunda ve Cenâb-ı Hakk’ı ve Resûlünün bütün kemâl vasıflarını tanıyıp, onun ahlâkıyla ahlâklanmasındadır. Ne mutlu o insana ki, maddî ve manevî güzelliklerini muhâfaza eder.

FIKRA: BETON GİBİ

Müteahhit Dursun, inşaat işlerinden çok zengin olmuştu, ama sağlığını da kaybetmişti. Bir doktora gitti.

Doktor muayenesini yapıp tetkiklerini bitirdikten sonra:

— Karnın su topluyor. Kanında demir fazlalığı var. Adalelerin kireçlenmiş, böbreklerinde de taş ve kum var... deyince,

Dursun, rahat bir nefes alır:

— Desenize doktor bey, beton gibiyim!..

02 Aralık 2024 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

02 Dec, 03:38


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “(Allâhü Teâlâ) Gökleri ve yeri hak ile yaratmış, size şekil vermiş, şekillerinize de güzellik bahşetmiştir. Nihayet dönüş de ancak onadır.” (Teğâbün Sûresi, âyet 3)

02 Aralık 2024 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

01 Dec, 03:38


İNSANIN GERÇEK DOSTU

Tâbiîn’den Ubeyd bin Umeyr (rah.) şöyle anlattı:

Bir adamın üç arkadaşı vardı. Bir gün bu adamın başına bir musibet geldi. En yakın arkadaşına gidip “Ey falan! Başıma şöyle bir musibet geldi. Bana yardım etmeni istiyorum.” dedi. Ancak arkadaşı, “Sana yardımcı olamayacağım!” karşılığını verdi.

Bunun üzerine adam, diğer samimi arkadaşına gitti ve “Ey falan! Başıma şöyle bir musibet geldi. Bana yardım etmeni istiyorum.” dedi. O da “Gitmek istediğin yere kadar seninle beraber gider, fakat oraya vardığımızda seni orada bırakıp geri dönerim!” dedi.

Bunun üzerine adam, üçüncü samimi arkadaşına gitti. Ona, “Ey falan! Başıma şöyle bir musibet geldi. Bana yardım etmeni istiyorum.” deyince, arkadaşı, “Seninle gittiğin yere giderim ve orada seninle beraber kalır, sana yardımcı olurum.” cevabını verdi.

Ubeyd (rah.) Hazretleri sonra şöyle devam etti:

“İlk arkadaşı, sahip olduğu malıdır; öldüğü zaman malını ailesine bırakmış ve yanına o maldan hiçbir şey almamıştır.

İkinci arkadaşı ise ailesi ve akrabalarıdır. Onlar da kabrine kadar giderler, sonra onu, orada bırakıp geri dönerler.

Üçüncü arkadaşı ise işlemiş olduğu sâlih amelidir. Ameli, onun gittiği her yere gider, kabre girdiğinde onunla birlikte kabre girer, ona kabir sıkıntılarına karşı yardımcı olur.”

CEMÂZİYELÂHİR İCTİMÂI, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî-Kamerî 1446 yılı Cemâziyelâhir ayı ictimâı, 1 Aralık Pazar günü Türkiye saati ile 9.22’dedir.

Ru’yet ise 1 Aralık Pazar, Türkiye saati ile 22.42’dedir.

Hilâl ilk olarak Atlas Okyanusu’nun güneyinden ve Güney Amerika Kıtası’ndan itibaren batı taraflara doğru görülmeye başlayacaktır. 2 Aralık Pazartesi günü de Cemâziyelâhir ayının 1. günüdür.

01 Aralık 2024 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

01 Dec, 03:38


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Ölüyü (kabre kadar) üç şey takip eder: Âile fertleri, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri kalır: Âile fertleri ve malı geri döner, ameli (kendisiyle) kalır.” (Müttefekun Aleyh)

01 Aralık 2024 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

30 Nov, 05:06


MİZAH YAPMAK

İnsanların kalplerini, dinimizin belirlemiş olduğu ölçüler dâiresinde mizah kullanarak çekmek, asık suratlı olmamak lâzımdır. Mizah ise övülen ve yerilen olarak iki kısımdır:

Övülen mizah; içine Allâh’ın rızasına uygun olmayan hiçbir şey karıştırılmayan, akrabalık bağını kesmeye veya bir günaha sebep olmayandır.

Zemmedilen (yerilen) mizah; insanlar arasında düşmanlığa sebep olan, insanın kıymetini düşüren, doğruluğu ihlal eden, insanları öfkelendiren suretlerde olandır.

Mizahta günah olan bir husûs bulunduğunda yüzü karartır, kalbi yaralar, düşmanlık doğurur. Ama günah olmayan bir husus olursa hüznü teskin eder, dostlukları kuvvetlendirir, kalpleri rahatlatır, aradaki soğukluğu giderir. Bu sebeple mizah, tatlılığa sebep olacak surette kullanılmalıdır. Mizah, eziyete, bir kimseyi sevindirmek için bir başkasını üzmeye sebep olmamalıdır.

İbrahim Nehaî (rah.) Hazretleri buyurmuşlardır ki: “Sadece aranızda muhabbet olan kimse ile mizah yapın.”

Dini ölçülerin dışında kalan her mizah, kişinin kıymetini düşürür, sadâkatini ihlal eder, kalp sıkıntısı doğurur, arkadaşlıkların bozulmasına sebep olur.

Nice kardeşlerin arasının açılmasının, dostların birbirinden uzaklaşmasının başlangıcı küçük bir şaka/mizah olmuştur. Kötülenen mizahta çekişme ve inatlaşmaya sebep olacak husûsiyet vardır. Zira kişinin münakaşa ettiği kimse ya kendisinden ilimce aşağıdır, böylesi ile münakaşa seviyesizlik olur. Yahut ilimce yüksektir, bu ise haddini bilmezlik olur.

Muhammed bin Münkedir (rah.) şöyle demiştir:

“Annem, ben çocukken bana demişti ki:

Diğer çocuklara şaka yapma, ya seni hafife alırlar yahut sana karşı cüretlenir, senden çekinmezler.”

Hazret-i Ömer radıyallâhü anh buyurdu ki: “Çok gülenin heybeti az olur. Mizah yapan hafife alınır. Kim bir şeyle çok meşgul olursa artık onunla tanınır.”

30 Kasım 2024 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

30 Nov, 05:06


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “(Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getiremeyeceğin bir söz verme.” (Sünen-i Tirmizî)

30 Kasım 2024 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

29 Nov, 05:04


MUĞÎRE BİN ŞÛBE (R.A.)

Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) hâdimlerinden birisi de Muğîre bin Şu‘be es-Sekafî radıyallâhü anh’tir. O, Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in silahtarı mesâbesinde idi. Muğîre (r.a.), Hudeybiye Musâlahası’ndan hemen önce Müslüman oldu. Bundan sonraki bütün gazalara katıldı.

Hudeybiye günü çadırda anlaşma şartları görüşülürken Resûlullâh’ın (s.a.v.) yanı başında durmuş, kılıcını da hazır tutmuştu. Kureyş adına elçilik heyetiyle birlikte gelen amcası Urve bin Mes’ud es-Sekafî, Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) ile konuşurken Arap âdetince elini hep Resûlullah’ın sakalına uzatıyordu. O, elini Resûlullah’ın sakalına uzattıkça, Muğire (r.a.) da kılıcın kabzasıyla amcası Urve’nin elini dürtüyor ve: “Ben, senin elini koparmadan önce, Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem’in sakalından elini çek istersen!” diyordu.

Kendisi Tâif’te doğmuştu. Tâifliler Müslüman olduktan sonra, Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Tâiflilerin Lât ismindeki putunu yıkmaları için onunla birlikte Ebû Süfyan’ı (r.a.), Tâif’e göndermişti.

Muğîre (r.a.), Arap dâhîlerindendi. Şa’bî (rah.) onun, “Beni bugüne kadar hiç kimse mağlup edemedi.” dediğini işitmiş ve nakletmiştir. Muğîre (r.a.) Hazretleri, Hicret’in 50. senesinde vefat etmiştir.

Ashâb-ı Kirâm’dan Ebû Ganem (r.a.) şöyle anlatmıştır:

“Ben, Peygamberimizin cenaze namazında bulundum. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) kabrine konulduğu zaman Muğîre (r.a.): ‘Resûlullâh’ın ayak kısmından birazının lahdi açık kalmıştı, neden düzeltmiyorsunuz?’ dedi.

‘Sen gir de düzelt.’ dediler. O da kabre girdi ve Resûlullâh’ın (s.a.v) mübarek ayaklarına elleriyle meshetti ve lahdi kapattı. Sonra: ‘Toprak atın.’ dedi. Toprak Muğîre radıyallâhü anh’ın ayaklarının üzerine kadar ulaşınca kabr-i şerîften çıktı. Bu esnada:

‘İşte aranızda, Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem ile en son şereflenen kişi ben oldum.’ diyordu.”

29 Kasım 2024 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

29 Nov, 05:04


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Müslümanların, kıyâmet günü Sırât üzerinde alâmeti ‘Allâhümme sellim sellim’ (Allâh’ım Sırat’ın zararlarından, âfetlerinden, dehşetli korkularından selâmet ver,selâmet ver!) sözüdür.” (Hâkim, el-Müstedrek)

29 Kasım 2024 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

28 Nov, 04:01


ŞEYTAN’IN İNSANA DÜŞMANLIĞI

Cenâb-ı Hak, Yâsîn Sûresi’nin 60. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Ey âdemoğulları! ‘Şeytan’a ibadet etmeyiniz, şüphe yok ki o, sizin için apaçık bir düşmandır’ diye size emretmedim mi?” buyurmuştur.

Allâhü Teâlâ bir hadîs-i kudsîde de şöyle buyurmuştur: “Ey kulum! Şeytan’ın bana isyan etmesinin sebebini biliyor musun? O, melekler gibi bana ibadet ederdi. Ancak ona, baban Âdem aleyhisselâm’a secde etmesini emrettim, o bundan kaçındı, bana isyan etti. O, bana hizmet etmekten kibirlenerek yüz çevirince ben de onu, huzurumdan kovdum. Sonra o, seni de kendisi gibi, benim rahmetimden uzak ve Cennet’imden mahrum etmek için sana düşmanlık etmeye başladı. Sen ise onun vesveselerini ve emirlerini kabul ederek ona uymakta, benim emrimi tutmayarak bana muhalefet etmektesin! Ben, kitaplar göndererek onun sana, babalarına ve dedelerine olan düşmanlığını bildirdim. Seni onunla dost olmaktan sakındırsın diye peygamberler gönderdim.

Bütün bunlara rağmen sen, Şeytan’ın sözlerini kabul edip, benim kelâmımı reddediyorsun, onunla dost olup benim peygamberime düşmanlık ediyorsun. Sen, ceddin Âdem’in kıssasına bakmıyor musun? Şeytan, Allâh’a yemin ederek ona nasihat edenlerden olduğunu söylemişti. Sonra netice olarak, onun pişman bir şekilde Cennet’ten çıkarılmasına sebep oldu. Seni de hak yoldan saptırmak ve azdırmak için şöyle yemin etmiştir: ‘Yâ Rabbi! İzzetine yemin ederim ki, hâlis kulların müstesna, onların tamamını elbette saptıracağım.” (Sâd Sûresi, 82-83) Yemin ederek kendisine nasihat ettiğini söylediği baban Âdem aleyhisselâm’a böyle yaptıysa, artık yemin ederek saptıracağını ve azdıracağını söylediklerine nasıl davranır, var sen düşün!”

Bunun içindir ki Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, “Şeytanlar âdemoğlunun kalplerinin üzerinde dolaşmasalardı, onlar semaların melekûtuna bakarlardı.” buyurmuştur.

28 Kasım 2024 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

28 Nov, 04:00


Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Muhakkak, Şeytan şöyle dedi: ‘Yâ Rabbi! İzzetine yemin ederim ki ruhları cesetlerinde oldukça kullarını saptırmaktan geri durmayacağım.’ Allâhü Teâlâ ise şöyle buyurdu: ‘İzzetim ve Celâlime yemin olsun ki onlar benden mağfiret talep ettikleri müddetçe ben de onları affetmeye devam edeceğim.” (Müsned-i Ahmed)

28 Kasım 2024 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

27 Nov, 05:12


SELÎMİYE CÂMİİ’NİN İNŞÂSI

Mimar Sinan şöyle anlatıyor: Bir gün Sultan Selîm Han’ın meclisinde iken şöyle dedim: “Padişahım, bendeniz bu yaşa gelinceye kadar birçok nâdide ve sanatkârane bina yaptım. Lâkin şu gönlüme şöyle gelir ki şevketlü sultanımıza bir câmi-i şerîf bina edip kubbesini Ayasofya Câmii’nin kubbesinden büyük yapsam. Zira küffâr derler ki: “Devlet-i Osmâniyye her ne kadar kuvvetli olsa da Ayasofya Câmii kubbesi gibi bir büyük kubbeli câmi binasından âcizdir. Eğer olsa idi, geçmiş padişahların binalarında meydana çıkardı.’ Ben de onların bu bâtıl iddialarını reddetmek arzusundayım.”

Bu sözlerimden Sultan Selîm Han gayret-i dîniyyeye gelerek dedi ki: “..Buyurdum ki dilediğin mahalde benim için Ayasofya Câmii kubbesinden büyük kubbeli bir câmi-i şerîf binasına başlayasın. Masrafı benden, binası senden olsun.” Sonra o günlerde Kıbrıs Fethi’nden hayli ganimet gelmişti, bunların da câmi için kullanılmasını emretti.

Ben, câmiyi nereye bina edeyim diye düşünceler içerisinde iken meğer Sultân Selîm Han da bu husûs için istihâre etmiş. Rüyasında Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizi görmüş. Edirne’de Eskisaray’ın olduğu mahalde bina olunmasını emir ve işaret buyurmuşlar. Padişah beni çağırıp gözyaşları içinde rüyasını bana nakledip işaret olunan mahalle bina olunmasını emretti.

Ben de Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizin işareti ve onun halifesinin emri üzerine o mahalle câmi inşasına başladım ve altı senede tamamlanması müyesser oldu. Başlangıcına “Fazlullâh” (976) ve bitmesine de “Fazl-ı Yezdânî” (982) tarihini düşürdüm. Bu mübârek câminin kubbesini, Ayasofya Câmii kubbesinden 4 zirâ geniş ve 2 zirâ da yüksek eyledim. Allâh’a hamd olsun bu yaşa gelinceye kadar İstanbul’da Cihângîr, Şehzâde, Sultan Selîm, Edirnekapı, Mihrimâh, Topkapı Şehid Ahmed Paşa ve Süleymâniye câmilerinde icrâ ettiğim sanatların tamamını Selîmiye Câmii’nde bir araya topladım.”

27 Kasım 2024 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

27 Nov, 05:12


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim mescide (dünyevî veya uhrevî) hangi maksat ile gelirse, o kimsenin nasibi (niyetindeki) o şeydir.” (Sünen-i Ebû Dâvud)

27 Kasım 2024 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

26 Nov, 04:47


ASHÂB-I BEDİR: ÂMİR BİN FÜHEYRE (R. ANH)

Muhâcirlerden olan Âmir bin Füheyre radıyallâhü anh Hazretleri, ilk Müslümanlardandır, Bedir ve Uhud gazâlarında bulunmuştur. Müslüman olduğu için Mekke’de şiddetli işkence gördüğü hâlde dininde sebât edenlerdendir. Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.), onu satın alarak âzât etmiştir.

Medîne-i Münevvere’ye Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Hazret-i Ebûbekir’le (r.a.) birlikte hicret etmiştir.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Hazret-i Ebûbekir (r.a.) ile hicret için çıktıklarında, Sevr Dağı’ndaki ıssız bir mağarada saklanmışlardı. Âmir bin Füheyre, Sevr Dağı’nda Hz. Ebûbekr’in koyunlarını güder, akşam olduğunda sağıp mağaraya bir miktar süt götürürdü. Hazret-i Ebûbekir’in oğlu Abdullah, müşriklerin hâl ve hareketlerine dair haber getirir, sonra Mekke’ye geri döner, Âmir de koyunları, onun geçtiği yerden sürerek izlerini kaybettirirdi. Üç gün sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebûbekir (r.a.), yanlarında rehberleri Abdullah bin Uraykıt ve Âmir bin Füheyre (r.a.) olduğu hâlde sâhil tarafından Medîne’ye doğru yola çıktılar. Böylece Âmir Hazretleri, Peygamber Efendimizle birlikte hicret etmiştir.

Hicret’in dördüncü senesinde, Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) tarafından Necidlilere İslâm’ı öğretmek için gönderilen yetmiş hafız arasında idi. Bu Ashâb-ı Kirâm, Medîne-i Münevvere’ye dört konaklık mesafedeki Maûne ismindeki kuyu başına vardıklarında, kendilerini davet edenlerin ihanetine uğradılar, etrafları sarılarak şehit edildiler. Âmir Hazretleri de Bi’r-i Maûne Vakası’nda 40 yaşında olduğu hâlde şehit olmuştur.

Resûlullah (s.a.v.), hiçbir felâket üzerine bu kadar müteessir olmamışlardır. Zira bu sahâbîler, harp için değil, sırf risâletin teblîği, Kur’ân tâlimi (öğretilmesi) için gönderilmişlerdi.

Âmir Hazretlerini mızrakla yaralayan Cebbâr bin Sülmâ demiştir ki: Âmir şehit olmak üzereyken “Vallâhi kazandım!” dedi. Sonra onun, semâda yükseklere götürüldüğünü gördüm, nihâyet onu göremez olduk. Cebbâr, Âmir Hazretlerinin vefatında gördükleri üzerine kuvvetli bir Müslüman oldu. Bu husûs, Resûlullah (s.a.v.) Efendimize arz edildiğinde, “Onun cesedini melekler defnetti ve o, İlliyyûn’a (en yüksek makamlara) yükseltildi.” buyurdular.

26 Kasım 2024 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

26 Nov, 04:46


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Ben, dünyada ancak bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan ayrılıp giden bir yolcu gibiyim.” (Sünen-i Tirmizî)

26 Kasım 2024 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

25 Nov, 03:29


SULTAN KILIÇARSLAN’IN VASİYETİ

Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıçarslan, vefatı yaklaştığında iyi bir terbiye ile yetiştirdiği oğlu Gıyâseddin Keyhüsrev’i huzuruna getirtti. Ona, şu nasihatlerde bulundu:

Ey benim ciğerpârem, sevgili oğlum! Senin, saltanata kardeşlerinden daha lâyık olduğunu görüyorum. Zira hayırlı işlere meyillisin ve sâlih zâtları seviyorsun. Bunun için memleketin bütün işlerini sana ısmarladım.

Sana nasihatim, Lokman aleyhisselâm’ın oğluna yaptığı şu nasihatlerdir: Ey oğlum, Allâh’a şirk koşma, çünkü şirk, çok büyük bir zulümdür. Yavrum, kendini kemâle erdirmek için namazı dosdoğru kıl. İnsanları kemâle erdirmek için de iyilikle emret, kötülükten nehyet. Başına gelen musibetlere sabret. Çünkü bunlar, azimle yapılacak büyük işlerdendir. İnsanlara karşı böbürlenip kibirlenme! Yeryüzünde kibirle ve çalımla yürüme! Çünkü Hazret-i Allah, böbürlenip övüneni sevmez!

İşte bunları kendine düstur edin. Cenâb-ı Hakk’ın -meâlen-: “Haberiniz olsun ki Allah, size adâleti, ihsânı (iyiliği) ve akrabaya (muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emrediyor ve çirkin işlerden, münkerden, azgınlıktan nehyediyor, dinleyip anlayıp tutasınız diye size vaaz ediyor (nasihat veriyor).” (Nahl Sûresi, âyet 90) emrinden aslâ gafil olma!

İyi bil ki bu gaddar dünyada hiç kimse karar kılmaz. Bunda gülmek, hakikatte ağlamak demektir. Bak, bundan önce geçen bunca kudretli hükümdarlar, hep ölüp gittiler. Eğer dünyada biraz rahatlığa kavuşsan, bu hâl uzun sürmeden yerini bîçâreliğe, ızdıraba bırakır. Sıhhat hastalığa, zenginlik fakirliğe döner durur, hiçbirinin sebâtı, devamı yoktur.

Basîret sahipleri indinde dünya, bir çöl içinde yıkılmış, harâbeye dönmüş, sadece dört duvarı kalmış bir kervansaraya benzer. Burası yurt tutulacak, rahat edilecek mekân değildir. Artık onun sana yönelmesine yahut senden yüz çevirmesine aldanma ve aldırma! Gönlünü Cenâb-ı Hakk’a bağla! Âkıbetini ve âhiretini hatırından çıkarma!

25 Kasım 2024 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

25 Nov, 03:29


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Herhangi bir idareciye bir topluluğun idaresi teslim edilir de o da, hayırlarını ve iyiliklerini gözeterek onları muhafaza etmezse, Allâhü Tealâ’nın her şeyi kuşatan rahmetinden mahrum kalır.” (Münâvî, Feyzu’l-Kadîr)

25 Kasım 2024 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

24 Nov, 01:18


TIBB-I NEBEVÎ’DEN: ÛD-I HİNDÎ

Ûd-i Hindî veya diğer adıyla kust-ı bahrî, hoş kokulu bir bitkidir. Dallarından buhur-tütsü yapılır, etrafa hoş kokusu yayılır. Boğaz ağrısına faydalıdır. Kurutma husûsiyeti vardır, vücuttaki rutubeti, balgamı kurutur. Gazları giderir. Ûdun tabiatı sıcak ve kurudur. İç-karın âzâlarına ve dimağa kuvvet verir.

Fahr-i Kâinat (s.a.v.) Efendimiz Hazretleri: “Ûd-ı Hindî kullanın. Zira onda yedi türlü derde şifa vardır. Bunlardan biri zâtülcenptir (akciğer zarı iltihabı)” diye buyurmuştur.

Fahr-i Âlem sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem, “Zâtülcenbi, ûd-i hindî ve zeytinyağı ile tedavi ediniz” buyurmuşlar.

Zâtülcenb için ûd-i hindî, su ile hastaya içirilirdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir gün Hz. Âişe (r. anhâ) vâlidemizin yanına girdi. Burnundan kan akan bir çocuk gördü.

“Bu nedir?” diye sordu.

“Yâ Resûlallah, boğazı ağrıyor yahut başında ağrısı var.” diye cevap verdiler.

Fahr-i Âlem (s.a.v.): “Sizden birinizin çocuğuna boğaz ağrısı -yahut baş ağrısı- ârız olsa, ûd-i hindî alsın da su ile ezip suyunu burnuna damlatsın.” buyurdular.

Hz. Âişe radıyallâhü anhâ vâlidemiz, “O çocuğa öyle yaptılar, şifa buldu” demiştir.

YAĞMUR BULUTLARI NEDEN KOYU RENKTEDİR?

Havadaki su buharının yoğunlaşması sonucu oluşan bulutlarda, su damlacıkları ve buz kristalleri bulunur. Bu nedenle bulutlar beyaz görünür. Beyaz bulutlarda yağmur damlacıkları azdır.

Ancak bulutların içindeki yağmur damlacığı miktarı arttıkça yani bulut büyüyüp kalınlaştıkça güneş ışıklarının büyük kısmı, bulutlar tarafından geri yansıtılır ve emilir. Bu sebeple daha az miktarda güneş ışığı, bulutların alt kısmına ulaşabilir. Yani yoğun bulutlar, güneş ışığının önemli bir kısmının yerin yüzeyine ulaşmasını engeller. Bu sebeple güneş ışıkları, bulutun içinden geçip yere yeterince ulaşamaz. Güneş ışığını yansıtamadığı için de rengi koyu görülür.

24 Kasım 2024 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

24 Nov, 01:18


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Sizin kendisiyle tedavi olduğunuz şeylerin en faydalısı hacâmat ve ûd-ı hindîdir.” (Sahîh-i Buhârî)

24 Kasım 2024 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

23 Nov, 03:05


SULTAN’IN HEDİYESİ: KEVKEB-İ DÜRRÎ ELMASI -2

Murtazâ Efendi şöyle anlattı: Bir gece, yatsı namazını kıldıktan ve gece evrâdımı yaptıktan sonra abdestli bir şekilde bir kenara yaslanmış oturuyordum. Kendimden geçmişim. Bu sırada gördüm ki bazı rûhânîler emanetlerin bulunduğu odaya girdiler. Birisi bana dedi ki “Gaflet etme, şu tarafa bak, zira Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz burayı teşrif edecekler. Sonra gösterdiği tarafa baktım, Fahr-i Kâinât (s.a.v.) Efendimizi, oradaki Altın Oluk ve emanetler hakkında, etrafındaki Ashâb-ı Kirâm’ı ile konuşurlarken gördüm. Mübarek elinde de parlak bir mücevher vardı. Birisi bana dedi ki “Bunu görüyor musun? Bu, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) makbulü olmuştur.”

Bu sırada beni bir hâl kaplayıp ter içinde uyandım. Ertesi gün, bu gördüklerimi maneviyat ehlinden olduğuna inandığım sâlih bir zâta naklettiğimde, bana dedi ki: O gördüğün mücevher, padişahın Ravza-i Mutahhara’ya hediye ettiği Kevkeb-i Dürrî ismindeki elmastır. Bu, onun hizmetinin makbul olduğuna işarettir.

AĞAÇ BUDAMA NASIL YAPILIR?

Budama, husûsiyle meyve ağaçlarında kök ile gövde arasındaki dengeyi muhafaza edebilmek; devamlı ve düzenli mahsul alabilmek için yapılır.

Budama, ağacın gelişmesi için mühimdir. Budamayı, işi bilen yapmalıdır. Budamaya, ağacın gövdesine güneş ışıklarını engelleyen dallardan başlamalıdır. Ağacın iç dallarına güneş ışıklarının ulaşmasıyla, mahsulün hem vasfında hem de lezzetinde artış olur. Birinci budama, kış zamanında yapılır. Ilıman yerlerde ağaçlar yapraklarını döktükten bir ay sonra yapılır. Ancak kışı daha soğuk geçen, İç Anadolu gibi yerlerde budama şubat ortasından sonra, daha soğuk olan yerlerde ağaçların dondan korunması için Mart ayından sonra yapılır.

Budamanın geç yapılmasıyla erken açmalar engellenir ve bahar donlarının verdiği zarar azaltılır. Budama yaparken meyve gözü olan dallar budanmaz.

23 Kasım 2024 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

23 Nov, 03:05


Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Ümmetim üzerine korktuğum şeylerin en kötüsü Allâh’a şirk koşmaktır. Dikkat edin Güneş’e, Ay’a ve puta tapar(ak açıkça şirke düşer)ler diye kastetmiyorum ve lâkin (benim kastettiğim şirk) Allah’tan başkası için (riya ile) yapılan ameller ve gizli şehvettir (yani kalpteki günah işleme arzusudur).” (Sünen-i İbn-i Mâce)

23 Kasım 2024 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

22 Nov, 03:53


SULTAN’IN HEDİYESİ: KEVKEB-İ DÜRRÎ ELMASI -1

Sultan Birinci Ahmed Han’ın hocası Mustafa Sâfî Efendi şöyle anlattı: Kevkeb-i Dürrî, Sultan Gazi Mehmed Han zamanında elli bin sikke hâlis altına satın alınan pek kıymetli bir elmastır ki bulunduğu mecliste ışığının parlaklığından gözler bakmaya tahammül edemezdi. Sultan Ahmed Han da zaman zaman onu meclisinde bulundururdu. Ancak fânî dünya ziynetinden olmaktan ise, âhiret azığı olmasını daha münasip gören padişah onu, Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretlerinin mübârek kabr-i şerîflerine göndererek, mübarek vech-i şerîfleri cihetine konulmasını emretti.

Bu elması, altın bir varakın ortasına yerleştirip etrafına da 227 parça elmas dizilmesini emretti. Sonra bunu surre emîni ile gönderip yerine yerleştirtti.

Sultanların Kâbe-i Muazzama ve Ravza-i Mutahhara’ya sarf ettikleri büyük mallar ve hediye ettikleri kıymetli mücevherler, esasında fânî dünya süsünden ibarettir; o yüce makamların kıymetini artıramazlar. Ancak bundaki hikmet, o mübarek mahallere, Allah muhâfaza bir hâl gelip yenilenmesi yahut tamiri icap ederse bunların maddî değerleriyle yeni baştan yapılmasını sağlamak içindir.

İşte Sultan Ahmed Han da bu kabîl hizmetleri, sıdk ve ihlâs ile sırf Resûlullâh’ın şefaatine nâiliyet ümidiyle yapagelmiştir. Nitekim bu hediyesinin makbul olduğuna dâir bazı işaretler de görülmüştür. Şöyle ki Kâbe-i Muazzama’nın Altın Oluk’u yenilenip diğer bazı yerler tamir edildiğinde yenilenen eski parçalar, hürmet ile İstanbul’a getirtilmişti. Pâdişâh, vezir-i azam, Şeyhülislâm ve diğer ulemâ ile bu mukaddes emanetleri karşılamak için bir konaklık mesafeye çıktılar. Eşyalar, padişahın huzurunda açıldığında, teberrük için hürmetle onları öpüp yüz sürdü. Sonra sıkça ziyaret edebileceği bir mekâna koydurttu, bunlara emanetçi olarak da has oda hâdimlerinden takvâ ve salâhı bilinen Murtazâ isminde bir kimse vazifelendirildi. -Devamı var-

22 Kasım 2024 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

22 Nov, 03:53


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Dört şey, Cennet hazinelerindendir: Sadakayı gizli vermek, musibeti gizlemek, sıla-i rahim yapmak ve ‘Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ demek.” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

22 Kasım 2024 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

21 Nov, 03:29


ALLÂHÜ TEÂLÂ TEVBE EDENLERİ SEVER

Tevbe, dinimizin çirkin gördüğü ve yasakladığı şeyleri terk etmek, övdüğü ve emrettiği şeylere yönelmektir. Nasûh (samimi) bir tevbe; bir kulun, işlediği günahlardan -sırf Allâh’ın rızasına muhalif olduğu için pişmanlık duyarak vazgeçmesi, bir daha yapmamaya azmetmesi ve nefsini buna alıştırıp günaha dönmemeye katî olarak karar vermesidir. Abdülkâdir Geylânî (k.s.) Hazretleri, tevbe ile alâkalı şöyle buyurmuştur:

Kulun tevbesindeki samimiyeti, dört şeyle bilinir:

Dilini gıybet, nemîme, yalan gibi günahlardan ve boş ve lüzumsuz şeylerden muhafaza etmesi.
Kalbinde hiç kimseye karşı haset ve düşmanlık beslememesi.
Kötü arkadaşlarından uzaklaşması. Çünkü kötü arkadaş, tevbe etmesine ve pişman olmasına mani olur, bu husûstaki azim ve gayretini yok eder.
İşlediği günahlarına pişman olup istiğfar ederek ve Allâh’a ibadet ve itâat husûsunda gayret ederek ölüme hazırlık yapması.
Kulun tevbesinin kabul olduğunun alâmeti dörttür:

Fâsıklarla alâkasını kesmesi ve sâlihlerle beraber olması.
Bütün günahları terk edip ibadet ve tâate yönelmesi.
Dünya ferahını kalbinden çıkartıp her zaman kalbinde âhiret endişesini hissetmesi.
Allâhü Teâlâ’nın emrettiği şeylerle meşgul olurken onun kefil olduğu rızık hususunda hiçbir endişe duymaması.
Bir kimsede bu alâmetler bulunursa o kul, Allâhü Teâlâ’nın, “Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ, çok tevbe edenleri sever ve çok temizlenenleri de sever.” meâlindeki, Bakara Sûresi’nin 222. âyet-i kerîmesinde buyurduğu kimselerden olur.

İnsanların tevbe edene karşı vazifeleri:

Allâhü Teâlâ, tevbe edeni sevdiği için onu sevmeli.
Allâhü Teâlâ’nın onu tevbesinde dâim kılması için dua etmeli.
Daha önce işlediği günahlarından dolayı onu ayıplamamalı.
Onunla sohbet etmeli ve hayırlı işlerde ona yardımcı olmalıdır.
21 Kasım 2024 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

21 Nov, 03:29


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Hiçbiriniz, sakın ölümü temennî etmesin. Eğer o, sâlih bir kimse ise (hayatta oldukça) iyilik ve faziletini arttırması umulur. Eğer günahkâr bir kimse ise onun da tevbe edip Allâhü Teâlâ’nın rızâsını kazanması umulur.” (Sahîh-i Buhârî)

21 Kasım 2024 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

20 Nov, 04:43


RESÛLULLAH (S.A.V.) EFENDİMİZE ZÜLKARNEYN ALEYHİSSELÂM’IN SUÂL EDİLMESİ

Ukbe bin Âmir (r.a.) demiştir ki: “Bir gün Resûlullah (s.a.v.)Efendimize hizmet ediyordum, huzurundan çıktım. Ehl-i Kitâb’dan bir topluluk karşıma çıktı. ‘Biz, Resûlullâh’a suâl sormak istiyoruz, izin isteyiver.’ dediler. Ben de girdim, haber verdim. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, ‘Onlar, bilemeyeceğimi düşündükleri şeyleri sormaya geliyorlar. Ben, ancak Allâh’ın bildirdiği şeyleri bilirim.’ buyurdu. Sonra, ‘Abdest aldı, namaz kıldı. Namazı bitirince mübarek yüzünden sürûrunu anladım. Sonra, “Onları ve Ashâb’ımdan kimi görürsen içeri al.’ buyurdu ve huzuruna girdiler.

Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz: ‘İsterseniz sorunuz, haber vereyim veya siz sormadan ben size haber vereyim.’ buyurdu. Bunun üzerine, ‘Siz haber verin.’ dediler.

‘Siz, Zülkarneyn’den ve onun hakkında kitabınızda bulduğunuzdan sormak için geldiniz?’ buyurdu.”

Bir rivayette de Peygamberimize Yahûdîler, demişler ki: “Yâ Muhammed! Sen ancak İbrahim aleyhisselâm’ı, Musâ aleyhisselâm’ı, İsâ aleyhisselâm’ı ve bazı peygamberleri zikrediyorsun, çünkü onların haberlerini bizden işittin. Şimdi bize bir Peygamberden haber ver ki, Allâhü Teâlâ, onu Tevrat’ta ancak bir yerden başka zikretmemiştir. O kimdir?”

Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz, “Zülkarneyn”dir buyurmuşlardır.

AZ BİR AMELİN KAZANDIRACAĞI MÜKÂFÂT

Silsile-i Sâdât’ın yedinci halkası olan Ebû Ali Fârmedî (k.s.) Hazretlerinin hocası İmâm Ebu’l-Kâsım el-Kuşeyrî (k.s.) bir gün hamama girmişti. Ebû Ali Fârmedî (k.s.), hocası istemeden onun ihtiyaç duyduğu birkaç kova sıcak suyu hamama götürdü, kapısına bıraktı.

Hocası hamamdan çıkıp namaz kıldıktan sonra, “Suyu kim getirdi?” diye sordu. Ebû Ali Fârmedî (k.s.), acaba edebe aykırı bir şey mi yaptım düşüncesiyle sükût etti. Şeyhi üç defa sorunca, “Ben getirdim, efendim” diye cevap verdi.

Üstâzı, “Ey Ebû Ali! Sen, Ebu’l-Kâsım’ın yetmiş senede elde edemediğini bir kova su ile elde ettin.” buyurdu. (Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye, Fazilet Neşriyat)

20 Kasım 2024 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

20 Nov, 04:43


Allâhü Teâlâ buyurdu -meâlen-: “Muhakkak ki onların (evvelki peygamberler ve ümmetlerin) kıssalarında, kâmil akıl sahipleri için bir ibret vardır...” (Yûsuf Sûresi, âyet 111)

20 Kasım 2024 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

19 Nov, 00:43


ZÜLKARNEYN ALEYHİSSELÂM

Kehf Sûresi’nin 83 ilâ 98. âyet-i kerîmelerinde Zülkarneyn aleyhisselâm’ın kıssası bildirilmektedir. Bu âyet-i kerîmelerde, Zülkarneyn aleyhisselâm’ın şark ve garba seyahati, bu esnada karşılaştığı kavimler anlatılıyor ve müminler ile kâfirlere karşı nasıl bir siyaset takip edeceği bildiriliyor.

Cenâb-ı Hak, Zülkarneyn aleyhisselâm’a ilim ve hikmet, heybet ve satvet (büyük bir kuvvet) vermiş, o da yeryüzünde dolaşarak halkı, hak dine davet etmiş ve bir set inşa etmiştir. Zülkarneyn tabiri bir lakaptır ki birçok manaya gelir. En meşhuru “Arzın şark ve garbına sahip olan” demektir.

Kur’ân-ı Mübîn, Zülkarneyn aleyhisselâm’ın hârikulâde kıssasını bildirmektedir. Ancak onun hangi asırda, hangi millet arasında yaşamış olduğunu izah etmemektedir. Binâenaleyh bu husûs katî surette tâyin edilemediğinden kim olduğu hakkında birçok rivayet vardır.

Zülkarneyn aleyhisselâm hakkında bazı âlimler peygamber, bazı âlimler evliya, bazıları da mümin sâlih bir hükümdardır, demişlerdir.

Zülkarneyn aleyhisselâm’ın isim ve şahsiyetini tayine kalkışmamalıdır. Zira Kur’ân-ı Kerîm’de Zülkarneyn aleyhisselâm’ın ismi ve şahsiyeti tayin olunmayıp ancak onun vasfını izah eden kıssa zikredilmiştir.

Zülkarneyn aleyhisselâm öyle bir kimsedir ki, başka hiçbir kimseye verilmeyen ona verilmiş; her türlü sebepler, imkânlar ona bahşedilmişti. Ayak bastığı her yerin halkına hâkim olmuş, yeryüzünün doğusundaki ve batısındaki beldelere, hattâ halk bulunmayan yerlere kadar ulaşmıştı. “Zülkarneyn aleyhisselâm’ın yeryüzünün doğusuna ve batısına varıncaya kadar ulaşmaya nasıl güç yetirebildiği hakkındaki görüşün nedir?” diye suâl edilince, Hz. Ali (r.a.), “Bulutlar ona yol aldırır; yollar ona düzeltilir; nurlar ona döşenip yayılır; kendisine gece gündüz bir olurdu!” buyurulmuştur.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Hasan, Kız: Kâmile

19 Kasım 2024 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

19 Nov, 00:42


Allâhü Teâlâ buyurdu -meâlen-: “Gerçekten biz, onu (Zülkarneyn aleyhisselâm’ı) yeryüzünde büyük bir kudret sahibi kıldık ve ona (istediğine nâil olacağı) her şeyden bir sebep verdik.” (Kehf Sûresi, âyet 84)

19 Kasım 2024 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

18 Nov, 03:25


EHL-İ SÜNNET İTİKÂDININ EHEMMİYETİ

İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri şöyle buyurmuşlardır:

“Mükellef olan Müslümanlara vacip olan ilk zarûrî vazife, itikâdlarını Ehl-i Sünnet ve Cemâat âlimlerinin görüşlerine münasip şekilde tashih etmeleridir.” (c. 1, m. 193)

“İtikâdın, Ehl-i Sünnet ve Cemâat’in itikâd esasları üzerine olması ve bu husûsta, falan ne söylemiş, filan ne söylemiş; buna bakılmaması gerekir.” (c. 1, m. 251)

“Vaazların özü ve nasihatlerin aslı, dine ve şerîate tam bağlı olan kimseler ile beraber olmaktır. Dine ve şerîate tam bağlı olmak, hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemâat yolundan gitmeye bağlıdır ki onlar, diğer topluluklar arasından Cehennem ateşinden kurtulan topluluktur. Bu büyüklere uymadan, kurtulmak mümkün değildir ve onların görüşlerine uymadan, felâha ulaşmak da imkânsızdır…

Sırât-ı müstakîm üzere olan Ehl-i Sünnet âlimlerinin yolundan, hardal tanesi kadar ayrılmış olan bir şahsın sohbetinin, öldürücü bir zehir olduğuna, onunla beraber oturmanın da ef’â (engerek) yılanıyla oturmak gibi (tehlikeli) olduğuna, hiç şüphesiz inanmak lâzımdır.” (c. 1, m. 213)

“İyi biliniz ki; bidat sahibi ile birlikte olmanın vereceği zarar, kâfirle birlikte olmanın vereceği zarardan daha fazladır. Ve bütün bidatçilerin en şerlisi ve en fenâsı, Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin Ashâb’ına buğzeden tâifedir.” (c. 1, m. 54)

“İtikâd kirliliği ki bu, Ehl-i Sünnet itikâdına muhalefettir, öldürücü bir zehirdir. Bu hâl, insanı (eğer bidati, küfre varmışsa) ebedî ölüme ve sonsuz azâba götürür. Ameldeki kusurların ve tembelliğin ise mağfiret olunması ümit edilir, fakat itikâddaki bozukluğun mağfiretine ihtimâl dahi yoktur.” (c. 2, m. 67)

“Kalp aynasını, Allah Azze ve Celle’nin dışındakilere muhabbet besleme pasından temizlemek, cilalamak gerekir. Bu pası giderecek en iyi cila, Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem’in sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmaktır.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, Fazilet Neşriyat, c. 1, m. 42)

18 Kasım 2024 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

18 Nov, 03:24


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak, Allah Azze ve Celle, cömerttir, cömertliği sever ve (hilim ve vakar gibi) üstün meziyetli ahlâkları da sever; çirkin, kötü ahlâklardan razı olmaz.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr)

18 Kasım 2024 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

17 Nov, 00:20


CAFER-İ SÂDIK (R.A.) HAZRETLERİNİN NASİHATİ

Silsile-i Sâdât’ın dördüncü halkası olan Cafer-i Sâdık (r.a.), Hicrî 80 (M. 699) tarihinde Medîne-i Münevvere’de dünyaya geldi. Hicrî 148 (M. 765) senesinde 68 yaşında iken yine Medîne-i Münevvere’de âhirete irtihâl ettiler. Cennetü’l-Bakî‘ kabristanında medfundur.

Bir gün Tebe-i Tâbiîn’den Süfyân-ı Sevrî (rah.), Cafer-i Sâdık (k.s.) Hazretlerinin huzurundayken, “Sen, bana bir hadîs-i şerîf nakletmedikçe buradan ayrılmayacağım.” dedi. Cafer-i Sâdık Hazretleri, “Ben, sana hadîs-i şerîf nakledeceğim. Fakat ey Süfyan! (Mucebiyle amel etmedikçe) çok sözün sana faydası olmaz!” buyurdu ve şunları nakletti:

“Allâhü Teâlâ, sana bir nimet ihsan ettiğinde, o nimetin bekasını ve devamlı olmasını arzu edersen, Allâhü Teâlâ’ya çok hamd ve şükret. Zira Allâhü Teâlâ ‘Celâlim hakkı için eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) arttırırım.’ (İbrâhîm Sûresi, âyet 7) buyurmuştur.

Eğer rızkında azalma olursa, çokça istiğfâr et. Zira Allâhü Teâlâ ‘...Rabb’inizin mağfiretini isteyin. Muhakkak o, mağfireti çok bir Gaffâr’dır. Üzerinize semadan bol bol yağmur göndersin, size mallar ve oğullarla imdât eylesin, sizin için bahçeler ihsan etsin ve sizin için ırmaklar akıtsın.’ (Nûh Sûresi, âyet 10-12) buyurmuştur.

Ey Süfyân! Sultanın veya başkasının yaptığı bir şeyden dolayı üzüntüye düşersen, ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ duasını çok oku. Zira o, sıkıntıları açan anahtar ve Cennet hazinelerinden bir hazinedir.”

Mübarek sözlerinden:

• Musîbete uğrayınca (sabretmeyip) dizine vuran, ecrini kaybeder.

• Allâhü Teâlâ, sabrı musîbetin miktarına göre, rızkı da zahmetin miktârına göre indirir.

• Rızkınızı sadaka vermekle bollaştırın, mallarınızı zekât ile koruyun.

• Kim geçiminde iktisatlı olursa Allâhü Teâlâ, onun rızkını bollaştırır. Her kim israf ederse Allah, onu mahrum bırakır. (Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye, Fazilet Neşriyat)

17 Kasım 2024 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

17 Nov, 00:20


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Her kim lisanına sahip olursa, Allâhü Teâlâ, onun ayıplarını örter. Her kim öfkesine mâni olursa Allâhü Teâlâ, ona kıyâmet günü azâp etmez. Her kim de Allâhü Teâlâ’ya özrünü arz ederse Allâhü Teâlâ, onun özrünü kabul eder.” (Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

17 Kasım 2024 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

16 Nov, 04:24


YALANCININ ŞEHÂDETİ DE KABUL OLUNMAZ

Halife Harun Reşid’in vezirlerinden biri, İmâm Ebû Yûsuf’un (rah.) huzurunda bir hâdiseye dair şahitlikte bulunmuştu. Fakat Ebû Yûsuf (rah.) onun şahitliğini reddetti. Bunun üzerine vezir, Halife’ye şikâyet etti.

Halife, “Şüphesiz benim vezirim dindar bir kimsedir, yalan yere şâhitlikte bulunmaz! Şâhitliğini neden reddettin?” diye sordu. İmâm Ebû Yûsuf (rah.) da:

“Çünkü ben, bir gün bu vezirinizin, Halife’ye (yani size) ‘Ben, kölenizim’ dediğini işittim. Eğer bu sözünde sadık ise, (yani hakikaten köle ise) kölenin şahitliği makbul değildir. Eğer sözünde yalancı ise zaten yalancının şâhitliği kabul olunmaz. Zira sizin huzurunuzda yalan söylemeye aldırış etmeyen kimse, benim huzurumda hiç aldırış etmez.” dedi.

Bunun üzerine halife, daha dikkatli olması için vezirini azarladı.

GECE VE GÜNDÜZ MÜDDETLERİ

Astronomide; güneşin, ufkun altında bulunması sebebiyle karanlık olan müddete gece, güneşin ufkun üstünde bulunduğu aydınlık olan müddete de gündüz denilmektedir. Gece ve gündüz uzunlukları Ekvator’da yılın her gününde yaklaşık olarak birbirine eşittir. Ancak atmosferin ışığı kırması sebebiyle gündüz süresi biraz daha uzundur. Kutuplara doğru gidildikçe gece ve gündüz arasındaki uzunluk farkları artar. Kutup dâireleri içindeki yerlerde, yılda yaklaşık altı ay gece ve altı ay gündüz olur. Bu sebeple Ekvator’a gidildikçe namaz vakitlerinin yıl içindeki değişimi ve farkı azalır, kutuplara gidildikçe artar.

Fıkhî olarak gün, akşamdan, yani güneşin batmasıyla başlayıp takip eden gündüzün akşamına (gün batımına) kadar devam eder. Her gece, o geceyi takip eden gündüze aittir. Mesela dînî tabirle cuma gecesi demek, perşembeyi cumaya bağlayan gecedir. Aynı şekilde Arefe gecesi de devam eden gündüzü Arefe olan gecedir. Sabahı bayram olan gece de bayram gecesidir. Diğer mübarek geceler de böyledir.

16 Kasım 2024 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

16 Nov, 04:23


Allâhü Teâlâ buyurdu: “Biz gece ile gündüzü (kudretimize delâlet eden) iki alâmet kıldık da gece alâmetini giderip (yerine) gündüzün alâmetini aydınlık yaptık. Tâ ki (gündüzün), Rabbinizden (geçiminiz için) bir lütuf ve inayet isteyesiniz, yılların sayısını, (vakitlerin) hesabı(nı) bilesiniz. İşte biz (böylece) her şeyi yerli yerince beyan ettik.” (İsrâ Sûresi, âyet 12)

16 Kasım 2024 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

15 Nov, 01:04


ŞAHİTLİĞİN DİNİMİZDEKİ EHEMMİYETİ

Dinimizde şahitlik, bir hakkı, bir hâdiseyi ispat maksadıyla hâkimin huzurunda “şahitlik ederim” lafzıyla haber vermekten ibarettir.

Şehâdetin kıymet ve ehemmiyeti pek büyüktür, hikmeti pek açıktır. Malûm olduğu üzere cemiyet hayatında birçok hâdise, medenî ve tarihî muamele meydana gelir ve bunlara dair zaman zaman davalar, anlaşmazlıklar ortaya çıkar. Bu davaların, ihtilafların çözülmesi için ekseriyetle şahitliğe lüzum görülür. Aksi takdirde anlaşmazlıklar devam eder, birçok hak zâyi olur, birçok vaka meçhûl kalır, cemiyetin huzuru, intizamı bozulur gider. İşte bu medenî, hayâtî ihtiyaç sebebiyle, İslâm dininde şâhitliğe büyük bir ehemmiyet verilmiş, şâhitlik, pek kuvvetli delillerden sayılmıştır.

Şahitlik, mühim bir husûs olduğundan dinimizde bunun kabulü için pek ihtiyatlı hareket edilmesi emrolunmuştur. Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) de, “Eğer güneş gibi (açık ve katî olarak) biliyorsan şahitlik et. (Eğer öyle değilse şahitlikten sakın).” buyurmuşlardır. Bu sebeple tahmin ve zanla yapılan şahitlikler makbul değildir.

Şahit olacak zâtlarda, birçok vasfın bulunmasına ehemmiyet gösterilmiştir. Bunlardan birisi, şahitliğin kabulü için şahitlerin âdil olmaları şartıdır.

Âdil, iyilikleri kötülüklerine galip olan kimsedir ki, bu da büyük günahlardan kaçınarak küçük günahlarda ısrarcı olmamak, doğrusu hatasından fazla olmak ile olur. Binâenaleyh İslâm dininin hükümlerini bilmeyen, haram içkileri içen, haram olan oyunları oynayan, şarkıcılık yapan, sihirbazlık, hokkabazlık gibi namus ve mürüvveti ihlâl eden hâl ve hareketleri alışkanlık hâline getirmiş kimselerin; cimrilik ve yalancılık ile bilinen kimselerin, yalaka ve dalkavuk olan, dilenciliği âdet edinen şahısların şahitlikleri, dinimizce kabul edilmemiştir.

Sözünün meşru veya gayrimeşru olduğunu düşünmeksizin dînen, ahlâken tasvip edilmeyen sözleri söyleyip duran laubali kimselerin de şahitliği kabul olunmaz.

15 Kasım 2024 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

15 Nov, 01:03


Allâhü Teâlâ buyurdu -meâlen-: “Ey iman edenler! Allah için duran (hakkı ayakta tutan) hâkimler, adâlet numunesi şahitler olun ve sakın bir kavme buğzunuz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun. Takvâya en yakın olan odur, Allah’tan korkun. Çünkü Allah, her ne yaparsanız muhakkak haberdardır.” (Mâide Sûresi, âyet 8)

15 Kasım 2024 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

14 Nov, 05:04


ZÂHİRÎ VE BÂTINÎ NİMETLERDEN BAZILARI

İbn-i Acîbe (rah.) Hazretleri, el-Bahru’l-Medîd isimli tefsirinde şöyle demiştir:

Ey insan! Bütün kâinat senin için, sen ise Allâhü Teâlâ’ya kulluk için yaratıldın. Öyle ise bunun kıymetini bil ve haddini aşma. Allâhü Teâlâ’nın, senin üzerine yağdırdığı zâhirî ve bâtınî bütün nimetlere şükret.

İmâm Kuşeyrî (rah.) demiştir ki: “Âlimler ve ârifler, zâhirî ve bâtınî nimetler hakkında pek çok izahlar yapmışlardır. Bunlardan bazısı şöyledir:

Zâhirî nimet, âzâların dinin hükümleriyle amel etmekte istikamet üzere olmasıdır. Bâtınî nimet ise hakikat nurlarını almaya hazır olması için, bâtınının (kalp ve ruhunun) temizlenmesidir.
Zâhirî nimet, maddî bir nimeti elde etmektir; bâtınî nimet ise o nimeti kendisine veren Rabb’ini bilmek, ona şükretmektir.
Zâhirî nimet, dünya nimetleridir; bâtınî nimet ise âhiret nimetleridir.
Zâhirî nimet, insanın yaratılışıdır; bâtınî nimet ise güzel ahlâka sahip kılınmasıdır.
Zâhirî nimet, hata ve günahtan uzak duran nefistir; bâtınî nimet ise gaflete düşmeyen kalptir.
Zâhirî nimet, malların artması ve bereketidir; bâtınî nimet ise manevî hâllerdeki güzellik ve saflıktır.
Zâhirî nimet, ibadetleri yapmaya muvaffak edilmektir; bâtınî nimet ise yapılan tâatlerin kabul edilmesidir.
Zâhirî nimet, ârif zâtların sohbetinde bulunmaktır; bâtınî nimet ise onlara karşı hürmet ve tazimi korumaktır.
Zâhirî nimet, kulluk vazifelerini yerine getirebilmektir; bâtınî nimet ise kalbin elde ettiği manevî hâllerdir.
Zâhirî nimet, insanların ayıplarıyla uğraşmayı bırakıp kendi nefsinin ıslahı ile meşgul olmaktır; bâtınî nimet ise nefsinin hevâsını/arzularını terk edip Rabb’ini zikirle meşgul olmaktır.
14 Kasım 2024 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

14 Nov, 05:04


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “Ve (Allah) size istediğiniz şeylerin hepsinden vermiştir. Eğer Allâh’ın verdiği nimetleri sayacak olsanız sayıp bitiremezsiniz. Şüphe yok ki insan elbette (nefsine karşı) çok zâlim, (Rabb’inin nimetlerine karşı) çok nankördür.” (İbrâhîm Sûresi, âyet 34)

14 Kasım 2024 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

13 Nov, 01:00


MAZHAR ÎŞÂN CÂN-I CÂNÂN (K.S.) HAZRETLERİ

Silsile-i Sâdât’ın otuz birinci halkası olan Mazhar Îşân Cân-ı Cânân (k.s.) Hazretleri, Ahmed Saîd (k.s.) Hazretlerinin en küçük oğludur. 3 Cemâziyelevvel 1248 (M. 1832) senesinde Hindistan Delhi’de doğdu. Dedesi Ebû Saîd (k.s.) Hazretleri kendisini çok severdi ve “Bu evladımızın şanı pek büyük olacak, bütün âlemi nurlandıracaktır.” buyururlardı. Nitekim müjdelediği husûslar daha sonra gerçekleşti.

Muhammed Mazhar Hazretleri, dokuz yaşında iken Kurân-ı Kerîm’i hıfzetti. Asrının en büyük âlimlerinden olan babasından ilim tahsîl etti. Çocukluğunda bir ânı dahi boş geçmedi. 22 yaşına geldiğinde zâhirî ve bâtınî ilimleri tamam edip icâzet aldı. Babası, talebelerinden bir kısmını ona havâle etti.

Daha sonra Delhi’de meydana gelen bazı hâdiseler üzerine, birlikte Hicaz’a hicret ettiler. Bazen Mekke-i Mükerreme’de bazen Tâif’te bazen de Medîne-i Münevvere’de irşâda devam etti. Babasının vefatından sonra 29 yaşında irşâd makamına geçerek Medîne-i Münevvere’de insanlara Nakşibendiyye usûlü üzere füyûzât-ı İlâhiyye neşreylemeye devam etti. Uzak beldelerden, feyze talip olanlar, onun yanına gelmeye başladılar. Nice âsîleri Allâh’ın yoluna çevirdi, nice insanlara Zikrullâh’ın yolunu öğretti, nice katılaşmış kalpleri nurlandırdı.

Muhammed Mazhar (k.s.) Hazretleri, kalplerin hastalıklarını ve bu hastalıkların şifâsını bilir ve tedavi ederdi. Asrında, cehâletin ve bidatlerin yayıldığını gördüğünden talebelerini hep dînî ilimlerin, sünnet-i seniyyenin tahsîline teşvîk ederdi. Medîne-i Münevvere’de üç katlı büyük bir medrese bina etti. Medrese’de ilim talebelerinin ihtiyaç duydukları kütüphane, dershane, yemekhane, mescit vesâir her türlü kısım mevcut idi.

Muhammed Mazhar (k.s.) Hazretleri, 12 Muharrem 1301 (M. 1883) senesi Pazartesi günü vefat etti. Cennetü’l-Bakî’ kabristanına, babasının yanına defnolundu.

13 Kasım 2024 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

13 Nov, 01:00


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bir kul, günaha düşmekten sakınmak için günah olmayan şeyleri (yani mübahların fazlasını) terk etmedikçe takvâ ehlinden olamaz.” (Sünen-i Tirmizî)

13 Kasım 2024 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

12 Nov, 04:46


İRŞÂD VE HİDÂYETE VESİLE OLMAK

Allâhü Teâlâ, rahmetiyle insanları ve cinleri yarattı ve kâinatı onlara hizmetçi kıldı. Bu sebeple kula yakışan da kendisinde olan hayrı, zâtındaki güzel ahlâkları başkasına öğretip onları da kemâle erdirmesi ve terakkîlerine vesile olmasıdır. Bundan dolayı Kur’ân-ı Kerîm’de -meâlen-: “…O kimseler ki iman ettiler ve sâlih amellerde bulundular ve birbirlerine hakkı tavsiyede ve sabrı tavsiyede bulundular…” (Asr Sûresi, âyet 3) buyurulmuştur. Yani kendileri kâmil mümin ve sâlih amel ehli olduktan sonra, birbirlerine itikad ve amel cihetinden hak olan şey ile vasiyette bulundular. Tâat ve amelleri işlemekte sabır yolunu gösterdiler; günahlardan birbirlerini sakındırdılar. Tâ ki kendileri temizlendikleri gibi başkaları da temizlensin, yüce derecelere erebilsin diye. Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde Hazret-i Ali’ye şöyle buyurmuşlardır:

“Ey Ali! Allâhü Teâlâ’nın senin sebebinle bir insanı, iman ve itaate hidâyet etmesi, Arapların pek kıymet verdikleri kızıl develerini tasadduk etmekten, sevap cihetinden sana daha hayırlıdır.” Yani onun sevabı bundan fazladır. Zira deve tasadduk etmekte fayda sadece kendisinedir. İrşâd ve hidâyete vesile olmakta ise hem kendisine hem de başkasına fayda vardır.

Hâsılı mümine lâzım olan, insanları, gücü yettiği kadar irşâd ve ihyâ eylemektir. Neme lâzım dememelidir.

Herkesin ecir ve mükâfatı, ameli ve zahmeti kadardır. Gayret ve irşadı netice bulmayıp hiç kimse davetini kabul etmemiş olsa da kendisine sevap vardır. Eğer kabul eden olursa, ecri ziyade olur. Zira hidayete sebep olması ile hidayet bulan amel ettikçe, dâimî bir sevap hâsıl olur.

İnsanları bu şekilde zâhirî ve mânevî amellere irşâd ve hidâyete gayretten maksat, dini ihyâ etmek ve kuvvetlendirmektir.

12 Kasım 2024 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

12 Nov, 04:45


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “(Yâ Ali!) Allâh’a yemin olsun ki tek bir kişinin senin vasıtanla hidâyete ermesi, senin için kızıl develer (bahşedilip senin de onları fakirlere tasadduk etmen)den daha hayırlıdır.” (Sahîh-i Buhârî)

12 Kasım 2024 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

11 Nov, 04:50


Tağut Kimdir?

Kur’an da “tağut” diye birinden söz ediliyor… kimdir, necidir… ne gibi özellikleri var?
Günümüzde de benzerleri var mı.. ?

Tağut, “azgın, sapkın, imansız, ilah gibi say­gı gören, sapan ve saptıran” anlamında bir te­rim. Bir kişi adı değil elbette. Bir cansız mad­de, bir ağaç, bir hayvan, bir put da olabilir, bir insan da. her ne ki kişiyi Allah’tan uzaklaştırıyor. inkara götürüyor, cehenneme sürüklü­yor, o tağuttur. özellikle kimi insanlar …
Ne tür insanlar bunlar? Ortak yönleri var­dır bunların … Allahı tanımazlar … nefislerine uyar, onun isteklerini yapar, herkesi de ken­dine benzetmeye çalışırlar… iman edenleri engellerler…

Buyruklan altındaki insanlann hayatlannı kendileri düzenlemek ister, Vİc­danlara bile baskı yaparlar … yani tirandırlar, diktatördürler. .. sınırsız egemenlikleri vardır, başkasının işe kanşmasına asla izin vermez­ler … Onun fikrine uygun olmayan fikirler söylemekbüyük hatadır. KibirlidirIer, ken­dilerini herkesten büyük görürler … İlkeler, kurallar, yasalar koyar, herkesi bunlara uy­maya zorlarlar, kendileri uymazlar… Ölü­münden sonra bile hükümleri yürüsün, dü­şünceleri kalıcı olsun isterler … Her yerde ol­mak, her şeyi denetim altında tutmak gibi bir tutkulan vardır … bu yüzden resimlerini, heykellerini yaptırır, yaygınlaştırırlar … canları ne isterse onu yapar, kimseye hesap ver­mek istemezler … eleştiriye kapalıdırlar … övülmekten hoşlanırlar, bu yüzden çevreleri dalkavuklarla doludur … kendilerine uyanlar için yalancı cennetleri, uymayanlar için de cehennemleri vardır … ·- İbrahimleri ateşlere atarlar. .. zalimdirler, haklan çiğner, sınır ta­nımazlar … onun her sözünü buyruk sayan kullan vardır … eğitim, öğretim, yeni kullar yetiştirmek anlamına gelir …

Düşüncelerini, uygulamalannı yapay bir din haline getirirler … bunun için kimi yerleri, zamanları, kişileri kutsallaştırırlar … yanı başlarında da elçileri vardır … yardımcılar bulundururlar firavunun veziri “haman” tipinde … zenginle­ri vardır “karun” tıynetinde … şimdi günü­müze bak … özellikle yakın tarihlere … nice ti­ranlar, dikta meraklıları, sınırsız egemenler, din yıkıcılar gelip geçmedi mi dünyadan … şim­di de yok mu böyleleri … eskiden fıravunlar, nemrutlar. şeddatlar vardı. .. bunlardan yal­nız tarih bilgisi vereyim diye söz etmiyor Kur’an … birer “tip”ti bunlar … her dönemde ben­zerleri olmuş. oluyor, olacak … onları tanıma­mızı istiyor bizden … peygamberlerin. ermiş­lerin önündeki en büyük engeller … Allahın emirlerini. yasaklarını, kendi egemenlik ala­nına yönelmiş birer tehdit gibi gördüler. gö­rüyorlar … bu yüzden engel oldular dine, ken­di kullarını yitirmemek için …

Onlardan geriye ne kaldı? dev gibi heykel­ler, koca piramitler, birer yıkıntıya dönüşen saraylar … kendileri silinip gittiler … yalnız kötü namları kaldı belleklerde … şimdi var olanlar da gidecekler … kabir onları gözlü­yor … cehennem pusuda … “Allah iman eden­lerin dostudur. onları karanlıklardan nura çıkarır, inanmayanların ise dostu tağuttur. onları nurdan karanlıklara çıkarırlar, onlar

İşte ateş sahipleri. hep orada kalacaklardır” diyor ayet … fazla söze ne hacet …

Dini Sohbetler

11 Nov, 04:30


NASİHAT EDENİN SAHİP OLMASI GEREKEN VASIFLAR

Müslümanlar, din kardeşleri ve bütün insanlık hakkında hayır ister, iyilik ile emir ve tavsiyede bulunmayı, kötülükten menetmeyi dînî bir vazife bilir. Müslümanlar, bu vazifeyi lâyıkıyla îfâ etmek suretiyle diğer ümmetlerden ayrılmış, Kur’ân-ı Kerîm’de metholunmuşlardır.

Bir Müslüman; nasihat ettiği kişilerin kendisine zarar vermeyeceğini ve yapacağı nasihatini kabul edeceklerini düşünürse onlara nasihatte bulunması kendisine bir vecibe olur. Bunu terk edemez. Fakat bu yüzden zararlı bir hâdise ortaya çıkacağını; mesela, kendisinin darp edileceği veya kendisine kötü ve ağır sözler söyleneceği yönünde zannı galip ise bunu terk etmesi daha iyidir. Kabul edilmemekle beraber böyle bir mahzur ortaya çıkmayacağını bildiği takdirde de muhayyerdir; dilerse bu vazifeyi yapar, dilerse yapmaz. Şu kadar var ki, yapması efdaldir. Bu uğurda bazı sıkıntılara katlanmak ise bir mücâhededir.

Verilen nasihatin ruhlara tesir edebilmesi için bu vazifeyi îfâya çalışan zât, şu beş vasfa sahip olmalıdır:

Sahih ilim sahibi olmalıdır. Çünkü cahil kimse, bu irşâd vazifesini güzelce yapamaz.
Söylediği şey ile kendisi de amel etmelidir. Aksi takdirde Cenâb-ı Hakk’ın, “Niçin yapmayacağınız şeyi söylersiniz!” (Saff Sûresi, âyet 2) ikazına maruz kalır.
Bütün sözleriyle Allâhü Teâlâ’nın rızasını, Müslümanların hidayet ve ıslahını gözetmelidir. Bunu gaye bilmelidir.
Muhatapları hakkında şefkat göstermeli, irşâd vazifesini nezâketle yapmalıdır.
Sabırlı ve yumuşak huylu olmalı; hiddetten, şiddetten kaçınmalıdır.
Şunu da ilave edelim ki: Avâmdan olan kimselerin, ilim ve irfanıyla meşhur zâtlara emir ve nehiyde bulunmaları uygun değildir. Böyle bir hareket, sû-i edep sayılır; bu, kendi haklarında zarara sebep olabilir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Nuh, Kız: Nezîhe

11 Kasım 2024 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

11 Nov, 04:29


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Şüphesiz kıyamet gününde insanların en şiddetli azâba uğrayacak olanı, (amel etmediği için) ilmi kendisine fayda vermeyen âlimdir.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

11 Kasım 2024 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

10 Nov, 04:30


SOHBET VE NASİHATİN EHEMMİYETİ

İslâm dininde vaaz ve nasihat pek mühim bir vazifedir, bir farz-ı kifâyedir. Kürsülerde, minberlerde halka nasihat maksadıyla yapılan sohbetler, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünnetidir. Dine uygun, ihtiyaca mutabık olarak okunan hikmetli hutbelerden, nasihatlerden herkes istifade eder. Bunlar birer tezkîrdir, yani dinin emir ve yasaklarını hatırlatmaktır ki bu müminler için pek faydalıdır.

Nasihat, esasen hayırhahlık (herkesin iyiliğini istemek) demektir. Zira bir hadîs-i şerîfte, “Şüphe yok ki din; Allah için, Allâh’ın Kitâb’ı için, Peygamberi için, Müslümanların idarecileri için ve bütün Müslümanlar için nasihatten, hayır dilemekten ibarettir.” buyurulmuştur.

Hakikaten, Cenâb-ı Hakk’ın dinine hizmet için yapılan çalışmalar, başkalarının hidayetine, selâmet ve saadetine vesile olmak için işlenen ameller, dinimizce çok makbuldür. Bunun içindir ki bir hadîs-i şerîfte, “Allâhü Teâlâ’nın bir kimseyi senin vasıtanla hidayete erdirmesi, senin için güneşin üzerine doğduğu ve battığı şeylerin cümlesinden daha hayırlıdır.” buyurulmuştur.

Nasihatin pek övülmüş bir hizmet olduğu hakikattir. Fakat riyâset (idarecilik) sevdasıyla veya bir mala veya insanların teveccühüne nâil olma maksadıyla yapılan nasihatler ve hitabeler, sahipleri için birer vebaldir, güzel bir niyetle olmadığı için, Allâhü Teâlâ nezdinde sevabı zâyi olur.

Din ve ahlâkça kendisinden yukarı mertebedeki kimselerin meşrû emirlerini, tavsiyelerini dinlememek ise “temerrüd” (inat etme) denilen fena bir haslettir ki hasetten, hevâya uymaktan ileri gelir. Allah rızası için yapılan bir nasihati kabul etmelidir.

BEYİT:

Nâdân ile sohbet etmek güçdür bilene

Çünki nâdân ne gelirse söyler diline

(Nâdân: Câhil, kaba, anlayışsız kimse.)

10 Kasım 2024 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

10 Nov, 04:30


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kulların, Allâhü Teâlâ’ya en sevimli olanı, Allâh’ın kullarına, en çok nasihat edenidir.” (Münâvî, Feyzu’l-Kadîr)

10 Kasım 2024 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

09 Nov, 04:10


KÜÇÜK HATTAT -2

Aradan geçen otuz, otuz beş seneden sonra, artık Hâfız Osman’ın şöhreti dünyaya yayılmıştı. Yazdığı Mushafların hediyesi, servet değerinde oluyor, çok talep görüyordu.

O zamanın padişahı, Hâfız Osman’ın yazdığı bir Mushaf’ı aldı. Bir harf bile eksik olmasın diye, hâfızlara okuttu. Hâfızlar sadece bir vâv harfinin olmadığını söylediler. Padişah, Hâfız Osman’ı davet ederek bu harfi yazmasını istedi.

Hâfız Osman, hemen hocasının duasını hatırladı:

“Padişahım, fermanınız başım üzerine! Ancak talebeliğimde, hocam şöyle bir dua etmişti. Şimdi uygun görürseniz onu yerine getirmek istiyorum” diyerek ahvâli olduğu gibi anlattı.

Padişah bu izahtan pek memnun oldu ve “Öyleyse ben hokkanı tutayım.” deyip diviti Hâfız Osman’ın eline verdi. Hâfız Osman, bin altına bir vâv harfi yazdı.

İşte gayretin ve çalışmanın yanında bir de hocaların duasını almak ne büyük mutluluktur. Hattat Hâfız Osman Efendi de hocasının duasını almanın semeresini gördü. (Küçük Hattat, Osmanlıca Hikâyeler 2, Hasbahçe Kitap)

ZİRÂÎ DON (SOĞUK)DAN MUHAFAZA USULLERİ

Mahsule en zararlı don hâdisesi, ilkbahar başlarında olanlardır. Bu vakitler, bitkiler için çimlenme, tomurcuklanma ve çiçeklenme zamanıdır. Ziraatle alâkadar olanlar, don hâdisesi için gerekli tedbirleri öğrenip zamanında almalıdır. Bu tedbirlerden bazıları şunlardır:

Don hâdiselerinin çok sık görüldüğü yerlerde, meyve ağaçlarının çiçeklenme devresinde çiçeklenmenin geciktirilmesi amacıyla ağaç dipleri 1 m çapında açılarak kar veya buz kalıpları konulmalıdır.
Toprak nemli, yabancı otları temizlenmiş, düzeltilmiş ve pekiştirilmiş olmalıdır.
Donu önlemede üstten sulama veya yağmurlama usûlünün mühim bir yararı vardır.
Uygun ısıtma ekipmanları kullanarak gerekli tedbirler alınmalıdır.
09 Kasım 2024 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

09 Nov, 04:10


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim, ümmetim için dinine fayda verecek kırk hadîs-i şerîf ezberlerse Allâhü Teâlâ onu, âlimler zümresi içinde ba‘s eder, ben de kıyamet günü ona şefâatçi ve (lehinde)şâhid olurum.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

09 Kasım 2024 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

08 Nov, 17:21


KÜÇÜK HATTAT -1

Osmanlı devrinde yaşamış meşhur Hattat Hâfız Osman, babadan yetim bir çocuktu. On bir yaşına geldiğinde gece gündüz hat sanatına çalışmaya başladı. Vâlidesiyle beraber İstanbul’un Cibali cihetlerinde, harap bir hânenin tavan arasında yaşıyorlardı.

Eyüpsultan’da bulunan hocasının evine haftada iki defa gider, yazdıklarını gösterirdi. Kış gelmiş, yağmurlar, çamurlar, sokakları geçilmez bir hâle getirmişti. Osman Efendi, yırtık pabuçlarıyla Cibali’den Eyüpsultan’a kadar gidip geliyordu. Annesi, bütün mahrûmiyetlere katlanıp ciğerpâresinin ayaklarını çamurlardan kurtarmak için bir çift çizme aldı.

Hâfız Osman, buna çok sevindi. Fakat küçük kalbi, vâlidesinin çektiği bu zahmetlere karşı çok mahzûn oldu. Bir gün sabahleyin evden çıktı. Hava soğuk ve yağmurluydu. Sokaklar âdeta çamur deryası hâlinde idi. Kirletip de validesini üzmemek için ayağına giydiği çizmelerini, köşe başında çıkarıp koltuğunun altına aldı. Böylece yalınayak Eyüpsultan’a, hocasının hânesine kadar gitti.

Hocaefendi sabah vakti kapı çalınca pencereden baktı. Hâfız Osman’ı yalınayak, çamurlar içinde, sırılsıklam, soğuktan elleri ve ayakları mosmor olmuş hâlde gördü. Hemen koşup kapıyı açtı. “Evladım Osman! Niçin yalınayak geldin, çizmeni neden giymedin?” diye sordu.

Osman, “Annem, çok zahmet çekerek aldı bunları. Çamurlarda giymeye kıyamadım.” dedi.

“O hâlde bu havada derse gelmeseydin ya…” dedi hocası. Osman da: “Çalışmazsam annem ihtiyar olunca ona kim bakacak!” diye cevap verdi.

Hocaefendi, çok müteessir oldu ve ağlamaya başladı. Hemen su ve bez getirdi. Kendi eliyle çocuğun üstünü, başını ve ayaklarını temizledi ve canı gönülden şöyle dua etti: “Oğlum! İnşâallah bir harfi bin altına yazar, bu zahmetlerin mükâfatını bir gün görürsün. Hokkanı padişah tutar, vezirler sana hizmet eder.” (Devamı yarın)

08 Kasım 2024 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

08 Nov, 17:20


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Hırslı iki kişi vardır ki onlar doymazlar: İlme karşı hırslı olan, ilme doymaz; dünyaya karşı hırslı olan, dünyaya doymaz.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

08 Kasım 2024 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

07 Nov, 04:06


EVLİYÂYA MUHABBET BESLEMELİDİR

Hazret-i Ömer (r.a.), bir gün Muâz bin Cebel (r.a.) Hazretlerinin, Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in mübarek kabri başında ayakta ağladığını gördü. “Seni ağlatan nedir ey Muâz?” diye sordu. O dedi ki:

…Resûlullah (s.a.v.) Efendimizden işittiğim bir hadîs-i şerîf sebebiyle ağlıyorum. O şöyle buyurmuşlardı:

(Hadîs-i şerîf ve izahı:) “Riyânın çok azı dahi şirktir.” Yani şirkten bir nevidir. Hazret-i Muâz’ın ağlamasının bir sebebi budur. Ümmet-i Muhammed’in hâline ağlamıştır. Zira şirk, çok gizlidir, ondan dininde kuvvetli olanların bile sakınması pek güçtür, ya zayıf olanların hâli nasıl olur, düşünmelidir.

“Kim Allâh’ın evliyasına düşmanlık ederse muhakkak Allâhü Teâlâ’ya harp ilan etmiş demektir.” Yani Allâh’ın evliyâ kullarından birisine eziyet eden, diliyle yahut fiiliyle onları üzen, öfkelendiren kimseler, o velî kulların sahibi olan Hazret-i Allâh’a harp ilan etmiş gibidirler. Yani Cenâb-ı Hak böylelerini perişan eder. Hz. Muâz’ın ağlamasının diğer sebebi budur. Zira insan, din kardeşleri ile konuşurken, bazen haddi aşar, kötü yahut edebe uymayan sözler eder. Çok kere bu hâl, onu isyana düşürür. Hâlbuki Allâh’ın velî kulları gizlidir. Bilmeden onlardan birisini incitmiş olabilir. Buna göre dâimâ edebe riâyet etmeli, diline ve kalbine sahip olmalıdır.

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, emrine itaat ederek güzel amellerde bulunan, insanlara iyilik eden iyi kullarını sever. O iyi kimseler, kaybolduklarında yoklukları hissedilmez, hâzır bulunduklarında kıymetleri bilinmez.” Yani onların Cenâb-ı Hak katındaki yüce mertebelerini, yakınlıklarını kimse bilmez. O zâtlar da çok hilim sahibi olduklarından halkın kendilerine cahilce davranmalarına sabır ve tahammül gösterirler.

“Onların kalpleri, hidâyet kandilleridir.” Yani Allâh’ın veli kulları, hidâyet rehberidirler. Onların haklarına riâyet etmek, onlara hürmet etmek icap eder. Hattâ onların himâyelerini, yardımlarını talep etmelidir...

07 Kasım 2024 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

07 Nov, 04:06


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem (Ehl-i Beyt’ine hitaben şöyle) buyurdular: “Nefsim kudretinde olan Allâh’a yemin olsun ki Allah ve Resûlü’nün rızası için sizi sevmedikçe bir kimsenin kalbine iman girmez.” (Sünen-i Tirmizî)

07 Kasım 2024 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

06 Nov, 04:12


TARİH İLMİNİN EHEMMİYETİ

Kâtip Çelebi, Süllemü’l-Vüsûl isimli eserinde şöyle yazmıştır:

Malumdur ki tarih ilmi, ilimlerin en faydalılarındandır.

Tarih, geçmişte meydana gelmiş olan bir hâdiseyi bilmektir. Geçmiş kavimlerin, beldelerin hâllerini, insanların neseplerini, mesleklerini, yaşayışlarını bilmek hep bu ilimle olur. Faydası sayılamayacak kadar çoktur.

Ashâb-ı Kirâm, Tâbiîn ve sonraki gelen âlimlerimiz, geçmiş kimselerin haberlerini, sözlerini ve hâllerini birbirlerine naklederlerdi. Nesep âlimi Mus’ab ez-Zübeyrî, “İmâm Şâfiî kadar tarih bilgisi olan zât görmedim” demiştir.

Abdullah bin Mübârek Hazretleri, hânesinden çok çıkmazlardı. “Yalnızlık çekmiyor musunuz?” diye soranlara; “Nasıl yalnızlık çekeyim, ben -hadîs-i şerîf ve haberlerini okuduğumdan- Peygamberimiz (s.a.v.), Ashâb’ı ve Tâbiîn ile birlikte oturuyorum.” cevabını vermiştir.

İmâm Nevevî (rah.), Tehzîbü’l-Esmâ kitabında diyor ki: “Kendisinden ilim naklolunan zâtları, sözlerini ve hâllerini bilmekte birçok fayda vardır ki bazıları şunlardır:

Büyük zâtların menkıbelerini, güzel hâllerini bilerek, onların edepleri ile edeplenmek mümkün olur. Onların güzel hâllerini örnek alarak onların nâil oldukları faziletlere nâil olunur.
Her bir zâtın ilimdeki derecesini bilmek mümkün olur. Böylece makamı yüce olanın kadri bilinir, ilim böyle zâtlardan alınır, hâli başka türlü olanlar da bilinip onlardan ilim alınmaz.
Geçmiş büyük zâtlar, bizim selefimiz, bir nevi mânevî büyüklerimiz makamındadırlar. Kişinin babasını, ecdadını bilmemesi gibi büyük noksanlık olmaz.
Geçmiş iki büyük zâtın sözlerinde farklılıklarla karşılaştığımızda onların en âlim ve takvâlı olanının sözüne ve fiiline uymak, bu ilimle mümkün olur.
Geçmiş zâtların ortaya koydukları eserlerin kıymetleri, bu ilimle anlaşılır. İlim talebesi hangisine mürâcaat edeceğini, hangisine öncelik vereceğini, bu ilimle bilir. Zira yazılmış kitaplar cidden pek çoktur.
06 Kasım 2024 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

06 Nov, 04:12


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “Biz sana, bu Kur’ân’ı (bu sûreyi) vahyetmekle sana (geçmiş ümmetlere ait) kıssaların en güzelini naklediyoruz. Hâlbuki sen, bundan evvel elbette bundan haberdar olmayanlardandın.” (Yûsuf Sûresi, âyet 3)

06 Kasım 2024 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

05 Nov, 03:26


HÂLİN DÜZGÜN OLDUĞUNUN ALÂMETLERİ

Evliyadan Zünnûn-i Mısrî (rah.) şöyle buyurmuştur:

Üç şey, müminin zengin iken salâhının (hâlinin düzgün olduğunun) alâmetidir:
Haramları terk ederek nefsine sahip olmak.
Malıındaki zekât, sadaka vesair hakları yerine vermek.
Allah rızası için insanlara tevazu göstermek.
Üç şey, fakir iken hâlinin düzgün olduğunun alâmetidir:
Rızıktan kendisine takdir olunana rıza göstermek.
Elindeki nimetlere şükür için güler yüzlü olmak.
Kendisinden bir menfaat umduğu kimseye dünya malı için alçalmamak.
Üç şey, âhireti sevmenin alâmetidir:
Allah korkusundan dolayı çok ağlamak.
Âhireti hatırından çıkarmayıp ona hazırlık yapmak.
Dünyayı sevmemek.
SULTAN MELİKŞAH’IN DUASI

Selçuklu sultanlarından Sultan Melikşah, adâletle hüküm sürmüş, Ehl-i Sünnet’in hâmîsi ve Hanefî Mezhebi’ne mensup bir padişahtır.

Sultan Melikşah, isyan eden kardeşi Tekiş üzerine ordusuyla harekete geçmişti. Tus civarına geldiğinde İmâm Ali bin Mûsâ Kâzım (rah.) Hazretlerinin türbesini ziyaret etti. Yanında veziri Nizâmülmülk de vardı.

Ziyaretten çıktıklarında Sultan Melikşâh, vezirine, “Allâh’a nasıl dua ettin?” diye sordu. Veziri Nizâmülmülk, “Hazret-i Allâh’ın, sizi galip kılması için dua ettim.” dedi. Sultan, “Ama ben şöyle dua ettim: ‘Allâh’ım! Eğer kardeşim, Müslümanlara daha faydalı olacak ise onu bana galip kıl. Eğer ben, Müslümanlara daha faydalı olacak isem beni kardeşime karşı muzaffer eyle!”

Sultan’ın bu seferinde ordusu, İsfahan’dan Antakya’ya kadar yol aldı. Ancak askerlerinden hiçbirinin, halktan bir kimseye zulmettiği aslâ işitilmedi. Bu hüsn-i niyeti ve adâleti sebebiyle Sultan Melikşah, kardeşine karşı yaptığı harpte zafer kazandı.

05 Kasım 2024 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

05 Nov, 03:26


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kâmil bir mümin, her hâlinde hayır üzeredir. (Öyle ki) ruhu bedeninden alınır da o (bu hâlde dahi) Allah Azze ve Celle’ye hamd eder.” (Sünen-i Nesâî)

05 Kasım 2024 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

04 Nov, 01:32


TEVEKKÜLE BİR MİSAL

İslâmiyet’e göre bir Müslüman, bir işin olması için her türlü vasıta ve vesileleri hazırlar. Sonra kalp huzuru ve vicdan selâmeti ile tevekküle bağlanır. Tevekkülde önce, irâde yani bir işi isteyip kastetmek, sonra kudret: yani gücünü o işe sarf etmek, sonra tevekkül ederek hayırlı neticesini Cenâb-ı Hak’tan beklemek gelir.

Ziraat, tam bir tevekkül örneğidir. Çiftçi, iyi ıslâh edilmiş bir toprağa tohumunu attıktan, üzerine düşen ilk tedbirleri aldıktan sonra, Cenâb-ı Hakk’ın rahmet ve inâyetini bekler durur. Nitekim kazançta sebeplere lâyıkıyla yapışmanın, tevekkülden önce geldiği şöyle tarif edilmiştir:

Tevekkül pek güzel bir ameldir. Fakat tevekkülde sebeplere sarılmak da Peygamberimizin (s.a.v.) sünnetidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir a’râbî’ye, “Cenâb-ı Hakk’a tevekkül ile beraber devenin ipini de bağla!” buyurdu. Öyleyse “Çalışıp kazanan, Allâh’ın sevgili bir kuludur, onun dostudur.” hadîs-i şerîfinden gafil olma! Tevekkül ederken sebebe tevessül etmekte tembel davranma!

MUTFAĞIMIZ: PATATESLİ KURU FASULYE (5 Kişilik)

Malzemeler: 1 adet soğan, 1 adet domates, 50 gram et, 1 adet patates, 2 su bardağı kuru fasulye, 6 su bardağı su, 1 kaşık salça, sıvı yağ, tuz, nane, kekik ve kimyon.

Hazırlık: Kuru fasulye, akşamdan suya ıslanır. Sabah, suyu süzülüp yıkanır ve bir tencerede 4 bardak su ile 20 dakika haşlanır. Üzerinde biriken kef alınır. Haşlandıktan sonra dinlenmeye bırakılır.

Yapılışı: İnce doğranmış soğan ve salça, yağda kavrulur. Küp şeklinde doğranmış patates ve domates ilave edilir.Kıyma veya kuşbaşı yapılmış bir parça et konulur.

Sonra tuz, kuru nane, kekik ve kimyon eklenir. Üzerine 1 bardak su konulur. Patatesler yumuşayıncaya kadar (10-15 dakika) pişirilir. Daha önce haşlanılan kuru fasulyeler ilave edilip 10 dakika daha kaynatılır. Yarım saat kadar dinlendirilir ve sonra ikram edilir. Afiyet olsun.

04 Kasım 2024 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

04 Nov, 01:31


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “(Bir iş yapmaya) azmettiğin zaman Allâhü Teâlâ’ya tevekkül et. Zira Allâhü Teâlâ, tevekkül eden kullarını sever.” (Âl-i İmrân Sûresi, âyet 159)

04 Kasım 2024 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

03 Nov, 02:15


HAZRET-İ ÖMER’DEN (R.A.) HİKMETLİ SÖZLER

• Kardeşinin sana düşen işini en güzel şekilde gör ki o da lüzumunda, sana daha güzeli ile mukabelede bulunsun.
• Eğer bir Müslümanın söylediği sözü, hayra yormaya yol bulabiliyorsan, onun şer olduğunu düşünme, hayra yor.
• Töhmet mahallerinde bulunan kimse, kendisi hakkında sûizanna kapılanları kötülemesin.
• Sırrını saklayanın işi, kendi elinde olur. Sırrını ifşa eden kimsenin işi, elinden çıkar, artık sırrını söylediği kimseye bağlı olur.
• Sadık kardeşler edin, onların yakınında yaşa. Zira sadık dost, bolluk zamanında süs, sıkıntılı zamanlarda da en güzel yardımcıdır.
• Dâima doğru ol.
• Seni alâkadar etmeyen şeylere müdâhale etme, karışma.
• Henüz olmamış şeyin peşine düşme. Zira olan şeylerde, seni, olmayan işlerle meşgul olmaktan alıkoyacak kadar iş vardır.
• Bir şeye sahip olduğuna senin için sevinmeyecek kimselerden, herhangi bir ihtiyacını isteme.
• Fâcir (günahkâr) kimse ile arkadaşlık etme, sana günahını öğretir.
• Sana kötülük yaparak Allâh’a isyan eden kimseye yapacağın en güzel mukabele, Allâh’a itaat ederek ona karşılık vermendir.
• Düşmanından uzak dur. Emîn (güvenilir olan) dostun hariç, diğer arkadaşlarına karşı da ölçülü ve dikkatli hareket et. Emîn dost ise ancak Allah’tan korkan, Allâh’ın kelâmını ve hak sözü işittiğinde huşû duyan, ibadetleri tevâzu ile yapan, günahlardan korunandır.
• İşlerini Allah’tan korkan kimselerle istişâre et. Zira hakîkî âlimler onlardır. İşlerin hakikatini bilirler. Allâhü Teâlâ -meâlen-: “...Allah’tan hakkı ile ancak âlimler korkar...” (Fâtır Sûresi, âyet 28) buyurmuştur.
03 Kasım 2024 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

03 Nov, 02:15


İbn-i Mes‘ûd radıyallâhü anh buyurdu ki: “Ömer (bin Hattâb), Müslüman olduğundan beri (kâfirlere karşı) başımız hep dik olduk.” (Sahîh-i Buhârî)

03 Kasım 2024 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

02 Nov, 05:33


UYKUNUN KISIMLARI

Uyku; uyanıklık hâline mahsûs olan fiillerin kesilmesiyle bedenin istirahat etmesidir.

Âlimler, uykuyu şu kısımlara ayırmışlardır. Bunlar:

1. Sünnet olan uyku: Resûlullah Efendimizin (s.a.v.), duhâ vaktinin sonunda uyudukları az uyku yani kaylûledir.
2. Cünûn uykusu: İkindi namazından sonra uyumaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “İkindiden sonra uyuyan mecnun olmazsa ona şaşılır.” buyurmuşlardır.
3. Gaflet uykusu: Akşam namazı vaktinde uyumak, insanda gaflete sebep olur.
4. Ukûbet uykusu: Yatsı namazı kılmadan önce uyumaktır. (Zira bu vakitte uyuyan ya derin uykuya dalıp yatsı namazını geçirir veya uyansa da namazı uykulu bir hâlde kılar.)
5. Âdet olan uyku: Yatsı namazından sonra vücudun ihtiyacı kadar uyumaktır.
6. Fukarâ uykusu: Gün doğarken uyumaktır. Bu vakitte uyumak, fakirliğe sebep olur.
7. Garâmet uykusu: Olur olmaz vakitte uyuyan kimsenin uykusudur.
8. İstirahat uykusu: Bir hastanın, sıhhate kavuşmaya başladığı vakitteki uykusudur.
9. İbadet olan uyku: Oruç tutanların uykularıdır.
10. Nedâmet (pişmanlık) uykusu: Sabah namazı vaktinde uyumaktır.
11. Kerâmet uykusu: İbadet ile meşgul iken elinde olmadan gelen uyku hâlidir. Allâhü Teâlâ Hazretleri, böyle kullarını meleklerine över.
CEMÂZİYELEVVEL İCTİMÂI, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî-Kamerî 1446 yılı Cemâziyelevvel ayı ictimâı, 1 Kasım Cuma günü Türkiye saati ile 15.48’dedir. Ru’yet ise 2 Kasım Cumartesi, Türkiye saati ile 7.33’tedir.

Hilâl ilk olarak Büyük Okyanus’tan ve Avustralya Kıtası’ndan itibaren batı taraflara doğru görülmeye başlayacaktır. 3 Kasım Pazar günü de Cemâziyelevvel ayının 1. günüdür.

02 Kasım 2024 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

02 Nov, 05:32


Ebû Berze radıyallâhü anh dedi ki: “Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, yatsı (namazını kılma)dan önce uyumaktan, yatsıdan sonra da (dünya kelâmı) konuşmaktan hoşlanmazdı.” (Sahîh-i Buhârî)

02 Kasım 2024 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

01 Nov, 00:59


SADAKALARI MİNNETSİZ VERMELİDİR

Minnet; ihsanda ve ikramda bulunulan kimseye, ben sana şunları verdim, bunu sana ben verdim, diyerek verilen nimeti onun başına kakmak, onu üzmektir.

Ezâ; nimet verilen, iyilikte bulunulan kimseyi mahcup etmek, utandırmaktır. Veya ikramda bulunulan kimseyi, bilmesi hiç icap etmeyen birisi yanında ikram ettiğini söyleyerek utandırmaktır. Bunların hiçbirisi câiz değildir.

Bakara Sûresi’nin, “Bir tatlı söz, bir kusur bağışlamak, arkasından eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır...” meâlindeki 263. âyet-i kerîmesi, bizlere en güzel bir muâşeret, bir ictimâî terbiye dersi vermektedir. Bu âyet-i kerîme şöyle tefsir edilmiştir:

Bilmelidir ki gönül alan hoş bir söz, kusuru görmemek, ayıp örtmek, münasebetsizliğe (saygısızlığa) karşı af ile muamele etmek, talep edilen bir şeyi imkân yoksa tatlı dille geri çevirmek, arkasından ezâ gelen veya gönülsüz olarak verilen bir sadakadan hayırlıdır. Binâenaleyh bir fakire bir malı minnetle, büyüklenerek ve kibirlenerek vermektense ona nazikâne bir sûretle muamele etmek, İslâmî terbiye icabıdır. Zira, Hazret-i Allah, Ganî’dir (mutlak zengindir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur), ona kirli şeyler takdim etmek felaket sebebi olabilir.

Ganî olan Hazret-i Allah, rızâ-yı İlâhî için yapılacak iyilikleri mükâfatsız bırakmaz, kendisine sığınanı başkalarının minnet yüküne tahammül ettirmez, onları hatır ve hayale gelmez öyle cihetlerden rızıklandırır ki gün gelir fakiri, o minnetçiye sadaka verecek derecede zengin eder. Maamâfîh Allah, Halîm’dir; her günahkâra derhâl cezasını vermez. Ezâ yapanlara da cezaya ve azâba müstehak olmadıklarından dolayı değil, fakat tevbekâr olsunlar diye hilminden dolayı mühlet verir.

Nitekim Allâhü Teâlâ, Bakara Sûresi’nin 264. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Ey iman etmiş olanlar! Sadakalarınızı(n sevabını) başa kakmakla, incitmekle iptal etmeyiniz.” buyurmuştur.

01 Kasım 2024 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

01 Nov, 00:58


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Âdemoğlu ‘Benim malım, benim malım’ deyip durur. Acaba sadaka verip âhirete bıraktığından veya (israf etmeden) yiyip tükettiğinden veyahut giyip eskittiğinden başka (sana fayda veren) malın var mıdır?” (Sünen-i Tirmizî)

01 Kasım 2024 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

31 Oct, 04:10


BÂYEZÎD-İ BESTÂMÎ (K.S.) HAZRETLERİNDEN

Silsile-i Sâdât’ın beşinci halkası olan Ebû Yezîd Tayfûr el-Bestâmî (k.s.) Hazretlerinin ismi Tayfûr, künyesi Ebû Yezîd, lakabı Sultânü’l-Ârifîn’dir. Hicrî 188 (M. 803) senesinde -İran’ın kuzeyinde, Hazar Denizi yakınındaki- Bistâm şehrinde dünyaya geldi. 261 (M. 874) veya 264 (M. 877) senesinde âhirete irtihâl ettiler.

Mübarek Sözlerinden:

“Hakka vâsıl olanlar, hürmete riâyet ederek vâsıl olmuşlardır. Kovulanlar da hürmeti terk ettikleri için kovulmuşlardır.”

Bir kişi gelip “Bana, kurtuluşuma vesile olacak bir şey öğretiniz.” dedi. “Şu iki şeyi iyi öğren. Bunları aklından çıkarmazsan başka bir şeye ihtiyacın olmaz: Allâhü Teâlâ seni bilir, seni ve yaptıklarını her zaman görür.” buyurdular.

“İşlediğin günahın sana zarar verdiği gibi mümin kardeşini hakir ve küçük görmen de aynı şekilde zarar verir.”

“Ya olduğun gibi görün veya göründüğün gibi ol.”

“Kiminle arkadaşlık edelim?” diye soruldu, buyurdular ki:

“Hasta olduğun zaman seni ziyaret edecek, günah işlediğin zaman senin için tevbe ve istiğfâr edecek kişiyle. Zira o, senin işlediğin şeyleri bilir.” Yani, senin işlediğin günahları görür ve o günahı kendi günahı kabul eder. Bu günahtan hem kendisi tevbe eder, hem de senin tevbe etmene vesîle olur.

“Beni Rabb’ime yaklaştıracak bir amel söyleyiniz” denildi;

“Evliyâullahı sev ki onlar da seni sevsinler. Zira Allâhü Teâlâ, evliyâsının kalblerine rahmetiyle nazar eder. Umulur ki Allâhü Teâlâ, bir velî kulunun kalbinde sana da rahmetiyle nazar eder de seni affeder.” buyurdular.

“Bana, ‘Bunu niçin yapmadın?’ denilmesi, ‘Niçin bunu yaptın?’ denilmesinden daha sevimlidir.”

“Kerâmet gösteren, hattâ havada uçan birini görseniz, Allâhü Teâlâ’nın emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınmaktaki, dinin hududunu muhafaza ve dinin hükümlerini yerine getirmekteki hâlini görmedikçe ona aslâ itibar etmeyin.” (Silsile-i Sâdât, Fazilet Neşriyat)

31 Ekim 2024 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

31 Oct, 04:10


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Allâhü Teâlâ’yı zikretmek için toplanan ve bununla sadece Allah rızâsını murat eden her topluluğa semâdan bir münâdî şöyle nidâ eder: Mağfiret olunduğunuz hâlde kalkın. Muhakkak günahlarınız, sevaplara tebdîl edildi.” (Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

31 Ekim 2024 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

30 Oct, 04:53


ŞEYTANDAN, ALLÂHÜ TEÂLÂ’YA SIĞINMAK

Şeytan, insanın apaçık düşmanıdır. Onun için Şeytan’dan, Allâhü Teâlâ’ya sığınmak lazımdır. Bu, ondan korkulduğu için değil, bilakis Allâhü Teâlâ’nın düşmanını düşman bilmekten dolayıdır. Bu ise Allâhü Teâlâ’ya muhabbetin eseri ve ona kullukta kemâle erebilmek için Allâh’tan gayrısından Allâh’a sığınmaktır.

Ayrıca Şeytan’dan, Allâh’a sığınmak, Allâhü Teâlâ’nın emrini yerine getirmektir ki bu da itaatte bağlılıktır. Allâhü Teâlâ’ya ilticâ etmek, ona karşı acziyeti itiraf etmek demektir.

Enes bin Mâlik (r.a.) buyurmuştur ki:

“Mümin, beş hâl içerisindedir;

İmanı kâmil olmayan müminler ona haset eder, münâfıklar buğzeder, düşmanları, ona zarar vermek, Şeytan, hak yoldan saptırmak, nefsi de doğru yoldan çıkarmak ister. Binâenaleyh müminin, bunların tamamının şerrinden kurtulmak için Allâhü Teâlâ’ya sığınması gereklidir.”

Mümin, tek başına yürüyen bir kimse gibidir. Şöyle ki bu kimse, köpekleri bulunan bir evin önüne gelir. Bu köpekler ona saldırıp zarar vermek isterler. O ise kendini onlara karşı savunmaktan âcizdir. Onların üstüne gittikçe, onlar daha çok kendisine saldırırlar. Burada yapılacak en akıllıca iş; köpekleri, kendisinden uzaklaştırması için ev sahibini çağırmaktır. Çünkü ev sahibinin bir kere köpekleri uzaklaştırmak için bağırması, onun bin kere bağırmasından daha tesirlidir.

İşte bunun gibi şeytan da, Allâhü Teâlâ’nın kapısında bir köpektir, O’nun kapısına gelenleri helâk etmek ister. Şeytanın şerrinden korunmanın en iyi yolu da Allâhü Teâlâ’ya sığınmaktır. Çünkü onu uzaklaştırmaya ve kahretmeye ancak Allâhü Teâlâ kadirdir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Ömer, Kız: Zeyneb

30 Ekim 2024 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

30 Oct, 04:53


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “Ve eğer sana şeytan tarafından bir vesvese gelirse hemen Allâhü Teâlâ’ya sığın. Şüphe yok ki, O (Allah, senin lisânındakini) hakkıyla işiticidir, (kalbindekini) tamamıyla bilicidir.” (A‘râf Sûresi, âyet 200)

30 Ekim 2024 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

29 Oct, 04:05


VEZİRİN HÜRMET ETME SEBEBİ

Selçuklu veziri Nizâmülmülk, huzuruna âlimler geldikleri zaman hürmetle ayağa kalkar, onlara yer gösterirdi. Fakat Ebû Ali Fârmedî (k.s.) Hazretleri geldiği zaman hürmetle ayağa kalkıp karşıladığı gibi onu kendi makamına oturtur, kendisi de önünde otururdu. “Neden böyle yapıyorsun?” diye sorulunca şöyle cevap verirdi:

“Diğer âlimler huzûruma gelince bana, sen şöyle iyisin, böyle iyisin diyerek bende olmayan şeylerle beni övüyorlar. Onların bu sözleri, nefsimin hoşuna gidiyor. Fakat Ebû Ali Fârmedî (k.s.), bana nefsimin ayıplarını söylüyor, böylece nefsim kırılıyor, yaptığım birçok hatadan vazgeçiyorum.”

HAYVANLARIN HAREKETLERİNE GÖRE HAVA TAHMİNLERİ

Kuşlar eğer yüksekten uçuyorsa muhtemelen hava güzel olacaktır. Daha alçaktan uçarlarsa muhtemelen bir fırtına yaklaşmaktadır. Fırtınanın meydana getirdiği basınç düşüşü, kuşların kulaklarını rahatsız ettiğinden dolayı da buna uyum sağlamak için daha alçaktan uçarlar. Kuşların topluca bir yere konmaları, hava basıncının hızla düştüğünü gösteriyor olabilir.

Martılar umumiyetle, yaklaşan bir fırtına varsa denizde uçmayı bırakıp sahile sığınırlar. Hafif rüzgârlı sahillere yakın olarak alçaktan dolaşmaları, fırtınalı bir hava habercisi olarak görülür. Yağmur yağmadan önce kuşlar bir anda sessizleşirler.

İnekler, kötü hava geliyorsa birbirlerine yakın durmaya meyillidirler. Fırtına öncesinde ise yere yatarlar.

Kaplumbağalar, çok yağış olacaksa bir iki gün öncesinde daha yüksek yerlere gider.

Yunus balıklarının su üstünde görülmeleri, havanın 12 saat değişmeyeceğine işaret olabilir.

Dağ kuşlarının ve çeşitli hayvanların birden ortadan kaybolmaları veya bir yöne hızla kaçmaları, aksi yönden bir sağanak yağmur veya fırtınanın geleceğine işarettir.

Karınca, yuvasını kurak yere yaparsa yağmurun, nemli yere yaparsa yazınki kuraklığın belirtisidir.

29 Ekim 2024 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

29 Oct, 04:05


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Allâhü Teâlâ’dan faydalı ilim isteyiniz. Fayda vermeyen ilimden de Allâhü Teâlâ’ya sığınınız.” (Sünen-i İbn-i Mâce)

29 Ekim 2024 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

28 Oct, 04:25


HAKÎKÎ MÜMİN NASIL OLMALIDIR?

Tâbiîn’den Câbir el-Cu‘fî (rah.) şöyle anlattı:

“İmam Muhammed Bâkır rahimehullâh bana, şöyle buyurdu:

“Ey Câbir! Kişi, kalbi saf ve temiz olduğu hâlde Allâhü Teâlâ’nın dinine girerse, artık onun kalbi, ondan başka şeylerle meşgul olamaz.

Ey Câbir! Dünya denen şey nedir ki? Neredeyse yok hükmündedir.

Dünya, bindiğin bir binekten, giydiğin bir elbiseden veya nikâhladığın bir eşten ibaret değil midir?

Ey Câbir! Hakîkî müminler, dünyada ebedî kalacaklarmış gibi ona kapılmazlar, âhiretin varlığını ve geleceğini bildikleri için kendilerini emin hissetmezler. Fitnelerden işittikleri şeyler, kendilerini Allâhü Teâlâ’yı zikretmekten alıkoymaz. Dünya ziynetlerinden gördükleri şeyler Allâhü Teâlâ’nın nuruyla meşgul olmaktan onları geri bırakmaz! Bu sebeple iyilik ve ihsân sahiplerinin sevaplarına nâil olup kurtuluşa ererler.

Takvâ ehli kimseler, dünya halkının en az mala sahip olanları olmakla beraber sana en çok yardımı dokunanlardır. Eğer sen, (Allâhü Teâlâ’yı) unutsan sana hatırlatırlar, ona ibadette sana yardımcı olurlar, Allâh’ın haklarını söylemek husûsunda kuvvetlidirler. Allâhü Teâlâ’nın emirlerini hakkıyla yerine getirirler. Bütün muhabbetlerini Allâh Azze ve Celle’nin muhabbetine hasretmişlerdir. Yegâne sahipleri ve mâlikleri olan Allâhü Teâlâ’ya itaat için dünyadan şiddetle sakınırlar. Allâhü Teâlâ’nın dâima kendilerini gözettiğini bilirler.

Sen, dünyayı az vakit konaklayıp sonra seyahatine devam ettiğin bir konak gibi veya rüyanda sahip olup sonra uyandığında elinde görmediğin bir mal gibi düşün. Allâhü Teâlâ’nın seni muhafaza etmek için emrettiği dinin hükümlerine son derece riâyet ederek sen de Allâhü Teâlâ’nın hakkını gözet.”

28 Ekim 2024 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

28 Oct, 04:24


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Şâyet dünya(nın kıymeti), Allâhü Teâlâ indinde bir sivrisineğin kanadına denk olsaydı, kâfire, ondan bir yudum su bile içirmezdi.” (Sünen-i Tirmizî)

28 Ekim 2024 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

27 Oct, 01:47


TRABZON’UN FETHİ -2

Bu çok güç hareket esnasında, Fâtih Sultan Mehmed Han’ın, Bulgar Dağı yamaçlarından yayan çıkmak mecburiyetinde kaldığını gören Sâre Hatun:

“Ey oğul! Bu Trabzon’a bu zahmet nedendir?” diye suâl edince, Hazret-i Fâtih, “Bu zahmetler, Trabzon için değil! Bu zahmetler, Allah içindir, din yolu içindir, Dîn-i Celîl-i Mübîn-i İslâm yolu içindir. Zira elimizde İslâm’ın kılıcı vardır. Bize gazi denmesine lâyık olabilmek için zahmet çekiyoruz. Yarın, Huzûr-i İlâhî’de, Cenâb-ı Hakk’a mahcup olmamak için bu zahmeti çekiyor, gayret ediyoruz.” diye ifade buyurmuşlar.

Trabzon hem karadan hem denizden kuşatılmış, şiddetle muhasara edilmiş ve İmparator, kayıtsız şartsız teslim olmaya mecbur bırakılmıştır. Daha sonra Hazret-i Fâtih, Trabzon hazinesinin değerli mallarından Sâre Hatun’a da vererek onu, oğlunun yanına göndermişti.

NOHUT YEMEĞİ (5 kişilik)

Nohut, kuraklığa karşı dayanıklı bir bitkidir. Bol nişastalı ve azotça zengindir. Ayrıca protein, demir, kalsiyum ve fosfor gibi mineralleri de ihtivâ eder.

Malzemeler: 2 su bardağı nohut, 1 adet kuru soğan, 2 adet yeşil biber, 5 kaşık zeytinyağı, 1.5 kaşık domates salçası, 1 kaşık biber salçası, 1 tatlı kaşığı tuz, yarım çay kaşığı karabiber, pul biber ve kimyon.

Yapılışı: Nohut, yıkanır. Üzerini kaplayacak kadar su içinde bir buçuk çay kaşığı tuz ilave edilerek bir gece bekletilir. Ertesi sabah nohutların suyu süzülüp bir tencereye konulur. Üzerini geçecek kadar su konularak 20 dakika haşlanır. Yemek saatine yakın vakte kadar dinlendirilir. Hava sıcaksa ılıdıktan sonra buzdolabında bekletilir.

Yemek saati yaklaşınca soğan ve yeşilbiber, yemeklik olarak doğranır. Tencereye zeytinyağı konulur, soğan ve biberler, birkaç dakika karıştırarak kavurulur. Domates ve biber salçası, tuz, karabiber, pul biber ve kimyon eklenir. Birkaç dakika karıştırarak biraz daha kavurulur. Sonra nohut, haşlama suyu ile birlikte konulur. Kıvamlı olursa 1-2 bardak su ilave edilebilir. 10 dk. kaynatılır. 15 dakika dinlendirildikten sonra ikram edilir.

27 Ekim 2024 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

27 Oct, 01:47


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Güçlü bir mümin, zayıf olandan daha hayırlıdır ve Allâhü Teâlâ’ya daha sevimlidir.” (Sahîh-i Müslim)

27 Ekim 2024 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

26 Oct, 02:57


TRABZON’UN FETHİ -1

Fâtih Sultan Mehmed Han devrinde, Akkoyunlu Devleti hükümdarı Uzun Hasan, Osmanlı Devleti’nin doğuda en mühim rakibi hâline gelmişti (1459). Uzun Hasan, Avrupa devletleri ve Trabzon Rum İmparatoru ile ittifak hâlinde idi, gizli faaliyetleri hiç eksik olmuyordu. Fâtih Sultan Mehmed Han’a, elçi göndererek himâyesindeki Trabzon Rum İmparatorluğu’nun Osmanlı hazinesine haraç vermekten affını ricâ etmişti. Müspet bir cevap alamayınca Osmanlı hududunu aşarak Koyulhisar Kalesi’ni zapt edip açıktan açığa hasım vaziyetine geçmişti (1461).

Bunun üzerine Fâtih Sultan Mehmed Han, sefere çıkmış, Koyulhisar’ı geri aldıktan sonra Bulgar Dağı’na doğru ilerlemişti. Akkoyunlu kuvvetleri bozulunca Uzun Hasan telaşlanıp sulh yapmak istemişti. Gümüşhâne dağlarından bir yüksek tepenin önünde Uzun Hasan’ın annesi Sâre Hatun, birtakım elçiler ve hediyelerle Fâtih Sultan Mehmed’in ordugâhına gelip arz ettiği, oğlunun sulh isteği, Trabzon seferinde tarafsız kalması şartıyla kabul edilmiş ve Sâre Hatun, seferin selâmetini temin için seferin sonuna kadar Osmanlı ordusunda alıkonulmuştur.

Fâtih Sultan Mehmed Han, bu hatuna çok hürmet etmiş, “Ana” diye hitâb etmiştir. Gümüşhane’nin sarp ve karlı dağlarından ve ormanlarından yol açtırarak ordusunu aşırıp geçiren Fâtih Sultan Mehmed Han’ın bu çetin hareketi, İstanbul muhasarasında karadan gemi yürütmesi kadar büyük bir muvaffakiyettir.

Yolların tesviye edilmesi, ordunun geçmesi için ormanlık içerisinden yolun açılması için gayret ediliyor. Büyük meşakkatlerle o tepeler, yaylalar aşılıyor, daha da ilerleniyor. İstikrarla, gayretli bir şekilde Bulgar Dağı diye isim verilen o yüksek dağın belli bir noktasına gelince artık bineklerden de inmek icap ediyor. Bu sefer yaya olarak, ara yollardan yürüyerek dağları aşmak ve Trabzon’a inip orayı fethetmek için bu kadar gayret içerisindeler. (Devamı var)

26 Ekim 2024 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

26 Oct, 02:57


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Her kim ki bir atı (bineği) Hazret-i Allâh’a iman ederek ve vaadini de tasdik ederek Allah yolunda (bir hizmet ânı geldiğinde onunla hizmete koşarım niyetiyle) tutar zapdederse kıyamet gününde o bineğin; yediği, içtiği, çıkardığı bevli hepsi Mîzân’da tartılır (eksiksiz olarak, sevap olarak o kişiye verilir).” (Sahîh-i Buhârî)

26 Ekim 2024 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

25 Oct, 04:47


HELÂK OLAN KAVİMLER

Kur’ân-ı Kerîm’de En’âm Sûresi’nin 4 ilâ 6. âyet-i kerîmelerinde, müşriklerin Allâhü Teâlâ’nın âyetlerini kabulden kaçındıkları bildirilmektedir. Büyük bir kuvvet ve güce sahip iken günahları yüzünden helâk olup gitmiş bulunan kavimlerin hayatları hatırlatılarak günümüzdeki dinsizlerin, din ile alay edenlerin o feci hâlleri kınanmaktadır. Şöyle tefsir edilmiştir:

Yâ Muhammed! Kâfirler, Kur’ân-ı Kerîm’in pek açık âyetlerini inkâr ettiler. Fakat öyle inkâr ve alay edenler için Cenâb-ı Hakk’ın haber vermiş olduğu azâplar, felaketler, başlarına muhakkak gelecektir. Hak ile alay etmenin ne olduğunu o zaman anlayacaklardır. Böyle inkâr ve alay edenler, Şam’a ve sair tarihî beldelere sefer etmiş oldukları zaman, “Onlardan evvel ne kadar ümmetler, kavimler helâk ettiğimizi görmediler mi, bırakmış oldukları eserlere, tarihî hayatlarına bakmadılar mı?”

Nuh, Âd, Semûd, Lût gibi kavimleri, Nemrud, Firavun gibi muvakkaten saltanat sürmüş, sonra da küfürleri yüzünden helâk olup gitmiş şahısların hayatını düşününüz, ey münkirler, ey kendi varlıklarına mağrur olan gafiller! Yani biz, zaman zaman ne ümmetler, ne kavimler helâk ettik ki, yeryüzünde size vermediğimiz güç ve kuvveti onlara vermiş idik. Onların üzerlerine semayı, semanın feyzini göndermiş de göndermiştik. Ve nehirleri öyle yapmıştık ki altlarından akıyor da akıyordu. Yani böyle Cennet gibi vatanlarda üstlerinden altlarından nimetlere gark olarak bolluk içinde, nehirler, bağlar, bahçeler, meyveler arasında safa ile yaşıyorlardı.

İşte onlar, böyle pek ziyade nimetlere nâil oldukları hâlde dinden mahrum kalmış, peygamberlerine tâbi olmamış oldukları için, günahları sebebiyle onları mahvettik, helâk ettik. O kuvvetler, bu servetler, kendilerini kurtaramadı. Arkalarından, onların yerlerine, başka kavimler getirdik. Öyle ise Allâh’ın ve Resûlullâh’ın itaat yolunu tutsanız ya! Sizler neyinize güveniyorsunuz?

Hâsılı Allâhü Teâlâ, sizden evvelki Âd ve Semûd gibi kavimleri, günahları yüzünden helâk etmeye ve yerlerine başkalarını getirip onlarla yeryüzünü ıslah ve imara kadir olduğu gibi size de böyle yapmaya kâdirdir.

25 Ekim 2024 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

25 Oct, 04:47


Allâhü Teâlâ buyurdu ki -meâlen-: “Ve senin Rabb’in, o beldeleri, ahalisi salâh ehli kimseler iken zulümle helâk edecek değildir!” (Hûd Sûresi, âyet 117)

25 Ekim 2024 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

24 Oct, 03:27


TAKVÂ’NIN FAZİLETLERİ

Takvâ, hak yolun temeli ve hakikati arayanların esasıdır. Hak yolu tutanlar, takvâ üzere yürürler, Hakk’a vâsıl olanlar, onunla vâsıl olurlar. Allâhü Teâlâ, bütün ümmetlere takvâlı olmalarını emretmiştir.

Takvânın beş derecesi vardır:

Birincisi, kulun küfürden sakınmasıdır. Bu, İslâm makamıdır.

İkincisi, günahlardan ve haramlardan sakınmasıdır. Bu, tevbe makamıdır.

Üçüncüsü, şüpheli şeylerden sakınmasıdır. Bu, verâ makamıdır.

Dördüncüsü, mübâhların fazlasından sakınmasıdır. Bu, zühd makamıdır.

Beşincisi, mâsivâyı (Allâhü Teâlâ’dan başka her şeyi) terk etmektir. Bu da müşâhede makamıdır.

Takvânın Kur’ân-ı Kerîm’de bildirilen birçok fazileti vardır ki bunlardan bazıları şöyledir:

• Takvâ, hidâyete vesiledir.

• Allâhü Teâlâ’nın manevî yardımına vesile olur.

• Allâhü Teâlâ’nın muhabbetine ve ona yakınlığa vesiledir.

• Takvâ, kalbi nurlandırır.

• Takvâ, sahibi için her sıkıntıdan bir çıkış, kurtuluş olur. Onun hiç hatır ve hayaline gelmeyecek bir cihetten rızıklanmasına vesile olur.

• Allâhü Teâlâ, takvâ sahibine, işlerinde kolaylık verir.

• Allâhü Teâlâ, takvâ sahibinin günahlarını örter ve amellerine kat kat sevap verir.

• Takvâ, amellerin kabulüne vesiledir.

• Takvâ, dünya ve âhirette kurtuluşa vesiledir.

• Takvâ sahipleri, dünya hayatında ve âhirette müjdelenen nimetlere kavuşur.

• Takvâ, naîm Cennetlerine ulaştırır, Cehennem’den kurtuluşa vesîle olur.

24 Ekim 2024 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

24 Oct, 03:26


Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kimde şu üç şey bulunursa sevâbı hak eder ve imanını kemâle erdirmiş olur: İnsanlar arasında geçinebileceği (güzel) ahlâk, Allâhü Teâlâ’nın haram kıldıklarından kendisini menedecek verâ ve cahilin cahilce hareketlerini defedebileceği hilim(yumuşak huyluluk).” (Müsnedü’l-Bezzâr)

24 Ekim 2024 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

23 Oct, 04:16


ASHÂB-I BEDİR: ÂSIM BİN SÂBİT (R. ANH)

Ensâr’dan ve Evs kabilesinin Amr bin Avf neslindendir.Âsım (r.a.), Bedir ve Uhud Gazâlarında bulunmuştur. Uhud Gazâsı’nda insanlar Peygamber Efendimizin etrafından dağıldığında ölünceye kadar onu müdâfaa etmek üzere söz verip yanından ayrılmayanlardandır. Ashâb-ı Kirâm’ın meşhur okçularındandır.

Adal ve Kâre kabilesinden bazı kimseler Hicret’in dördüncü yılının Safer ayında Peygamber Efendimizin (s.a.v.) huzuruna gelerek “Bizim aramızda İslâm’ı kabul edenler vardır. Bizlere dinimizi öğretecek; Kur’ân-ı Kerîm’i okutacak kimseler gönderin.” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de altı kişi gönderdi ve onlara Âsım bin Sâbit (r.a.) Hazretlerini emîr tayin etti. Bu hâdise siyer kitaplarında Recî’ Gazvesi olarak geçer.

Bu mübarek zâtlar, Medîne-i Münevvere’den ayrıldıktan sonra onları davet edenler sözlerinde durmadılar ve Hüzeyl kabilesinden yüz kişi ile Müslümanlara saldırdılar. Sahâbîler, civârdaki bir dağa sığındılar. Müşrikler, “Dağdan inerseniz zarar vermeyeceğiz” diye söz verdiler. Âsım (r.a.) “Vallahi ben, bir kâfirin verdiği söze itimât etmiyorum. Yâ Rabbi, hâlimizi Peygamberine bildir.” diye dua etti.

Müşrikler, Âsım bin Sâbit Hazretlerini şehit ettiler ve Sülâfe bin Sa’d’a satmak üzere kafasını kesmek istediler. O sırada bir arı sürüsü gelerek Âsım Hazretlerinin mübarek bedenini korudu. Müşrikler, “Akşam oluncaya kadar bırakalım, o zaman dönüp kafasını alırız.” dediler. Fakat Allâhü Teâlâ, bir sel gönderdi, Âsım’ın (r.a.) naaşını alıp götürdü.

Âsım (r.a.), Müslüman olduktan sonra hiçbir müşrike el sürmemeyi ve başka bir müşrikin de kendisine el sürmemesini Allah’tan niyâz etmişti. Allâhü Teâlâ da, onu, hayatta iken koruduğu gibi öldükten sonra da korudu. Bu sebeple Âsım (r.a.) Hazretleri, “Hamiyyü’d-Debr (Arıların Koruduğu Zât)” diye meşhur oldu.

Çok geçmeden bu cinayeti işleyen kabileler, vebâ, hummâ, kuraklık ve kıtlık belâsına uğradılar. Az vakit zarfında içlerinden yedi yüz kişi helâk oldu.

23 Ekim 2024 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

23 Oct, 04:15


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bir müminin maruz kalacağı ağrılar, sıkıntılar, (sabreder, teslimiyet gösterirse küçük) günahları için keffârettir.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

23 Ekim 2024 Çar
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

22 Oct, 03:01


MESCİD-İ DIRÂR’IN YIKILMASI

Mescid-i Dırâr, Kubâ köyündeki bazı münâfıklar tarafından, mübârek Kubâ Mescidi’nin yanına, küfür ve nifak maksadı ile tesis edilmiş bir bina idi. Bu münâfıklar öteden beri Kubâ Mescidi’nde namaz kılageldikleri hâlde, Müslümanlar arasına nifak sokmak, onlara zarar vermek maksadıyla bu binâyı tesis etmişlerdi.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, Tebûk Seferi’ne hareket edip Medîne-i Münevvere’ye bir saat mesafedeki “Zîevân” köyüne geldiklerinde bu münafıklardan bir heyet geldi. “Yâ Resûlallâh! Hastalar için ve Kubâ Mescidi’ne gelemeyenlerin husûsiyle yağmurlu gecelerde namaz kılmaları için bir mescit bina ettik. Teşrif buyursanız da namaz kıldırsanız, hayır ve bereketle dua buyursanız.” diye rica ettiler. Resûlullah (s.a.v.) de seferden döndüklerinde geleceklerini vaad etmişlerdi.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Tebûk Seferi’nden dönüşte yine Zîevân köyüne geldiklerinde, bu münafıklar tekrar geldiler. Peygamber Efendimizi, yaptıkları Dırar Mescidi’ne tekrar davet edip vaadini hatırlattılar. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, oraya gitmeye hazırlanırken Tevbe Sûresi’nin şu meâldeki, 107. ve 108. âyet-i celîlesi nâzil oldu:

“Şu münafıklar ki, müminlere zarar vermek, küfrü kuvvetlendirmek, müminlerin arasını açmak için ve bundan evvel de Allah ve Resûlullah ile harp etmeye cüret etmiş olanı (fâsık Ebû Âmir’i) beklemek için mescit edindiler. Bunlar bir de bu mescidi yapmakla hayır ve ibadetten başka bir maksatları olmadığına katiyen yemin ederler. Allah da şehâdet eder ki bunlar, bu yeminlerinde katiyen yalancıdırlar. Sakın Habîb’im! Bunların mescidine gidip de namaz kılma!..”

Bu âyet-i kerîmenin nüzûlü üzerine Peygamberimiz (s.a.v.), Ashâb-ı Kirâm’dan Mâlik bin Dahşem ile Ma‘n bin Adiyy Hazretlerini çağırdılar. Bunlara, “Haydi hiç durmadan gidiniz! Şu zâlim cemâatin mescitlerini yıkınız!” diye emir verdiler. Bu iki İslâm bahâdırı süratle Mescid-i Dırâr’ın bulunduğu yere vardılar ve emr-i Nebevî’yi hiç tereddüt etmeden îfâ edip o fesat binasını yıktılar.

22 Ekim 2024 Sal Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

22 Oct, 03:01


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Dünyada insanlara eziyet edenlere muhakkak Allâhü Teâlâ da kıyâmet gününde azâp eder.” (Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

22 Ekim 2024 Sal
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

20 Oct, 23:59


ASIL KERÂMET SÜNNETE UYMAKTIR

İbn-i Acîbe (rah.) Hazretleri, el-Bahru’l-Medîd isimli Tefsir’inde demiştir ki:

Halktan bir kimse bana gelip ‘Sizin veya mürîdlerinizin, size ezâ edenlere karşı hiç kerâmet gösterdiğinizi görmüyoruz. Lâkin falan ve falan velî zâtlar kerâmet gösterip halkın ezâsından kurtuluyorlar.’ dedi. Ona şöyle cevap verdim:

“Bizler, Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in sünneti üzerineyiz. Allâhü Teâlâ onu, âlemlere rahmet olarak gönderdi. O, birçok ezâ ve cefaya uğradı. Hattâ dağlarla vazifeli melek, isterse kendisine ezâ edenlerin üzerlerine iki dağı birden kapatarak onları helâk edebileceğini söylediği vakit, ‘Hayır, umulur ki Allâhü Teâlâ, onların içerisinden kendisine ibadet eden kullar çıkarır.’ buyurdu. Yine kavmi, kendisine ezâyı çoğaltınca, ‘Allâh’ım, sen kavmimi bağışla, çünkü onlar, hakikati bilmiyorlar.’ diye dua buyurmuştu.

İşte hakîkî evliyâ da kullar için birer rahmettir. Halkın ezâlarına tahammül ederler, kendilerine ezâ edenlerin hidâyete nâil olmaları için teveccühte bulunurlar. Onlar, öyle zâtlardır ki onlara tâbi olanlar aslâ dalâlete düşmezler. Bununla beraber bir evliyâullahın kerâmetini gördükleri hâlde inkârlarından vazgeçmeyenler de olmuştur. Zira hidâyet eden ancak Allâhü Teâlâ Hazretleridir.”

Evliyaullah buyuruyor ki: “Havada uçmak marifetse ve kerâmetse sinekler, karga ve çaylaklar da uçuyor. Suda yürümek kerametse kurbağalar, yılan ve çıyanlar, hem dibinde hem yüzünde gider. Bir şehirden, başka bir şehre gitmek kerâmetse iblis ve ifritler de bir anda doğudan batıya giderler. Böyle şeylerin hükmü (kıymeti) yoktur. Asıl kerâmet, ümmetin fertlerinin kalplerinde iman nurunu tutuşturmaktır.”

21 Ekim 2024 Pzt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

20 Oct, 23:59


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem “Ve sizden hayra davet eden bir topluluk bulunsun...” (meâlindeki âyet-i kerîmeyi) okuduktan sonra şöyle buyurdular: “(Buradaki) hayır, Kur’ân-ı Kerîm’e ve benim sünnetime tâbi olmaktır.” buyurdular. (Tefsîr-i İbn-i Kesîr)

21 Ekim 2024 Pzt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

20 Oct, 04:55


DÜNYAYA MUHABBET BESLEMEMELİDİR

İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri bir mektuplarında buyurmuşlardır ki:

“Âlimlerin dünyaya muhabbet ve rağbetleri, onların güzel yüzleri üzerine bir lekedir. Her ne kadar böylelerinden insanlar için faydalar hâsıl olsa da ilimleri kendi haklarında faydalı olmaz.

Onlar vasıtasıyla din takviye edilse de buna itibar yoktur. Çünkü bu hâl, zaman zaman bazı fâcirlerden ve dînî inançları zayıf ve gevşek olanlardan da hâsıl olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): ‘Muhakkak Allâhü Teâlâ, bu dini fâcir bir kişi ile de takviye eder.’ buyurmuştur. Onların misâli, fâris taşı gibidir. Demir veya bakırdan bir şey ona bitiştirilse altın olur. Ama o, taş olarak kalır…

...Şüphesiz böyle kimselerin sahip oldukları ilim, onlara vebal olur. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ‘Kıyamet günü insanların azâbı en şiddetli olanı, Allâhü Teâlâ’nın, ilmiyle menfaatlendirmediği âlimdir.’ buyurmuşlardır. Çünkü o ilimlerle onların aleyhlerine delil tamamlanmış oldu. Nasıl zararlı olmaz? Onlar, Allah katında en azîz ve en şerefli bir makam olan ilmi, alçak dünya malı, makamı ve dostları için vesile yaptılar. Hâlbuki Allah katında dünya alçak, hakîr ve mahlûkatın en çok buğzolunanıdır...

Ders okutmak ve fetva vermek, ancak Allâhü Teâlâ’nın rızası için olursa ve makam mevki sevgisinden, mal ve mülk elde etme hırsından uzak bulunursa fayda verir. Bunlardan uzak olduğunun alâmeti ise dünyadan yüz çevirmek ve ona rağbet etmemektir…

Evliyâdan bir zât, şeytanın, insanlara vesvese vermeyi ve onları saptırmayı bırakıp oturmakta olduğunu gördü. Ona, böyle oturmasının sebebini sordu. Mel’un şeytan şöyle dedi: ‘Bu zamandaki kötü âlimler, bana işimde çok büyük yardım ediyorlar ve (insanları) benim adıma onlar saptırıyorlar, benim başımı rahatlatıyorlar.’

Hakikat, şu zamanda din işlerinde vâki olan her zayıflık ve gevşeklik ve dinin yayılmasında ve takviyesinde zuhûr eden her tembellik ancak kötü âlimlerin uğursuzluğundan ve niyetlerinin bozuk olmasındandır.” (Mektûbât-ı Şerîfe, 1/ m. 33)

20 Ekim 2024 Paz Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

20 Oct, 04:54


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Ümmetim hakkında en çok korktuğum kimse, ilmi (sadece) dilinde olan (itikadı bozuk, ilmiyle amel etmeyen) münafıklardır.” (Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

20 Ekim 2024 Paz
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

19 Oct, 04:36


TIBB-I NEBEVÎ’DEN: SİNÂMEKİ

Sinâmeki, Afrika, Hindistan ve Arabistan’ın yarı çöl ve dağlık bölgelerinde yetişen bir bitkidir. Sinamekinin en iyisi Mekke-i Mükerreme’de yetişendir.

Sinâmekinin tabiatı birinci derece sıcak ve kurudur. Safra, sevda ve balgam için şifalı bir bitkidir. En başta gelen husûsiyeti müshil (ishal edici) olmasıdır. Kalbe de kuvvet verir. Bir faydası da vesveseleri giderir.

İhtiyaç olduğunda bir avuç sinameki yaprağı, üç bardak su ile kaynatılarak günde iki defa içilir. Lüzumundan fazla kullanılmamalıdır.

Esmâ bint-i Umeys radıyallahü anhâ rivâyet etmiştir ki:

Bir gün Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem Hazretleri: “Yâ Esmâ! Müshil olarak ne içersin?” diye suâl ettiler.

Esmâ da “Senâ (sinâmeki) içerim” dedi.

Fahr-i Kâinat sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri: “Senâ (sinâmeki) kullanın. Eğer bir şeyde ölüme şifa olsaydı, sinâmekide olurdu” buyurmuşlardır.

Bazı rivayette Seyyid-i Kâinat sallallâhü aleyhi ve sellem Hazretleri, “Senâyı, temr ile içti” diye buyrulmuştur ki hurma suyu katıp içti, demektir.

Fahr-i Âlem sallallâhü aleyhi ve sellem Hazretleri, “Tedavi lâzım olunca senâ ve senut kullanın. Zira ikisinde de samdan başka her derde şifa vardır.” buyurmuşlardır.

“Sâm nedir, yâ Resûlallah?” dediler.

“Ölümdür” buyurdular.

Senutun ne olduğu hakkında farklı rivayetler vardır. Bal, kimyon, rezene, dereotu yahut duvakotu olduğunu söyleyenler olmuştur. Bazıları da, sadeyağla karıştırılmış baldır, demişlerdir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Emîn, Kız: Elif

19 Ekim 2024 Cmt Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

19 Oct, 04:35


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Müttakî olan (Allah’tan korkup ona itaat eden) kimse için zenginlikte bir mahzur yoktur. Sıhhat ise müttakî olanlar için zenginlikten de hayırlıdır. Kalbin huzurlu olması da (Allâhü Teâlâ’nın ihsan ettiği) nimetlerdendir.” (Sünen-i İbn-i Mâce)

19 Ekim 2024 Cmt
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

17 Oct, 23:51


EZÂN-I MUHAMMEDÎ OKUNURKEN NE YAPILIR?

Ezân okunurken müezzinin söyledikleri tekrarlanır. Hazret-i Muâviye (r.a.) minberde iken müezzinin okuduğu ezanı “Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh”a kadar tekrarladı. Müezzin “Hayye ale’s-salâh” deyince “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-Aliyyi’l-Azîm” dedi. “Hayye ale’l-felâh”da da böyle dedi. Sonra ezânın kalanını da tekrarladı ve “Muhakkak biz, Resûlullâh’tan böyle işittik.” buyurdu.

Ezân okunurken “Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh” lafzını işittiği zaman, birincisinde ‘sallallâhü aleyke yâ Resûlallâh’, ikincisinde de ‘Karrat aynî bike yâ Resûlallâh’ demek müstehâbdır. Sonra başparmaklarının tırnaklarını öpüp gözleri üzerine koyarak: ‘Allâhümme metti’nî bi’s-sem’i ve’l-basari’ derse Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Cennet’te onun önderi olur.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, bir gün Mescid-i Nebevîlerinde bir direğin yanında oturuyorlardı. Hazret-i Ebûbekir radıyallâhü anh de onun hizasında oturmaktaydı. Bu sırada Bilâl-i Habeşî (r.a.) Hazretleri ezan okuyordu. “Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh” dediği zaman Hazret-i Ebûbekir de bu mübarek kelâmı tekrar etti, sonra başparmaklarının tırnaklarını öptü, gözlerine koydu ve “Karrat aynî bike yâ Resûlallâh!” buyurdular.

Ezan bittiğinde Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), “Ey Ebûbekir! Ümmetimden her kim, senin yaptığın gibi yaparsa o kimsenin bilerek veya hatâ ile işlemiş olduğu (küçük) günahlarının tamamı bağışlanır.” buyurdular.

Ezan okunurken başparmağı göze sürmekteki hikmet ile alâkalı şöyle buyurulmuştur: O Nûr-i Muhammedî, önce Âdem aleyhisselâm’ın sırtına vaz’ edilmiş, yerleştirilmişti. Âdem aleyhisselâm niyâz etti, Nûr-i Muhammedî alnına vaz’ edildi. Daha sonra Âdem aleyhisselâm o nuru görmek isteyince başparmaklarına vaz’ edildi. Onu öptü. Biz de Ezân-ı Muhammedî okunduğu zaman Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in ismini zikrederek onu öpüp gözümüze sürüyoruz.

18 Ekim 2024 Cum Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

17 Oct, 23:50


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Ezan ile kâmet arasında yapılan dua reddolunmaz.” (Sünen-i Ebû Dâvûd)

18 Ekim 2024 Cum
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

17 Oct, 04:08


GÜNAHLARI KÜÇÜK GÖRMEMEK

Enes bin Mâlik (r.a.) anlatıyor: Bir sefer esnasında Resûlullah (s.a.v.), Ashâb’ıyla bir vadide konakladılar. Resûlullah (s.a.v.), Ashâb’ından odun toplamalarını istedi. Fakat orada görünürde hiç odun yoktu. Ashâb-ı Kirâm, “Yâ Resûlallâh! Burada hiç odun göremiyoruz.” deyince “Bulduklarınızı küçük görmeyiniz.” buyurdular. Bunun üzerine Ashab -büyük küçük demeden bulduklarını- toplamaya başladılar ve topladıklarını birbiri üzerine yığdılar. Ve neticede büyük bir yığın meydana geldi. Resûlullah (s.a.v.), “Dikkat edin, küçük gördüğünüz hayır ve şer de işte böyledir. Küçük günahlar üst üste, büyük günahlar üst üste, iyilikler ve kötülükler üst üste eklenerek büyür.” buyurdular.

Mümin kul, imanının kuvvetli olmasından dolayı küçük günahlarını da büyük görür. Peygamberimiz (s.a.v), “Mümin, günahını (kalbindeki iman nuruyla) tepesinde duran dağ gibi görüp üzerine düşüvermesinden korkar. Münâfık ise günahını (hafife alıp onu) burnunun ucuna konan ve hemen kovabileceği bir sinek kadar küçük görür.” buyurmuştur.

Âlimlerden birisi şöyle buyurdu: Bağışlanmayan günah, kulun -işlediği bir günahtan sonra- ‘Keşke her işlediğim günah böyle olsa!..’ sözüdür. Bu söz o kimsenin imanının zayıf olmasındandır. Şâyet marifet sahibi olsaydı, küçük günahlarını büyük görürdü. Nitekim Allâhü Teâlâ bazı peygamberlerine şöyle vahyetmiştir: “Hediyenin küçüklüğüne bakma. Hediye edenin şânının büyüklüğüne bak. Hataların küçüklüğüne bakma. Kendisine karşı hata işlediğin zâtın büyüklüğüne bak.”

Ashâb-ı Kirâm’dan bazıları buyurmuşlardır ki:

“Siz, birtakım işler yaparsınız ki onlar, sizin nazarınızda pek küçük görünür. Bizler ise onları helâke götürecek büyük şeylerden sayarız.” O Ashâb-ı Kirâm, Allâhü Teâlâ’ya ve onun Resûlüne olan yakınlıklarından böyle buyurmuşlardır. Hâsılı, cahil tarafından büyük görülmeyen bir şey, âlim tarafından büyük görülür.

Arapça bir şiirde şair bunu şöyle ifade etmiştir -tercüme-:

Sen günahını küçük görme, olsa da sağîr

Zira koca dağlar, küçük taşlardandır, kimse görmez hakîr.

17 Ekim 2024 Per Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

17 Oct, 04:08


Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak bir adam, günah kastetmeyerek sırf insanları güldürmek için bir söz söyler de bu söz sebebiyle semâdan daha yüksek bir yerden düşmüş gibi (mahv) olur.” (Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

17 Ekim 2024 Per
Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

16 Oct, 04:13


ABDULLAH DEHLEVÎ (K.S.) HAZRETLERİNİN SÖZLERİNDEN

Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye-i Müceddidiyye’nin 28. halkası olan Abdullâh Dehlevî kuddise sirruh Hazretleri şöyle buyurmuştur:

• Yemekte nefsin hoşuna giden bir cihet bulunduğu gibi, bir de yemek nimetinin hakkının edâsı vazifesi vardır. Nefsin hoşuna giden, yemeğin lezzeti ve çokluğudur. Yemeğin hakkı ise, farzları ve sünnetleri lâyıkıyla edâ etmek için kuvvet kazanmak niyetiyle onu yemektir.
• Helâlinden kazanmak nasıl müminlere farz ise mübâhların fazlasını terk etmek de âriflere lâzımdır.
• Kalplerimizde mânevî hâllerin kökleşmesi için sünnet-i seniyyeye sıkıca sarılmak ve namazları kemâliyle edâ etmek, nâfileleri ihmâl etmemek gerekir.
• Dört şey herkese lâzımdır: Bidatlerden sâlim din, şüpheden âzâde olan iman ve marifet, haram ve şüpheli şeylere aslâ uzanmayan el, haram ve şüpheli şeylere gitmeyen ayak.
• Dua esnasında nurlar ve bereketler yağar. Duanın müstecâb/makbul olup olmadığının eserini anlamak güçtür. Öyle zannediyorum ki göğüste bir genişlik hâsıl olması duanın kabul olduğunun alâmetidir.
• Ricâl (adamlar) dört sınıftır: 1- Gerçekte adam olmayanlar ki onlar sırf dünyayı isteyenlerdir. 2- Adam denmeye lâyık olanlardır ki âhireti isteyenlerdir. 3- Adamların en güçlü kuvvetlileridir ki onlar, âhireti isteyenler ve sırf Rablerinin rızası için çalışanlardır. 4- Havâs olanlardır ki onlar Mevlâ’dan başka her şeyi terk edenlerdir.
• Dünya sevgisi her hatanın başıdır, hataların başı da küfürdür.
• Her vakit kalbe gelen düşünceleri kontrol etmek gerekir. Kıldığı namazdan, okuduğu Kur’ân-ı Kerîm’den, derslerinden ve zikrinden huzur bulup feyz alabiliyor mu? Yine şüpheli bir şey yediğinde zulmet hâsıl olacağının şuuruna varabiliyor mu? Her hâli bunlara kıyâs etmeli.
16 Ekim 2024 Çar Fazilet Takvimi

Dini Sohbetler

16 Oct, 04:13


Ali bin Ebû Tâlib radıyallâhü anh şöyle buyurdu: “Arada dünyevî bir menfaat düşüncesi olmayan (samimi din) kardeşlikleri hâriç, bütün kardeşlikler elbette son bulur.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

16 Ekim 2024 Çar
Fazilet Takvimi