20241012 7. Söz 5. Ders – Muş
00:00 Dünya murdardır; onu arayan ve ona şakirdlik eden ise kilabdır. Çünkü murdar eti, ancak köpekler yer. Ehadisde dünya bu şekilde ifade ediliyor.
Kafirin dünyasını düşünelim. Kafirin dünyası, şehvet-i batn ve şehvet-i fercini tatmin etmekten ibarettir. Şehvet-i batnını tatmin için yer, içer; şehvet-i fercini tatmin etmek için evlenir. Peki batn ve fercin neticesi nedir? Yeme-içmenin neticesi, necaset olup dışarı çıkmaktır. Evlenmenin neticesi, ma-i mehin tabir edilen zahiren kıymetsiz, pis kokulu bir damla sudur. Demek kâfirin dünyası, çalışmasının neticesi o necasettir, o pisliği netice vermektir. Öyleyse mezkûr hadis, ayn-ı hak ve hakikattir, doğruyu ifade etmektedir.
07:39 Risale-i Nur’un mesleği, acz-i mutlak ve fakr-ı mutlak üzerinde duruyor. Kayıtsız, şartsız acz-i mutlaktasın, gelen belalara karşı hiçbir kuvvete malik değilsin. Hiçbir beladan kendini muhafaza edemezsin. Kayıtsız, şartsız fakr-ı mutlaktasın, hiçbir gınaya sahib değilsin, muhtaç olduğun bir lokma ekmeği bile temin edemezsin.
12:53 Bin dört yüz senedir, “Biz, fakirlikle iftihar ederiz. Biz, âciz ve fakîriz” dediler, Âlem-i İslam’ı bu iki kelimeyle aldattılar. Resûl-i Ekrem (asm), Ellah’a karşı fakrını anlamayı kastediyor, beşere karşı dilencilik vaziyetini almayı kasdetmiyor.
Dergâh-ı İlahiyeye karşı hiçbir mal sahibi olmadığını kabul edeceksin. Kendini gına sahibi görmek suretiyle Ellah’ın huzuruna gitmen şirktir, dalalettir. “Mal, benimdir” ifadesi, şirk-i hafîdir. Bu ifadeyi biraz daha ilerletsen, şirk-i zahiriye inkılab eder. “Benimdir” diye bir ifadeyi hakiki manada kullanamazsın. Mal sahibi, Ellah’dır. Yeryüzü Ellah’ın olduğu gibi, Cennet de Ellah’ındır. İşte biz, bu fakrla iftihar ederiz. Mülk, umumen Ellah’ındır. İnsanın vazifesi, duayla Rabbine ilticadır.
21:02 Resûl-i Ekrem (sav), hiçbir zaman sofradan tok olarak kalkmamıştır. Resûl-i Ekrem (sav)’ın tok olmadan kalkması, malı olmadığı için değildir. Çünkü elinde ganimet malı doluydu. Resûl-i Ekrem (sav), şiddetli bir zenginlikle yaşamıştır. Ben-i Nadr, Ben-i Kurayza ve Fedek arazileri bizzat Resûl-i Ekrem (sav)’ın şahsî tasarrufundaydı. Hurma dolu büyük mezralara sahib olan Resûl-i Ekrem (sav)’a fakir denir mi? Resûl-i Ekrem (asm)’ın elinde çok servet olmakla beraber ganimetten payı da vardı. Resûl-i Ekrem (asm)’ın fakir yaşaması ise, eline geleni dağıtması sebebiyledir. “Resûl-i Ekrem (asm) dünyalık namına hiçbir şey yapmamış. Bir lokma, bir hırkayla yaşamış” sözü, dış mihrakların attığı bir iftiradır.
Resûl-i Ekrem (sav)’ın arpa ekmeği yemesi, buğdayı elde edemediği için değildi. Resûl-i Ekrem (sav), elindeki bütün malı, serveti ümmetine dağıtmış, tevazudan dolayı arpa ekmeği yemiştir. Resûl-i Ekrem (sav)’ın elinde dünya kadar saltanat vardı. Gelen, giden misafirlere sarf ederdi.
31:34 Beş farz namazını zamanında kılan, orucunu tutan, zekâtını veren, hacca giden, kebairi terk eden kurtulur. Kebairi işleyenlere tevbe kapısı açıktır. Eğer kebairi işlemişseniz, tevbe edin, kurtulun.
“Tevbe ederim; ama yıllarca kılmadığım namazlar, tutmadığım oruçlar var. Onların kazasını nasıl eda ederim” diye düşünme. Fıkıhtaki izahlara hürmetimizle beraber, onları yapmanız gücünüzün haricindedir. İnsan, bazen teklif-i mala yutak gibi görür, tevbeden vazgeçer. Bunun üzerinde fazla durmaktan ise, tevbenin üzerine azimle dur, namazı terk etme, kebairi işleme, ibadetine devam et.
Bazı insanlar, “Yıllarca kılmadığım namazlar, tutmadığım oruçlar var. Onların kazasını nasıl eda ederim” diye düşünür, umudu kırılır, tevbe etmez. Böyle düşünmeyin. Tevbe ettiğiniz andan itibaren ümidinizi kesmeyin. Eğer gücün varsa, kaza namazı kıl; ama “Kaza namazım var” diye üzülme. Tevbe, her günahı siler, bütün hayırların kapısını açar. “Ellah, tevbe eden her mümini afv eder.” Kim ne derse, desin; ben, böyle inanmışım.