Abdulaziz et-Tarifi @seyhtarifitr Channel on Telegram

Abdulaziz et-Tarifi

@seyhtarifitr


Muhaddis Dr. Abdulaziz et-Tarifi'nin Türkçe paylaşım hesabı

📸 | Instagram: https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

İletişim: @tarifiletisim

seyhtarifitr (Turkish)

Merhaba! Siz de yemek yapmayı sevenlerden misiniz? O zaman doğru yerdesiniz! SeyyarTarifiTR, Muhaddis Dr. Abdulaziz et-Tarifi'nin Türkçe paylaşım hesabıdır. Bu kanalda, lezzetli yemek tarifleri, pratik mutfak önerileri ve daha fazlasını bulabilirsiniz. Abdulaziz et-Tarifi'nin uzmanlığı ve deneyiminden faydalanarak mutfak becerilerinizi geliştirebilirsiniz. Kendinize, sevdiklerinize veya misafirlerinize lezzetli yemekler hazırlamak için SeyyarTarifiTR kanalını takip etmeyi unutmayın! Ayrıca Instagram hesabımızı da ziyaret ederek daha fazla yemek tarifi ve görsellerine ulaşabilirsiniz. İletişim için @tarifiletisim adresinden bize ulaşabilirsiniz. Haydi, mutfakta keyifli dakikalar geçirmek ve yeni tarifler keşfetmek için SeyyarTarifiTR kanalına katılın!

Abdulaziz et-Tarifi

20 Feb, 06:14


Kişi bir şeyi gözünde büyütürse onun karşısında diğer her şeyi küçük görür. İşte kalp de bu şekildedir. Eğer ki Allah dışındakileri büyütürsen küçük gördüğün şey, Allah'ın emirleri ve yasakları olur. 

📸 | t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

18 Feb, 19:01


Günahın, işleyeni üzerinde uğursuz bir etkisi vardır; kişi onu unutsa bile, göğsünün daralmasında, bereketinin azalmasında ve sabrının eksilmesinde etkisini hisseder. Bu nedenle, unutulan ve hatırlanan her günah için her zaman istiğfar etmek sünnettir.

📸 | t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

17 Feb, 19:38


Vahiyde, Allah Teâlâ'nın insanla üç yerde harp ettiği bildirilmiştir:
Ribâ (faiz): Çünkü bu, güçlülerin zayıflara karşı açtığı bir savaştır.
• Evliyaya düşmanlık: Çünkü bu, davetçilere karşı bir savaştır.
Şirk: Çünkü bu, tevhid akidesine karşı bir savaştır.

📸 | t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

16 Feb, 15:16


Allah Teâlâ, kadına önce tesettürü (hicap) emretmiş, ardından da namazı emretmiştir. Bu, tesettürün bir alışkanlık değil, bir ibadet olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Allah, tesettürü emrettiği gibi, namazı da emretmiştir. Nitekim şöyle buyurmuştur:

﴿وَلا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الأُولَىٰ وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ﴾
(“Cahiliye döneminin ilkindeki gibi açılıp saçılmayın; namazı dosdoğru kılın.”).

📸 | t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

15 Feb, 14:55


Sevginin tarifini Nebiﷺ gibi yapan başka biri yoktur:
--------------
Sizden biri, kendisi için sevdiğini, istediğini, arzu ettiğini din kardeşi için de sevmedikçe istemedikçe, arzu etmedikçe gerçek îmâna eremez.
---------------
İmanının kamil olmasını isteyen kişiye hergün sevgi günüdür.

📸 | t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

15 Feb, 10:56


Ayrıntılar üzerindeki ihtilaflarla meşgul olmak, küllî kaideleri (temel ilkeleri) zayıflatır ve onların tesirini azaltır. Bu sebeple, Nebî ﷺ şeriatı inşa ederken öncelikle esasları (usûl ve kavaidi) tesis etmiş, sonra bu sağlam temeller üzerine fürûat (fer’î hükümler) bina etmiştir. Böylece, risaleti sarsılmaz bir şekilde kökleşmiş ve ümmete istikamet kazandırmıştır.

📸 | t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

14 Feb, 15:04


İffet Fıtratı ve Onun Değişimi

Fıtratı değiştirmek, kâinatın yasalarını değiştirmekten daha tehlikeli ve insanın dini üzerindeki etkisi bakımından daha şiddetlidir. Allah’ın peygamberi Musa (aleyhisselam), son derece hayâ ve örtünme sahibi biriydi. İsrailoğulları'nın açıkça sergilemekte gevşek davrandığı yerlerin görünmesinden dahi utanırdı. Ancak bu hayâsı nedeniyle kavmi ona eziyet etti ve şöyle dediler: "Bu kadar çok örtünmesi, ancak derisinde bir kusur olduğu içindir; ya alaca hastalığı vardır, ya fıtık ya da başka bir rahatsızlık."

Allah Teâlâ, Musa'yı bu ithamlardan temize çıkarmak ve onun fıtratını korumak istedi. Bir gün Musa, gusletmek için elbiselerini bir taşın üzerine koydu. Guslünü bitirdiğinde, elbiselerini almak istedi fakat taş elbiselerle birlikte kaçtı. Musa, asasını aldı ve taşı takip etti, “Elbisem taş! Elbisem taş!” diyerek peşinden koştu. Sonunda taşı kavminin bulunduğu yere kadar takip etti ve İsrailoğulları onun bedenini gördüler. Bu şekilde, Musa'nın isnat edilen kusurlardan tamamen uzak olduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine Allah Teâlâ, Peygamberi Muhammed’e (sallallahu aleyhi ve sellem) şu ayeti indirdi:

"Ey iman edenler! Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın. Allah onu söylediklerinden temize çıkardı ve o, Allah katında değerliydi."
(Ahzab, 69)

Bu hadis, Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiği ve Buhârî ile Müslim tarafından kaydedilmiş bir hadistir.

Allah Teâlâ, Musa'ya elbiselerini çıkarıp kendisini halka göstererek temize çıkmasını emretmedi. Bunun yerine, kâinatın yasalarını değiştirerek, taşın elbiseleriyle hareket etmesini sağladı. Böylece Musa'nın bedeni ve avret yerleri, kendi isteği dışında göründü. Bu durumda, böyle bir davranışı gönüllü olarak yapmanın mümkün olmadığı noktasında nefsin en ufak bir şüphesi dahi kalmadı. Çünkü fıtratın bozulması bir kere başladığında, genişler ve sonu gelmez.

Bu nedenle akıl ve iffet sahibi bir kişi, avret yerinde bir hastalığa yakalandığında ve cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyduğunda, genellikle bayıltılmayı ve uyuşturulmayı tercih eder. Böylece bilinci kapalı iken, kendi isteği dışında avret yerini başkası açar. Kendi iradesiyle bunu yapmayı tercih etmez. Her ne kadar sonuç aynı olsa da, insanın kendi isteğiyle avret yerini açması, iffetin ve hayânın kalpteki etkisini zayıflatır. Çünkü hayâ ve iffet, bir kere isteyerek kırıldığında, kişi benzer bir durumda daha az ihtiyaç halinde bile buna kolaylıkla meyleder.

📸 | t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

14 Feb, 09:50


Zikirlerin baştacı cuma günü Nebi  ﷺ'e getirilen salavattır. Yeryüzündeki insanlar, Allah'ı ne kadar zikrederlerse gökyüzündekiler de yeryüzündekileri o derece hatrında tutarlar. Böylece yeryüzünde huzur oranı artar.


Şeyh Abdulaziz Tarifi

Abdulaziz et-Tarifi

14 Feb, 04:55


Allah, bir günü özel kıldığında, o günde yapılan salih ameli de özel kılar.

----------


Efendimiz ﷺşöyle buyurdu:
Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün, Cuma günüdür.

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

13 Feb, 15:04


Kadının, erkeklerin yanında giydiği elbisenin güzel kokular sürülmüş olmaması gerekir. Sahih hadislerde Zeyneb (radıyallahu anha) şöyle nakleder: Resûlullah ﷺ bize şöyle buyurdu: “Sizden biri mescide gideceği zaman koku sürmesin.” Bu, kadının mescidlerde, yani ibadet yerlerinde ve kalbin huzur bulması gereken mekânlarda erkeklere yakınlığı esnasında belirtilmiştir. Peki ya başka yerlerde bu durum nasıl olur?

📸 | t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

12 Feb, 15:03


Muhammedî şeriat, aklın idrak edebileceği ve onaylayacağı bir şekilde gelmiş olup, onun maslahatına yöneliktir.

Bu şeriat, fıtrata aykırı düşmeyen bir şekilde hem saf ibadetlerde hem de muamelatta insanı ıslah etmeyi hedefler. Ancak fıtratta zamanla birtakım bozulmalar, sapmalar ve eksiklikler meydana gelebilir. Bu durum, kişinin Allah ve Rasûlü'nün hükmünü anlamasını ve hikmetini idrak etmesini etkileyebilir.

Fıtratı bozulan bir kimse, örneğin; çıplaklığın ve zinanın yaygın olduğu, hayânın, mertliğin, şerefin ve diğerkâmlığın ortadan kalktığı bir toplumda yetişen biri, kadının tesettür farizasını ve bunun erkekle ilişkisini tam manasıyla idrak edemeyecektir. Çünkü tesettürün anlaşılabilmesi için önce zinanın haram kılınması ve doğru bir fıtratın yerleşmesi gerekir.

Tesettürün hikmetini kavramak isteyen böyle bir kimse, onun asıl yaşayabileceği zeminden kopuk bir şekilde bu hikmeti anlamaya çalışacaktır. Oysa bu zemin, hayâ, mertlik, iffet ve benzeri fıtrat unsurlarıdır; bunlar bozulmuşsa tesettürün hikmeti anlaşılamaz.


📸 | t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

10 Feb, 20:27


⬆️Videoda arka planda olan fon sesi, yapay zekayla düzeltildi

Abdulaziz et-Tarifi

10 Feb, 14:00


''Ve davetimin sesi, dönüşümden
sonra daha gür yankılanacak''

Abdulaziz et-Tarifi

09 Feb, 15:59


Bunu takiben, eğitimde ve iş hayatında kadın-erkek karma ortamları gibi zinaya götüren diğer yollar ele alınmalıdır. Burada, bu araçlara göz yumulması, onların meşru olduğu anlamına gelmez; bilakis davetin hikmetine uygun bir sıralama yapılmalıdır.

Kaynak: "Hicab: Şer’î ve Fıtrî Bir Gereklilik" (s. 113-114)**

Abdulaziz et-Tarifi

09 Feb, 15:59


**"Kadının Yüzünü Örtmesi: Katı Bir Zorunluluk mu, Kolaylaştırıcı Bir Rahmet mi?"

Hicab farz kılındıktan sonra gelen hadisleri ve eserleri inceleyen kimse, mümin kadınların, sahâbî hanımların, tâbiîn kadınlarının ve ilk nesilde yaşayan kadınların sürekli bir örtünme içinde olduklarını görür. Onlar yüzlerini örtüyorlardı; diğer uzuvlarını örtmeleri ise evleviyetle söz konusuydu. Bu durumu ibadet ve din olarak görüyorlardı. Öyle ki, farz olan tesettürü yerine getirdikten sonra bile örtünmenin faziletlerini arıyor, evlerinde dahi örtünerek sevap kazanmayı umuyorlardı. Nitekim İbn Abbas (radıyallahu anhuma)'dan rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
*"Ümmü Seleme (radıyallahu anha) fazilet umarak evinde dahi cilbabını çıkarmazdı."*

Zaman ilerleyip İslam’ın sınırları genişleyince ve Arap olmayan topluluklar İslam’a girince, eski âdetleri de onlarla birlikte İslam toplumuna taşındı. Bu dönemde İslam âlimleri ve fetihleri gerçekleştiren mücahid liderler, yeni Müslüman olan toplumlara tevhidi ve dinin temel esaslarını öğretmekle meşgul oldular. Tebliği kademeli bir şekilde gerçekleştiriyor, temeli atmadan üzerine bir bina inşa etmiyorlardı.

Ancak zamanla medya gücü, emin olmayan ellerin kontrolüne geçti. Fazilet geri plana atılırken, kötülük ve ahlaksızlık teşvik edildi. Bunun neticesinde, Müslüman beldelerinin büyük bir kısmında sefahat ve açılma yaygın hâle geldi. Yeni nesiller bu hâl üzere yetişti ve bu durumu doğal bir yaşam tarzı olarak benimsedi. Daha sonra hadisleri, sahâbe hanımların ve ilk neslin yolunu incelediklerinde, kendi durumları ile onlar arasındaki büyük mesafeyi fark edip bunu ağır buldular.

Bu süreçte, hakikatten geri adım atan bir kısım fıkhî anlayışlar ortaya çıktı. Bunlar, Kur’ân ve Sünnet’in apaçık delillerini, mevcut toplum yapısına uyarlamaya çalıştı. İnsanları İslam’a yaklaştırmak yerine, İslam’ı insanlara yaklaştırma çabasına giriştiler. Belki bir kısmı samimiydi; fakat bu anlayış, dinin özünü değiştirmek noktasında birleşti. Bu akıma mensup olanlar, sürekli olarak kendi görüşlerini destekleyen metinleri aramakla meşgul oldular: Nesheden veya mensuh olan, genel veya özel, mutlak veya mukayyet, sahih veya zayıf, merfu veya mevkuf… Hatta tarih ve siyer kitaplarını bile tarayarak kendi görüşlerine uygun bir delil bulmak için büyük bir çaba sarf ettiler. Bir metin bulduklarında, onun mücmel (kapalı) olmasına sevinirken, muhkem (açık ve kesin) olan delilleri ise görmezden geldiler!

Öyle ki, adeta kadınların avret yerlerini elbise ile örtmek yerine, metinlerle örtmeye çalıştılar ki, nefisler sükûnet bulsun! Hatta bir kimse, Kur’ân’da Sebe Melikesi hakkında geçen *“Ve (o kadın) bacaklarını açtı”* (Neml, 27/44) ayetini, kadınların bacaklarını açmalarının caiz olduğuna delil olarak getirecek kadar ileri gitti! Ne zaman ki toplum, İslam’dan daha da uzaklaştı, bu akım da delilleri kesip biçmeye daha fazla yöneldi.

Ancak burada, bu tavizkâr fıkhî anlayış ile peygamberlerin insanları hakka yaklaştırma ve tedricî (kademeli) olarak öğretme yöntemi arasında kesin bir ayrım yapılmalıdır. Eğer bir topluluk hakikatten uzaklaşmışsa, onlara öncelikle hakkın esasları anlatılmalı, batılın temel unsurları hakkında uyarılmalı, sonra da detaylı konulara geçilmelidir. Çünkü büyük günahların her biri, kendisine götüren küçük günahlarla desteklenir. Tıpkı küfrün küçük şüphelerle beslenmesi gibi.

Nitekim içkinin haram kılınmasının sebebi, onun sarhoşluk verici ve aklı giderici olmasıdır. Eğer bir toplumda içki yaygınsa, öncelikle içkinin haramlığı üzerinde durulmalı; ancak sigara gibi, aynı cinsten fakat daha küçük olan meselelerde tolerans gösterilmelidir. Ta ki, toplum içkinin haramlığına iyice kanaat getirsin ve ardından onunla bağlantılı olan diğer haramlar konusunda bilinçlensin.

Aynı şekilde, eğer bir toplumda zina yaygınsa, öncelikle zina yasağı vurgulanmalı, onun araçları hakkında ise aşamalı bir yöntem izlenmelidir. Zinanın en yakın sebebi halvette (kadın ve erkeğin baş başa kalması) olduğu için, bu konuda daha sıkı tedbirler alınmalıdır.

Abdulaziz et-Tarifi

09 Feb, 14:02


Akıl bize şunu öğretir: Kolaylık arayışında sürekli ruhsatların peşine düşmek, hem bedeni hem de dini bozar. Âlimlerin verdiği kolaylıkları seçerek dini hükümlerin gerekliliğinden kaçınmak, kişinin dinini zayıflatır ve yozlaştırır. Aynı şekilde, doktorların verdiği ruhsatlarla sürekli kolaycılığa kaçarak sağlığına dikkat etmemek de bedeni hasta eder.

*(📚Şeyh Tarifi, Şer’î ve Fıtrî bir Gereklilik: Hicab. s. 61)*

Abdulaziz et-Tarifi

08 Feb, 20:25


Arzusunu ve şehvetini tercihlerine ölçüt yapan kimse, doktorun verdiği ilacın tedaviye uygunluğunu, sadece tadının tatlılığına bakarak değerlendiren birine benzer. İnsanlar, bedenleri konusunda sıkça ihtiyatlı davranırlar; oysa ki doktor değillerdir. Fakat dinleri konusunda aynı ihtiyatı göstermezler; çünkü taklitçi olduklarını ve fıkıh bilmediklerini öne sürerler.

*(📚Şeyh Tarifi, Şer’î ve Fıtrî bir Gereklilik: Hicab. s. 61)*

Abdulaziz et-Tarifi

07 Feb, 16:59


Cuma gecesinin fazileti hakkında sahih bir şey sabit olmamıştır; diğer geceler gibidir. Bu konuda bir dizi zayıf ve uydurma hadis nakledilmiştir. Ancak Resulullahﷺ'a salât ve selâm getirmekle ilgili hadisler sahih kabul edilmiştir.

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

04 Feb, 15:56


İnsanların en fazla namaz kılanları; şehvetlerini en şiddetli şekilde kontrol altına alıp zaptedenleridir. Şehvetler ancak namazların zâyi edilmesiyle ve terk edilmesiyle galip gelebilir.

------------

Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular.

Meryem Suresi,59.Ayet

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

03 Feb, 19:44


Allah, Müslüman beldelerden birini imtihan eder ki, diğer beldelerdeki Müslümanların imanını ve hassasiyetini sınasın: Yaşıyorlar mı yoksa ölmüşler mi? Çünkü ümmet, bir beden gibidir; eğer bir uzuv, diğer bir uzvun acısını hissetmiyorsa, ya uyuşmuştur ya da ölmüştür.


📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

03 Feb, 07:07


Allah'a iman, aklı güçlendirir ve hata yapma oranını azaltır. İnsanların imânen en kuvvetlileri, en az hataya düşenlerdir.

--------

Nitekim Nebi ﷺ' şöyle buyurmuştur:

Mü'min, bir delikten iki defa ısırılmaz.



📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

02 Feb, 16:42


Ahiret ticaretinde de, tıpkı dünya ticaretinde olduğu gibi az çabayla çok ecir toplanan mevsimler vardır. Zira Ebu Hureyre r.a’nın şöyle dediği rivayet edilir:

---------------

Kışın oruç tutmak, serin bir ganimettir.


📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

01 Feb, 20:02


Ramazan ayı dışında oruç tutulacak en bereketli aylar; Muharrem ve Şaban aylarıdır. Sadece gönüllü şekilde bu iki ayı komple oruçlu geçirmek müstehaptır. Nitekim sahih bir hadiste geçtiği üzere Nebiﷺ, Şaban ayını komple oruçlu geçirirdi.

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

01 Feb, 20:01


Allahumme Barik Lena Recebe Ve Şaban Ve Belliğna Ramadan sözü, sahih bir hadis olmayıp isnadı zayıf matruh bir hadistir.

Matruh: Yalan söylemekle itham edilen râvi ve bu râvinin naklettiği hadis.

Ancak Allah'tan Ramazana ulaştırmasını temenni etmek, selefi salihinin de uyguladığı amellerdendir.

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

#Üçaylar #şaban #ŞabanAyı

Abdulaziz et-Tarifi

30 Jan, 16:04


Namazını geciktiren
kişinin Münafıklığı hakkında

Abdulaziz et-Tarifi

29 Jan, 16:01


Din, semadan (gökten) indirilmiş, mal ise yeryüzünden çıkarılmıştır. Mal, din için bir kap gibidir; onu taşır, korur ve insanlara ulaştırır.

Abdulaziz et-Tarifi

28 Jan, 19:53


İstiğfar için en faziletli vakit, seher vakitleridir. Bunun en üstün şekli ise gece namazında secde hâlinde yapılmasıdır.

Abdulaziz et-Tarifi

26 Jan, 11:40


İsra ve Miracın, Recep ayında olduğunun bir delili yoktur. Aynı şekilde gerek Nebiﷺ'den gerek onun ashabından bugünün hangi yılda, hangi ayda veya hangi günde olduğuna dair sahih bir rivayet ulaşmamıştır.

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

25 Jan, 16:01


Halk arasında en çok tüketilen meyve, liderlerin dedikodusudur!

Abdulaziz et-Tarifi

24 Jan, 16:04


Ümmetin, kendi içinden düşmanlarının fikir ve görüşlerine destek veren bazı evlatlarıyla imtihan edilmesi kaçınılmazdır.

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

23 Jan, 16:04


Samimi bir niyet, kalbin huzur bulmasının, sıkıntıların giderilmesinin ve hedeflere ulaşmanın en büyük sebeplerindendir

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

22 Jan, 16:04


Hz. Ali’nin kızı Zeyneb’in kabrinin Şam’da olduğu doğru değil. Tarihçiler, hem Şii hem de Sünni kaynaklarda, onun vefat tarihi ve kabri konusunda üç farklı görüş ileri sürmüşlerdir. Ancak bu görüşlerden birini diğerine üstün kılacak açık ve kesin bir delil bulunmamaktadır.

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

21 Jan, 16:04


Nefis, soy veya şeref için öfkelenmenin Allah için öfkelenmekten daha güçlü olması, imanın zayıflığını gösterir. Bu, herkesin kendi nefsini tanıyıp düzeltmesi için elinde tutabileceği adil bir ölçüdür.

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

20 Jan, 16:05


Akıllı insan, ne kadar bildiğinden çok, ne kadar bilmediğini fark etmelidir. Çünkü insan, bilmediğini fark ederse öğrenmeye çalışır; fakat sadece bildikleriyle meşgul olursa kibirlenir.

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

19 Jan, 15:05


Allah, Yahudilere zilleti yazmıştır. Onların bir topluluk üzerinde hüküm sahibi olması, ancak o topluluğun işlediği günahlarla zayıf düşmesiyle mümkün olur.

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

18 Jan, 18:08


İnsanlara karşı işlenen bir günah, Allah'a karşı işlenen yetmiş günahtan daha büyüktür. Çünkü Allah, kıyamet günü seni bağışlayabilir; ancak insanlar mutlaka senden haklarını alacaklardır.

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

17 Jan, 14:13


Allah, Filistin'de Yahudilerin zevale uğrayacağını bildirmiştir.

Yahudilerin zevali, onları koruyanların da zevali olacaktır.

Ancak Allah'a imanı zayıf olan kimse, Allah'ın bu vaadini tasdik etmeye güç yetiremez. Ve Allah'ın vaadi geri çevrilmesi olanaksız bir şeydir.


📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

17 Jan, 09:59


Zikirlerin baştacı cuma günü Nebi  ﷺ'e getirilen salavattır. Yeryüzündeki insanlar, Allah'ı ne kadar zikrederlerse gökyüzündekiler de yeryüzündekileri o derece hatrında tutarlar. Böylece yeryüzünde huzur oranı artar.


Şeyh Abdulaziz Tarifi

Abdulaziz et-Tarifi

13 Jan, 18:58


Bir toplumun ar damarı çatlamışsa o milletin yok olması müstehaktır.

--------------------------------------

Sahabeden biri şöyle demiştir:

Zinanın yaygınlaştığı bir millette ölüm oranı da çoğalır.

Zinanın önünü açanın Allah'da helakının önünü açar.
!

Abdulaziz et-Tarifi

11 Jan, 12:32


Recep ayının faziletiyle ilgili herhangi bir sahih hadis yoktur. Aynı şekilde bu aya özel oruç veya nafile namaz kılmak da meşru değildir. Recep ayı sadece haram aylardandır. Dolayısıyla bu aylarda işlenen günahın oldukça büyük sonucu olur. Zira Allah-u Teala şöyle buyurur:
-----------------
Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin.
----------------- Tevbe Suresi 36. Ayet

📸 | https://t.me/tarifiturkce

#Üçaylar #Recep #RecepAyı

Abdulaziz et-Tarifi

10 Jan, 19:06


Şam’daki mücahitler arasında âlimler ve fazilet sahibi kimseler bulunmaktadır. Bu sebeple onlara karşı dayatmacı ve sert bir tutum takınmaktan kaçınmalı, aksine onlara dua etmeli ve samimi bir şekilde nasihat ve tavsiyelerde bulunmalıyız.

Nihayetinde, kendi durumlarını en iyi onlar değerlendirir.

🪶Şeyh Abdülaziz et-Tarifi

Abdulaziz et-Tarifi

07 Jan, 14:02


Eğer aceleciliğin, kendini beğenmişliğin, taşkınlığın, sertliğin ve düşüncesizliğin sahiplerine verdiği zararlar olmasaydı, akılları sağlam olurdu.

Vahiy, aklın görevini tamamlayarak hükmünü eksiksiz ve doğru bir şekilde ortaya koymasına mani olan bu tehlikelerden defalarca sakındırmıştır. Zira akıl, kendisine sunulana göre hüküm veren bir yaratılıştadır. Araştırır, inceler, keşfeder, derinlemesine sorgular, detaylıca gözlemler, sorular sorar ve basiretle kavramaya çalışır. Ancak yolu kesildiğinde, akıl tereddütlü ve uyumsuz bir hüküm verir; ne düzeni olur ne de tutarlılığı.

- Şeyh Tarifi, Liberal Zihniyet, s. 17.

Abdulaziz et-Tarifi

06 Jan, 20:42


Kargaşa ve fitnelerin arttığı, olayların hızla cereyan ettiği karışıklık dönemlerinde nefisler sarsılır ve musibetlere yönelerek aklın ilim ve amel hususunda zorlanmasına sebep olur. Bu durum, mühim meseleleri idrak etmekte ve öncelikleri belirlemekte akla büyük bir zorluk yaşatır. İşte böyle zamanlarda, akılların nefisleri ilim ve amele yönlendirmek için ciddi bir mücadele vermesi gerekir. Ancak çoğu zaman bu mücadelede eksiklikler meydana gelir. Bu bağlamda, Rasûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) şu hadisi, böyle dönemlerde yapılan ibadetlerin ecrinin büyüklüğüne işaret eder: "Fitne zamanında ibadet, bana yapılan hicret gibidir."

Burada fitne (الهرج), insanların birbirine düşerek çatışmasına yol açan olayların çoğalmasıdır. Böyle zamanlarda nefisler, akıldan farkındalığını ve basiretini yitirir. Nitekim bir diğer hadiste şöyle buyrulmuştur: "O dönemin insanlarının akılları çekilip alınacaktır." Nefis, kendisini sürükleyen arzu ve korkulara kapıldığında, akıl onu doğruya yönlendirmek için çetin bir mücadele verir. Ancak bu mücadele son derece zordur. İlim ve ameldeki dereceler ve bunların sevabı, bu mücadelenin güçlüğüne ve gayretine göre artar.

Nefisler ne kadar mutedil ve dengede olursa, akıl üzerindeki etkileri o kadar zayıf olur. Bu da aklın, ilmi kavrayıp onu uygulamasını kolaylaştırır; nefsin akla karşı bir direnci ya da baskısı olmaz. Ancak fitnelerin ve olayların yoğun olduğu zamanlarda, nefislerin karışıklığı sebebiyle ilim talebi azalır ve akıllar, ilimle meşgul olmaktan uzaklaşır.

- Şeyh Tarifi, el Fasl beyne'n Nefs-i ve'l Akl, s. 60.

Abdulaziz et-Tarifi

05 Jan, 15:34


Peygamber Efendimiz (ﷺ)’e salât ve selâm getirmenin fazileti hakkında hadisler ve sahabe sözleri genel olarak mütevatir derecesinde gelmiştir.Bazı özel durumlarda da bu fazilet sabittir. Salât ve selâm, diğer zikirler gibi herhangi bir sebep olmaksızın da meşru bir ibadettir. Nitekim Sahih-i Müslim’de Ebu Hureyre’den rivayet edilen bir hadiste Peygamber Efendimiz (ﷺ) şöyle buyurmuştur: "Kim bana bir defa salât getirirse, Allah ona bunun karşılığında on defa salât eder."

Salât ve selâm, günahların bağışlanması ve sıkıntıların giderilmesi için en büyük sebeplerden biridir. Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde Ebu Talha (radıyallahu anh)’den rivayet edilen bir hadiste Resulullah (ﷺ) şöyle buyurmuştur: "Kim bana bir defa salât getirirse, Allah ona on salât eder, on günahını siler ve derecesini on kat yükseltir."

Salât ve Selâmın Meşru Olduğu Durumlar

Salât ve selâm, belirli sebeplerle de teşvik edilmiştir ve bu sebeplerden en önemlileri şunlardır:

▪️Namazda teşehhüd sırasında salât ve selâm getirmek.
▪️Peygamber Efendimiz (ﷺ) anıldığında salât ve selâm ile mukabelede bulunmak.
▪️Ezan sonrasında salât ve selâm getirmek.
▪️Cenaze namazında salât ve selâm okumak.
▪️Sıkıntı, dert ve ihtiyaç anlarında salât ve selâm getirmek.
▪️Genel olarak zikir meclislerinde salât ve selâm zikretmek.
▪️Dua sırasında salât ve selâm getirmek.
▪️Bazı sahabeler, kunut dualarını Peygamber Efendimiz (ﷺ)’e salât ve selâm getirerek bitirirdi. Cuma günü ve gecesinde salât ve selâm getirmenin fazileti hakkında da merfu rivayetler nakledilmiştir.

Kaynak: Şeyh Tarifi, el-Mağribiyye fi Şerhi’l-Akîdeti’l-Kayrevâniyye (s. 81-82).

Abdulaziz et-Tarifi

02 Jan, 18:26


📒Güneşin doğuşu ve batışından ibret almayan, yılın başından ve sonundan da ibret almaz.

Nitekim Kur'an'da en çok zikredilen ayetler, gece ve gündüz ile güneş ve aydır.📕

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

31 Dec, 20:27


Recep ayının faziletiyle ilgili herhangi bir sahih hadis yoktur. Aynı şekilde bu aya özel oruç veya nafile namaz kılmak da meşru değildir. Recep ayı sadece haram aylardandır. Dolayısıyla bu aylarda işlenen günahın oldukça büyük sonucu olur. Zira Allah-u Teala şöyle buyurur:

-----------------

Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin.

-----------------

Tevbe Suresi 36. Ayet


📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

29 Dec, 14:01


Şeyh Tarifi'nin Hristiyanların Yeni Yıl Kutlamalarını Tebrik Hakkındaki Sözleri

Abdulaziz et-Tarifi

25 Dec, 16:12


[Cihad ve Velînin İzni]

“Eğer cihadın şer’î bir sebebe dayandığı sabit olmuşsa, bu durumda cihad için imamın izni şart mıdır? Âlimler bu konuda üç görüş ileri sürmüşlerdir:

Cumhurun Görüşü:
Malikîler, Hanefîler ve Hanbelîlerden bir görüşe göre, imamın izni şarttır. Bu görüşe göre, eğer imam cihadı organize eden, hazırlıklarını yapan ve uygun zamanı bekleyip tedbirli davranan biriyse, izin almak farzdır.

Şafiîlerin Görüşü:
Şafiîler, imamın izni olmaksızın cihadın mekruh olduğunu ancak geçerli sayılacağını ifade etmişlerdir.

Zahiriye’nin Görüşü:
Zahiriye, imamın iznini şart koşmamış ve izinsiz cihadı hiçbir şekilde mekruh saymamıştır.

Âlimlerin esasları, cihadın meşruiyetini kabul etmeyen bir liderden izin almanın gerekli olmadığı konusunda ittifak eder. Çünkü şer’î cihadı temelden kabul etmeyen bir lider, bunun alt başlıklarına nasıl yetki verebilir ki? İmamdan izin alınmasının hikmeti, onun sınırların durumunu, savaş zamanını, düşman gücünü ve ihtiyaç noktalarını daha iyi bilmesiyle ilgilidir. Ancak eğer imam, cihadın şer’î meşruiyetine inanmazsa, onunla ilgili gereklilikler de ortadan kalkar.

Birden fazla İslam beldesi varsa:
Her beldenin kendine özgü bir imamı vardır. Bu imam, kendi beldesinin cihadını organize eder, bayrağını kaldırır ve bununla ilgili haklara, görev ve sorumluluklara sahip olur. Kendi yetki alanı dışında bir yerde cihad için izin vermesi gerekmez. Çünkü izni, kendi idaresi altındaki bölgelerle sınırlıdır. Her beldenin imamı, kendi bölgesinin maslahatını daha iyi bilir ve buna göre hareket eder.”

(Şeyh Tarifi, Et-Tefsîr ve’l-Beyân li-Ahkâmi’l-Kur’ân)

Abdulaziz et-Tarifi

24 Dec, 14:01


İmtihan, güçlenmenin rahmidir; Allah bunu farklı aşama ve safhalarla çeşitlendirir. Yusuf’un (aleyhisselam) güçlenme süreci, bir kuyuya atılmasıyla başladı; ardından satılması, köleleştirilmesi ve hapsedilmesiyle devam etti. Türlü aşamalardan geçerek sonunda Mısır’ın yönetimine ulaştı!
----------
📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

23 Dec, 14:00


Hz. Ömer bizzat kendisi, kadınların toplandığı yerlerde sürekli bulunan erkekleri döverdi. O, Müslümanların halifesi ve lideriydi. Bugün ise, karma ortamı dayatanlar atanıyor ve ödüllendiriliyor!
----------
📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

22 Dec, 14:01


Vay haline o namaz kılanların ki, onlar namazlarından gafildirler. (Mâûn Suresi)

Allah Teâlâ, namaz konusunda gaflet içinde olan ve tembellik göstererek namazlarını aksatan kimseleri şiddetli bir azapla uyarmıştır. Bu ayet, aslında namaz kılanları kastetmektedir. Zira Allah şöyle buyurmuştur: "Vay haline o namaz kılanların!" Yani bu kişiler namaz kılmaktadır, ancak namazlarına karşı tembellik yapmakta ve onu vaktinden geciktirmektedirler. Bu durum, ayetin devamındaki şu ifadeyle açıkça belirtilmiştir: "Onlar namazlarından gafildirler."

Bu ifade, onların namazı tamamen terk eden kimseler olmadığını, fakat namazın aslını ihmal ettiklerini göstermektedir. Ayrıca burada sadece namazın içindeki huşû eksikliği değil, namazın kendisine olan ilgisizlik ve vaktinden geciktirme kast edilmektedir. Bu yüzden, tâbiînden Atâ bin Dînâr şöyle demiştir: "Hamdolsun ki Allah, 'Namazlarında gafildirler' dedi, 'Namazlarında huşûsuzdurlar' demedi."

Çünkü namazda huşû eksikliği, çoğu insanın kurtulamayacağı bir durumdur. Nitekim, Mus‘ab bin Sa‘d babası Sa‘d’a bu ayeti sormuş ve şöyle demiştir: "Bu ayet, birimizin namazda kendi kendine konuşması hakkında mı inmiştir?" Sa‘d şöyle cevap vermiştir: "Hayır, bu ayet namazı vaktinden geciktiren kimseler hakkındadır."

Şeyh Tarifi, Et-Tefsîr ve’l-Beyân li-Ahkâmi’l-Kur’ân, Maun Suresi📚

Abdulaziz et-Tarifi

21 Dec, 17:31


Eğer âlim halktan bir adım uzaklaşırsa, halk da ondan aynı şekilde bir adım uzaklaşır. Bu nedenle Resulullahﷺ küçük ve büyük, özgür ve köle, zengin ve fakir herkesle birlikteydi.
----------
📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

20 Dec, 16:59


Gıybetin caiz olduğu durumlar

Gıybetin aslı haramdır, ancak altı durumda caiz görülmüştür:

Birinci Durum:

Mazlumun durumu: Mazlum, kendisine zulmeden kişiyi hakkının iade edilmesi umuduyla ve kendisine yardım edeceği veya bir çözüm yolu sunacağı düşünülen bir kimseye, aşırılığa kaçmadan ve intikam arzusuyla hareket etmeden, sadece hakkını talep edecek kadar zikredebilir. Ancak çoğu zaman, mazlumun zulmedene karşı sözlü saldırılarla aşırıya kaçtığı ve onun ayıplarını dile getirerek kendisinin de zalim konumuna düştüğü görülür. Bu durumda, kişi kendisini mazlum zannederken aslında zalim olur.

Bir kimse, malının elinden alınması veya onurunun zedelenmesi gibi bir sebeple mazlum duruma düşmüşse, şu iki şartı yerine getirerek, kardeşini onun hoşlanmayacağı bir şekilde zikredebilir:

Birinci Şart:
Kardeşini, sadece yardım edeceğine veya adalet sağlayacağına inandığı bir kimseye zikretmelidir. Umut taşımadığı bir kişiye bu durumu anlatması uygun değildir.

İkinci Şart:
Mazlumun durumu açıklamak için söyledikleri, ihtiyacını giderecek kadar olmalı; meseleyle ilgisi olmayan şeyleri eklememeli ve yardım talebini intikam veya zulme dönüştürecek şekilde şikâyetlerini artırmamalıdır.

İkinci Durum:

Tanıtıcı bir bilgi verme durumu: Bir kişinin, tanınmayan bir kimseyi tanıtmak için fiziksel özelliklerini veya durumunu açıklaması gerektiğinde caizdir.

Bu durum, hadis ve rivayetleri nakleden kimselerin güvenilirliklerini test etmek amacıyla sorular sormayı kapsadığı gibi, bir şahsı tanımlamak için yapılan açıklamaları da içerir. Örneğin, bir kişinin kör, topal, kısa boylu veya uzun boylu olduğunu tarif etmek, bu kişinin ayıplanması amacı taşımadan yapılırsa caizdir. Ancak, bu sıfatların küçümseme niyetiyle söylenmesi durumunda, bu haram olan bir gıybet sayılır.

Nitekim, Sünen eserlerinde rivayet edildiğine göre, Hz. Âişe (radıyallahu anha) şöyle demiştir:
"Ben Resûlullah’a ﷺ şöyle dedim: 'Sana Safiyye'nin şu ve şu özelliği yeter’ (onun kısa boylu oluşunu kastederek). Bunun üzerine Allah Resûlü ﷺ şöyle buyurdu:
'Sen bir söz söyledin ki, eğer o deniz suyuna karışsaydı, onu bulandırırdı!'"

Üçüncü Durum: Kötü niyetli kişiden sakındırmak

Kötü bir kimseyi (örneğin, güvenilir olmayan bir tacir veya aldatıcı bir eş adayı) gerektiği durumda sakındırmak caizdir. Ancak bu, yalnızca o kişinin durumundan etkilenmesi muhtemel birine yapılmalı ve iki şartla sınırlı olmalıdır:

Birinci Şart:
Uyarının, konuyla doğrudan ilgisi olan birine yapılması gerekir. İlgisiz birine kötü özelliklerini zikretmek caiz değildir. Örneğin, birinin cimriliğini, onunla evlenme niyeti olmayan birine anlatmak; ya da güvenilmezliğini, onunla mali ilişki kurmayacak birine açıklamak uygun değildir.

İkinci Şart:
Kişinin, sadece ilgili özelliklerini belirtmesi ve bunları abartarak veya gereksiz niteliklerle genişleterek anlatmaması gerekir. Örneğin, bir tacir için güvenilirlik, bir eş adayı için ise dindarlık ve ahlak önemlidir. Bunların dışındaki detaylar zikredilmemelidir.

Dördüncü Durum: Günahını açıkça işleyen kişiyi anmak

Günahını alenen işleyen bir kimse (örneğin, açıkça içki içen biri ya da örtüsüz bir kadın) hakkında, intikam veya küçümseme niyeti olmadan, yalnızca durumunu zikretmek caizdir. Ancak alay veya kinayeli bir şekilde zikretmek şiddetle yasaklanmıştır.

İmam İbn Abdilberr, günahını açıkça işleyen kişinin arkasından konuşmanın gıybet sayılmayacağı hususunda icma olduğunu nakletmiştir.

Bu izin, yalnızca kişinin aleni günahıyla sınırlıdır. Gizli günahları hakkında konuşmak caiz değildir. Örneğin, açıkça içki içen birinin başka bir konuda hoşlanmayacağı şekilde anılması haramdır. Bu konuda ihtilaf yoktur.

Beşinci Durum: Fetva isteyenin durumu açıklaması

Bir kişi, fetva talebinde bulunurken konunun taraflarını ve olayları açıklamak durumundaysa, bunu yapması caizdir. Örneğin, bir kadın kocasının cimriliği, şiddeti veya ilgisizliği gibi durumları açıklayarak çözüm arıyorsa, bu bir sakınca teşkil etmez.

Abdulaziz et-Tarifi

20 Dec, 16:59


Nitekim Sahihayn'da geçen bir rivayette, Hind bint Utbe şöyle demiştir:
"Ey Allah'ın Resûlü! Ebu Süfyan cimri bir adamdır. Bana ve çocuklarıma yetecek bir şey vermiyor. Ancak onun haberi olmadan alıyorum." Resûlullah ﷺ şöyle buyurdu:
"Kendine ve çocuklarına yetecek kadarını, maruf ölçüsünde al."

Altıncı Durum: Günah işleyeni düzeltmek için yardım talep etmek

Bir kişinin işlediği günahın (ister açık ister gizli olsun) zarar verdiği ve düzeltilmesi gerektiği durumda, bu kişiden bahsedilmesi şu iki şartla caizdir:

Birinci Şart:
Yardım talebinin, bu konuda çözüm üretebilecek birine yapılması gerekir. Örneğin, içki içen veya haram bir iş yapan birinin durumu, bu konuda çözüm sunabilecek birine danışılabilir.

İkinci Şart:
Düzeltme talebinin, büyük ve başkalarına zarar verebilecek bir günah için olması gerekir. Küçük günahlar (lemem) ya da genelde başkalarına sirayet etmeyen durumlar için gıybet caiz değildir.

Abdulaziz et-Tarifi

20 Dec, 16:58


⬇️⬇️

Abdulaziz et-Tarifi

19 Dec, 16:59


İnsanlarla Alay Etmek

İnsanlarla alay etmek, onların haram veya günah işlemeleri durumunda dahi caiz değildir. Zira alay etmek, zatında şer’an kötülenmiş bir fiildir. Bu fiil, kişinin nefsini üstün görmesini, kibirlenmesini ve kendisine Allah Teâlâ’nın lütfetmiş olduğu nimeti unutmasını içerir. O nimet ki Allah, o kişiyi hayra muvaffak kılmış ve başkasını o hayırdan mahrum bırakmıştır. Ancak alay eden kimse, bu lütfu unutup imtihana çekilebilir; kötü bir niyet veya gafletle yoldan sapar, gurura kapılır ve neticede Allah katında, alay ettiği kimseden daha şiddetli bir azaba uğrayabilir.

Haram işleyene karşı mü’minin vazifesi, ona nasihat etmek, iyiliği emretmek ve kötülükten nehyederek ıslahına gayret göstermektir. Ona merhametle yaklaşılmalı, alay edilmemelidir. Zira sapıtanı saptıran Allah Teâlâ, diğerlerini de saptırmaya kadirdir.

Abdulaziz et-Tarifi

19 Dec, 16:58


⬇️⬇️

Abdulaziz et-Tarifi

18 Dec, 16:59


Erkek Çocukların ve Erkeklerin Takı Takmasının Hükmü

Genel Esaslar
Erkek çocukların ve yetişkin erkeklerin süs eşyaları (takılar) takması, İslam’ın fıtrata uygunluk ilkesine aykırı olduğu için meşru görülmez. Erkeklerin bilezik, kolye gibi süs eşyaları takması, kadınlara özgü bir davranış olarak değerlendirilir ve bu tür uygulamalar erkeklerde kadınsılaşmaya yol açabileceği için hoş karşılanmaz.

Resûlullah (ﷺ), Üsâme bin Zeyd hakkında şöyle buyurmuştur:
"Eğer Üsâme kız çocuğu olsaydı, onu süsler ve ona elbiseler giydirirdim." (Ahmed b. Hanbel, İbn Mâce).
Bu ifade, erkek çocukların süslenmesiyle kız çocuklarının süslenmesi arasındaki fıtrî farkı ortaya koymaktadır. Aynı şekilde, erkek çocuklara süs eşyası takılması hoş görülmez, çünkü bu doğal yaratılışa (fıtrata) aykırıdır.

Altın Takmanın Hükmü
Altın, erkeklere takı olarak haram kılınmıştır. Peygamber Efendimiz (ﷺ) şöyle buyurmuştur:
"Altın ve ipek ümmetimin kadınlarına helâl, erkeklerine ise haram kılınmıştır." (Ahmed, Nesâî).
Bir başka hadiste, Peygamberimiz (ﷺ), bir erkeğin parmağında altın yüzük görmüş ve şöyle demiştir:
"Biriniz ateşten bir parça alıp onu eline koymaktan hoşlanır mı?" (Müslim).

Bu nedenle, erkeklerin altından yapılmış yüzük veya başka herhangi bir süs eşyası takması haramdır.

Gümüş Takmanın Hükmü
Gümüş yüzük takmak, erkekler için caizdir. Peygamber Efendimiz (ﷺ) gümüşten bir yüzük kullanmış ve bu konuda örneklik teşkil etmiştir. Enes b. Mâlik (radıyallahu anh) şöyle rivayet etmiştir:
"Resûlullah (ﷺ), sağ elinde gümüşten bir yüzük takmıştır." (Buhârî ve Müslim).

Abdulaziz et-Tarifi

18 Dec, 16:58


⬇️⬇️

Abdulaziz et-Tarifi

17 Dec, 16:59


Zalim kimsenin cezası gecikebilir; bu durumda, o kişi bu gecikmeyi ya kendi haklılığına ya da Allah’ın kendisini affettiğine delil sanabilir. Ancak, Allah’ın kendisini "el-Halîm" (ceza vermekte acele etmeyen) olarak isimlendirdiğini unutur. Allah, zalime mühlet verir, süre tanır; fakat ne unutur ne de onu ihmal eder.

••┈┈┈┈┈┈┈┈┈┈┈••
✦ https://t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

16 Dec, 16:59


Seferdeki Kimselerin Cuma Namazı Hükmü

Seferde olan kişiye Cuma namazı farz değildir. Eğer bir köy veya şehirden geçer ve o beldede halkın Cuma namazı kıldığını görürse, Cuma namazına katılabilir. Ancak bu durumda niyetini öğle namazı olarak yapar, hutbeyi dinler ve Müslümanların duasına katılır. Rasulullah (ﷺ), Arafat’ta öğle namazını Cuma günü kılmış, ardından ikindi namazını da öğleye ekleyerek cem etmiştir. Ancak sahabe, seferdeyken Cuma namazı kılmazdı. Aynı şekilde, tâbiîn fakihleri -özellikle Hicaz fakihleri- de bu görüşü benimsemiştir.

Nitekim sahih bir rivayete göre, Halife Ömer bin Abdülaziz, sefer hâlinde iken Cuma namazına katılmamıştır. İbn Ebî Şeybe’nin “Musannef” adlı eserinde, Ebû Ubeyd’in şu rivayeti yer alır:
"Ömer bin Abdülaziz, Dâbık’tan çıktı. O gün halife idi ve cuma günü Halep’ten geçti. Halep valisine, ‘Biz seferdeyiz, Cuma kılmayacağız’ dedi."

Eğer yolcu bir kimse, mukim olanlarla birlikte Cuma namazı kılarsa:

Bu namazı Cuma namazı niyetiyle kılmışsa, ardından ikindi namazını cem ederek kılamaz.
Ancak bu namazı öğle namazı niyetiyle kılmışsa, ardından ikindi namazını cem edebilir.

Cuma Sabahı Seyahate Çıkma Meselesi
Cuma sabahı yolculuğa çıkmanın yasak olduğu iddiasına dair sahih bir delil bulunmamaktadır. İhtiyaç hâlinde ezandan önce yola çıkmak caizdir. Zira Cuma ezanı okunduğu andan itibaren namaza gitmek farz olur. Bu durumda, başka bir iş veya yolculuk için çabalamak, Kur’an’daki şu ayete muhalefet etmek anlamına gelir:
"Cuma günü namaza çağrıldığınızda, Allah’ı zikretmeye koşun." (el-Cuma, 62:9).

Bununla birlikte, Cuma günü sabahleyin yola çıkmayı yasaklayan hiçbir sahih hadis rivayet edilmemiştir.

Seyahatin Yasak Olduğuna Dair Rivayetlerin Değerlendirilmesi
İbn Ömer’den rivayet edilen ve Rasulullah (ﷺ) tarafından söylendiği belirtilen şu hadis:
"Kim Cuma günü seyahate çıkarsa, melekler onun yolculuğuna beddua eder."
Bu hadis, Dârakutnî’nin “El-Efrâd” adlı eserinde yer alır, ancak rivayet zincirinde İbn Lehi’a bulunduğu için münker kabul edilmiştir.

Aynı konuda, Ebû Hüreyre’den rivayet edilen bir hadis:
"Kim Cuma günü seyahate çıkarsa, melekleri ona beddua eder."
Bu hadis, Hatîb el-Bağdâdî’nin “Er-Ruvât an Mâlik” adlı eserinde geçmektedir. Ancak bu rivayet zincirinde Hüseyin bin Alvân bulunmaktadır ki, Yahyâ ve İbn Ebî Hâtim’e göre yalancıdır.

Sahabelerin uygulamalarına bakıldığında, Cuma günü seyahate çıkmanın caiz olduğuna dair görüşler yer almaktadır. Örneğin, Ömer bin Hattab’tan gelen iki farklı sahih rivayette, Cuma namazının yolculuğa engel teşkil etmeyeceği belirtilmiştir.

Sahabe ve Tâbiîn’in Uygulamaları
Böylesine yaygın ve pratikte sıkça karşılaşılan bir meselenin, Halife Ömer gibi bir şahsiyetin bilgisi dışında olması düşünülemez. Onun ve diğer sahabelerin bu konudaki uygulamaları, Cuma günü seyahatin caiz olduğuna dair delildir. Ayrıca, bu tür meselelerde sahabenin uygulamaları ve sözleri, hükümlerin temel kaynaklarından biridir.

Sonuç olarak:
Cuma günü seyahat etmenin caiz olduğuna dair sahih deliller mevcuttur ve aksini ifade eden hadislerin sıhhatinde ciddi zayıflıklar bulunmaktadır. İmam Ebû Davud’un “Mürselât” adlı eserinde, Zührî’den nakledilen bir rivayete göre, Zührî’ye Cuma günü sabahleyin seyahate çıkma meselesi sorulmuş, o da şu cevabı vermiştir:
"Rasulullah (ﷺ) Cuma günü seyahate çıkmıştır."

Bu, cumhur âlimlerin de benimsediği bir görüştür.

Abdulaziz et-Tarifi

16 Dec, 16:58


⬇️⬇️

Abdulaziz et-Tarifi

15 Dec, 16:10


Müminlere ihsan edilen nimetlerin kemale ermesi ve Allah katındaki üstün makamları, onları dünya musibetlerinden tamamen korumaz. Bunun hikmeti, müminlerin şunu kesin bir şekilde idrak etmeleridir: İtaatin mukafatı, dünya hayatının selameti değil, ahiret yurdunda kurtuluşa ermektir. Şayet dünyevi selamet, Allah'a olan itaatin derecesine göre olsaydı, malıyla ve canıyla cihad eden kimse, ölümden ve mal kaybından en uzak kişi olurdu. Ancak durum böyle değildir; zira asıl mükafat ahirete aittir.

••┈┈┈┈┈┈┈┈┈┈┈••
✦ https://t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

14 Dec, 19:44


Bir hükümdar, gücünü ve otoritesini korumak için bir ülkeyi ele geçirdiğinde, bu gücün tehdit altında olduğunu hissettiğinde, gerekirse halkını tamamen yok etmeyi bile göze alabilir; yalnız kalacağını bilse dahi. Nitekim Firavun, Hz. Musa’dan korktuğu zaman, "Erkek çocuklarını öldüreceğiz!" diyerek kendi halkını katletmeye yönelmişti.

••┈┈┈┈┈┈┈┈┈┈┈••
✦ https://t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

12 Dec, 18:01


Her mazlum, bir süre zalimine beddua etmeyi unutabilir; ancak haksız yere hapsedilen kişi, gece gündüz Rabbine yalvarır, ta ki zincirleri çözülene kadar.

••┈┈┈┈┈┈┈┈┈┈┈••
✦ https://t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

11 Dec, 18:00


Devletlerin ve liderlerin halleri kısa bir zaman diliminde değişir. Bu, servetine ya da makamına güvenen herkes için Allah’ın düzenine karşı güvende olunamayacağına dair bir ibrettir. İnsanın en büyük sığınağı ve korunağı, Allah Teâlâ’dır.

••┈┈┈┈┈┈┈┈┈┈┈••
✦ https://t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

11 Dec, 14:01


Zalim ne kadar yükselir ve büyürse, düşüşü de o kadar açık ve ibret verici olur.

Abdulaziz et-Tarifi

10 Dec, 17:52


Dua boşa gitmez, ancak Allah’ın duayı kabul etme zamanında bir hikmeti vardır. Bu sebeple O’na hüsnü zan beslemek gerekir. Nitekim Peygamber Efendimiz ﷺ Mekke’de kuşatma altında kalmış, fakat sıkıntısı ancak üç yıl sonra hafifletilmiştir. Oysa O, yaratılmışların en hayırlısıydı!

Allah, kuluna dualarına icabet ederken en uygun zamanı seçer, en hızlı olanı değil.

••┈┈┈┈┈┈┈┈┈┈┈••
✦ https://t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

02 Dec, 18:02


Suriye'de öyle katliamlar gördüm ki, çocukların saçlarını bile beyazlatacak cinsten!

Allah'ım! Seni layıkıyla övmekten aciziz ve yalnızca Sana sığınırız. Allah'ım, Şam diyarına yardımını ve zaferini indir. Zalimlere ise azabını ve şiddetini tattır!

https://t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

01 Dec, 20:00


Ümmetin gücü ve sağlamlığı oranında, cihad yoluyla diğer milletleri ıslah etmesi, yeryüzünde adaleti tesis etmesi, gücü yetmediği veya uğraşmayı gereksiz gördüğü düşmanlarla barış içinde yaşaması gerekir. Eğer bir antlaşma yapılırsa, bu antlaşma belirli bir süreyle sınırlandırılmalıdır ki düşmana tamamen güvenilmesin ve hazırlık yapmayı, güç biriktirmeyi ihmal etmesin. Aksi takdirde, ümmet kendi hâline bırakılırsa gevşer ve kendi içinde bölünmelere sürüklenir. Allah’ın ümmetler üzerindeki sünneti (değişmez kanunu) şudur: Ümmet düşmanıyla meşgul olmazsa, Allah onu kendi içinde meşgul eder. Bu nedenle, ümmetin düşmanından yüz çevirdiği zamanlarda iç çatışmalar ve katliamlar yaygınlaşır.

Cihad, görünüşte sertlik ve acı gibi algılansa da özü itibarıyla hem müminler hem de kâfirler için bir rahmettir:

Müminler için rahmeti: Cihad, onların imanını güçlendirir, birliklerini sağlar, rızıklarını genişletir ve dünyada güçlenmelerine vesile olur. Ahirette ise mücahidler için büyük mükâfat, samimi mücahid için ise şehadet mertebesi vardır.

Kâfirler için rahmeti: Cihad, onların arasında adaletin tesis edilmesine vesile olur. Bu, onları Rablerine karşı inkârcı olmaktan kurtarır ve kendilerine Allah’ın hükmünü uygulayarak nefislerine adil davranmalarını sağlar.

Bu anlayış, ümmetin ihyası ve yeryüzünde adaletin tesisi için bir yol gösterici niteliktedir.

Kaynak: Şeyh Abdulaziz Tarifi, El-Horasaniyye Fi Şerhi Akidet-ir-Raziyyeyn, s. 502.📕

Abdulaziz et-Tarifi

30 Nov, 17:44


• Şam halkı bir düşmana karşı birleşip savaştıklarında yenilgiye uğramazlar. Peygamber Efendimiz ﷺ şöyle buyurmuştur: ''Batı ehli, kıyamet kopuncaya kadar hak üzere galip gelmeye devam edecektir." Bu hadiste geçen "Batı ehli" ifadesini, İmam Ahmed şu şekilde açıklamıştır: "Bu, Şam halkını ifade eder."

• Melekler, barış zamanında Şam üzerine kanatlarını gererler; savaş zamanında ise durumları nasıldır, kim bilir? Sahih bir hadiste Peygamber Efendimiz ﷺ şöyle buyurmuştur: “Ne mutlu Şam’a! İşte bunlar Allah’ın melekleridir, kanatlarını Şam üzerine germişlerdir.”

• Delillerden anlaşıldığı üzere İslam ülkeleri, büyük savaş (Melhame) öncesinde tek bir devlet hâline gelecektir. Bir hadiste Şam’a “Müslümanların merkezi” (ordugahı) denilmiştir. Bu, ümmetin bütününün orada bir araya geleceğine işaret eder.

• Bugün Şam’da yaşananlar, ümmetin yönünü düzeltmesi için bir kapıdır!

https://t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

30 Nov, 17:26


▪️Beşşar Esed her gün kan döküyor! Onun kanı, masum insanların kanından daha değerli değildir. En büyük ibadetlerden biri, ona yakın olan bir vicdanın harekete geçip, toplulukların kanının akmasını, bir kişinin kanının akıtılmasıyla durdurmasıdır. Bu, sanki tüm insanlığı hayata döndürmek gibidir.

▪️Suriye’deki mücahitlere destek vermemek, helâk alametidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Allah yolunda infak edin ve ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” (Bakara, 2/195). Müfessirler ittifakla bu ayetin anlamını şu şekilde açıklamışlardır: Eğer infakı terk ederseniz, bu sizi helâk eder.

▪️Suriye’deki mazlumlara yardım etmek, bir devletten önce ümmetin sorumluluğudur. Peygamber Efendimiz ﷺ, mağdur ve mazlum bir kimseye şöyle buyurmuştur: “Etrafındaki Müslümanlardan yardım iste... Sultan’dan yardım dile.”

◾️Suriye halkına yardım etmeye gücü yeten bir hükümet bunu yapmaktan kaçınırsa, aynı ceza ile cezalandırılır. Peygamber Efendimizﷺ şöyle buyurmuştur: “Bir Müslümanı, hürmetinin çiğnendiği bir yerde yardımsız bırakan kimseyi, Allah da yardımsız bırakır.”

▪️Yardım etme gücüne sahip olup yardım etmeyen kimsenin, aynı musibetle imtihan edilip yardım görememesi mümkündür. Çünkü Allah’ın şu sünneti değişmezdir: “Amellerin karşılığı, aynı cinsledir.”

▪️Şam halkına yardım etmek için silah taşımayan kimse, dua ile destek olmalıdır. Zira sahabeden nakledilen bir sözde şöyle denmiştir: “Müminin silahı, duadır.” Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmuştur: “Dua etmekten aciz olan, insanların en âcizidir.

https://t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

22 Nov, 19:36


Eğer bir sultanın bir âlimle oturduğunu ve onu ıslah etmediğini görürsen, o âlimin dinini bozmuştur. Eğer bir âlimin bir sultanla oturduğunu ve onu ıslah etmediğini görürsen, o sultanın dinini ve dünyasını bozmuştur.
----------
📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

22 Nov, 06:39


Allah, bir günü özel kıldığında, o günde yapılan salih ameli de özel kılar.

----------


Efendimiz ﷺşöyle buyurdu:
Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün, Cuma günüdür.

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

19 Nov, 13:37


Dört büyük imamın görüşlerine bakıldığında, şarkı söylemenin haramlığı konusunda açık ifadelerle birleşmiş oldukları görülür.

İMAM MALİK: Ahmed bin Hanbel, el-İlel adlı eserinde ve Hallal, el-Emru bi’l-Ma’ruf ve’n-Nehy ani’l-Münker adlı kitabında, İshak bin İsa et-Tebba’dan şu rivayeti nakletmiştir: “Malik’e şarkı dinlemeyi sordum. Dedi ki: ‘Bu bizim yanımızda ancak fâsıkların işidir.’

İMAM AHMED: Oğlu Abdullah, Mesail adlı kitabında şöyle nakleder: “Babam’a şarkı hakkında sordum. Şöyle dedi: ‘Kalpte nifakı yeşertir, hoşuma gitmez.’” Daha sonra İmam Malik’in şu sözünü nakletti: “Bu bizim yanımızda ancak fâsıkların işidir.”

İMAM EBU HANİFE: Kendisi şöyle demiştir: Şarkı tüm dinlerde haramdır. Ayrıca, mezhebine bağlı imamlar, şarkıcıların şahitliğini reddetmiştir.

İMAM ŞAFİİ: Şafii, şöyle der: “Şarkı, mekruh bir eğlencedir; bâtıl ve anlamsız şeylere benzer.” Edebü’l-Kada adlı eserinde ve el-Ümm adlı kitabında, şarkıcıların şahitliğinin reddedileceğini açıkça ifade etmiştir.

Bazı kimselerin şu sözleri nasıl söyleyebildiklerine şaşıyorum:

Şafii’nin “şarkıcıların şahitliğinin reddi” ile ilgili ifadesinin, “şarkının bâtıla benzeyen mekruh bir eğlence olduğunu” söylemesiyle birlikte, şarkının haram olduğuna dair açık bir delil teşkil etmediğini iddia etmeleri,

Malik’in, “Bu bizim yanımızda ancak fâsıkların işidir” sözünün haramlık için açık bir delil olmadığını iddia etmeleri,

Ahmed’in, “Kalpte nifakı yeşertir” sözünün de haramlık için açık bir delil olmadığını söylemeleri...

Eğer bu sözler haram denilmesi için açık değilse, onlardan gelen hangi ifade şer’î olarak haramlığı açıkça ifade edecektir?

Elbette biliyoruz ki, hatta kesinlikle inanıyoruz ki, dört imamın ve diğer âlimlerin sözleri vahiyden birer metin değildir. Sözleri hüccet değil, delile dayalıdır ve kendileri için delil getirilmesi gerekir. Ancak âlimlerin sözleri, ümmetin ittifak ve icmaını göstermek için nakledilir. Çünkü icma muteberdir ve ancak bir nas üzerine olabilir.

— el-Gina fi’l-Mizan (s. 37-38)

Abdulaziz et-Tarifi

19 Nov, 13:27


Şarkı Dinlemeye Cevaz Veren Alim, Tekfir edilir mi?

Üç mezhebin İmamlarından, Şarkıyı Helal Sayanların Tekfir Edileceği Nakli.

İmam Ebu Hanife’nin bazı talebeleri şöyle demiştir: ''Şarkı dinlemek fısktır, ondan zevk almak ise küfürdür." Hanefi mezhebinden, şarkıyı helal sayanın küfrüne açıkça hükmedenler arasında Hafızü’d-Din fakih Muhammed el-Bezzazi ve Zeynü’d-Din el-Kermanî bulunmaktadır. Bezzazi, el-Fetava’l-Bezzaziyye adlı eserinde şöyle der: "Şarkının haram olduğu icma ile sabit olunca, onu helal sayanın tekfir edilmesi gerekir."

Maliki mezhebinden Kadı İyaz da bu görüşü benimsemiş ve şarkıyı helal saymanın küfrü üzerinde icma bulunduğunu nakletmiştir.

Hanbeli mezhebinden İbnü’l-Hanbeli de bu görüşü savunmuş, İbn Receb’in Zeyl Tabakatü’l-Hanabile adlı eserinde, İbn Kudame’den bunu aktarmıştır.

Ancak bu görüş isabetli değildir; aksine, aşırı bir yaklaşımdır. Çünkü küfür uzak bir hükümdür. Şarkı dinlemek aslında hevâ, bir suç ve bir günahtır. Nitekim birçok imam bunu büyük günahlardan saymıştır. Örneğin, İbnü’n-Nehhas Tenbihü’l-Gafilin adlı eserinde ve İbn Hacer el-Heytemî ez-Zevacir adlı kitabında şarkı dinlemeyi büyük günahlardan kabul etmişlerdir.

Bilgim dahilinde, âlimlerin bir meseleyi büyük günahlardan sayıp, aynı zamanda üzerinde icma ettikleri bir konuda muteber bir görüşle helal olduğunu ifade ettikleri bir duruma rastlanmamıştır.

— Şeyh Abdulaziz et Tarifi'nin, el-Gina fi’l-Mizan adlı eseri📕 (s. 38-39)

Abdulaziz et-Tarifi

19 Nov, 13:17


Abdulaziz et-Tarifi pinned «🔻Şeriatı savunmak ve şu anda Haremeyn beldelerinde meydana gelen acı olaylara bir cevap olarak, ümmetimizin evlatları olan İslam âlimlerinin oradaki duruşlarını hatırlatmak istiyoruz. Bu değerli âlimler, batıl ortaya çıkmadan önce de, ortaya çıktıktan sonra…»

Abdulaziz et-Tarifi

19 Nov, 13:15


🔻Şeriatı savunmak ve şu anda Haremeyn beldelerinde meydana gelen acı olaylara bir cevap olarak, ümmetimizin evlatları olan İslam âlimlerinin oradaki duruşlarını hatırlatmak istiyoruz. Bu değerli âlimler, batıl ortaya çıkmadan önce de, ortaya çıktıktan sonra da hakkı söylemiş ve Allah’ın lütfuyla bu duruşlarında sabit kalmışlardır.

Bu değerli âlimler arasında değerli hocamız Abdülaziz et-Tarifi de bulunmaktadır: İhtilât (Kadın-Erkek Karışıklığı) isimli kitabı, Suud Rejimi tarafından yıllar önce Şeriat-ı Garra-yı Muhammediye'ye apaçık bir savaş olarak yasaklanmıştı.

Bu nedenle, Allah’ın izniyle, bu kitabın (İhtilât; Haremlik - Selamlık) alıntılarını ve hocamızın diğer bir eseri olan el-Gina fi’l-Mizan kitabından bölümleri yayımlamaya başlayacağız. Bu, Allah’ın şeriatını savunmak ve bu duruşları nedeniyle zindanlara atılan ya da unutturulan âlimlerimizi desteklemek içindir. Onların hak ettikleri mükâfat, inşallah Allah katından olacaktır.

Not: Şeyh Abdulaziz'in İhtilat kitabı, Türkçeye çevrilmiştir. Dileyenler, kitap sitelerinden temin edebilecektir.

Kanal İdaresi
https://t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

15 Nov, 09:26


💡Cuma günü salavat getirmenin fazileti, Perşembe akşamından başlayıp cuma akşamına kadar devam eder.

Resulullah 🤲’a, cuma gündüzü salavat getirmek, cuma akşamı getirmekten daha faziletlidir.

⏩️اللهم صل وسلم على سيدنا محمد⏪️

Abdulaziz et-Tarifi

14 Nov, 20:04


Mescid-i Aksa’nın Fethi ve Kıyamet Alametleri📌

▪️Beytü’l-Makdis (Kudüs) iki kez fethedilmiştir: İlk olarak Hz. Ömer b. Hattab (radıyallahu anh) döneminde ve ikinci olarak hicri altıncı yüzyılda Selahaddin Eyyubi (rahimehullah) tarafından. Resûlullah ﷺ’ın haber verdiği üzere, ahir zamanda da tekrar fethedilecektir. Ebu Hureyre (radıyallahu anh)'ın rivayet ettiği sahih bir hadiste, Resûlullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Yahudilerle savaşacaksınız ve Müslümanlar onları öldürecek, öyle ki bir Yahudi ağaç ve taşın arkasına saklanacak, ve ağaç ve taş, ‘Ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! İşte bu arkamdaki bir Yahudi, gel ve onu öldür’ diyecek. Ancak gargat ağacı (erkek diken) bunu söylemeyecek; çünkü o Yahudilerin ağacıdır.”

Bu hadiste, savaşın Filistin topraklarında olacağına işaret vardır. O dönemde Kudüs’ün idaresi Hristiyanlarda değil, Yahudilerde olacaktır; bu da kıyamet alametlerinden biridir. Yahudilerin Beytü’l-Makdis’e hâkim olması, ardından Müslümanlar tarafından fethedilmesi, bu fethin ardından Kudüs’ün bir daha başka bir topluluk tarafından yönetilmemesi ve nihayetinde ahir zamanda yeryüzünün genel bozulmasına işaret eden nihai dönemin geleceği bildirilmiştir. Bu kesinlikle vuku bulacaktır!

Abdulaziz et-Tarifi

13 Nov, 10:47


Şeyh Abdülaziz et-Tarifi’nin Ahlakından Bir Örnek (Allah onun esaretini çözsün)

Medine-i Münevvere'deki İslam Üniversitesi'nde okuyan bir öğrencinin bize Şeyh Abdülaziz et-Tarifi ile ilgili anlattığı bir olay:

Bir grup öğrenci, Şeyh Tarifi ile ders yapmak amacıyla kendisiyle iletişime geçmişti. Bu öğrenciler, Medine'den Riyad’a kadar yaklaşık 800 km’lik bir yol kat ettiler. Yolculuk için gerekli hazırlıkları yaptılar, otel rezervasyonu yaptırdılar vb.

Ancak camiye ulaştıklarında Şeyh Tarifi’yi bulamadılar. Üzüntü içinde tekrar otele döndüler; çünkü bu kadar yolu katetmişlerdi ancak ne ders ne de Şeyh ile bir buluşma gerçekleşmişti.

Aradan bir süre geçtikten sonra, Şeyh Tarifi onlara telefon etti ve “Ben camideyim, gelin” dedi. Yanlarına gittiğinde onlara bir zarf verdi ve “Zarfı ancak ders bittikten sonra açın” dedi. Ders oldukça uzun sürdü.

Dersin sonunda zarfı açtıklarında, içinde büyük bir miktar para olduğunu gördüler.

Bir kardeş, bu olayı şöyle aktardı: "Şeyh, bizimle, kat ettiğimiz mesafeyi, otel rezervasyonunu ve seyahat masraflarımızı düşündü..."

Allah kendisinden razı olsun, onun sıkıntısını gidersin, kederini açsın, hem de en kısa zamanda.

(Kaynak: Bir kardeşin nakli)

💎 Kanal İdaresi 💎

Abdulaziz et-Tarifi

12 Nov, 18:17


Alimlerin Kıyafetleri Nasıl Olmalıdır?

Âlimlerin, Allah’ın emrine aykırı düşmedikçe halkın âdetlerinden uzaklaşmamaları müstehaptır; böylece kıyafet, yiyecek, içecek, ev, yürüyüş ve ihtiyaç giderme hususlarında halkla aynı çizgide olurlar ve kendilerini diğerlerinden ayıracak bir hâl içine girmezler. İslam’da özel bir “âlim kıyafeti” ya da “salihler elbisesi” yoktur; yalnızca Müslümanlara mahsus bir giyim vardır ve bu konuda herkes eşittir. Bu ortak kıyafetten ayrılan, ipek veya altın takılar takan erkekler ya da kibirli giyinip elbiseleri yerleri sürecek şekilde uzatanlar, Müslümanlardan ayrılmış sayılır. Peygamber Efendimiz ﷺ, kavminin giyindiği gibi giyinir; sarık, izar, rida veya gömlek giyerdi. Halkla aynı renkte giysiler ve aynı tür ayakkabılar kullanır; bindiği bineği, oturduğu evi halkınki gibiydi. O ve ailesi ihtiyaçlarını halk gibi giderirdi. Bu, O’ndan önceki tüm peygamberlerin de sünnetiydi. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurur: “Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerin hepsi de yemek yer, çarşılarda dolaşırlardı. Sizi birbirinize imtihan kıldık; sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi görendir.” (Furkan, 20)

Allah, yaratılış itibarıyla insanlar arasında farklar yaratmıştır; kimi yüce, kimi basit, kimi güçlü, kimi zayıf, kimi zengin, kimi fakir, kimi hükümdar, kimi köle… Bu farklar, kendi başlarına hak veya batıl değildir, bir imtihandır. Hak ve batılın ayrılması, onların özlerindeki özelliklere göre yapılır. Hak, kendi özelliğiyle haktır; bu bir kölenin de olabilir, bir efendinin de. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Sizi birbirinize imtihan kıldık.” (Furkan, 20) İmam İkrime bu ayeti şöyle açıklamıştır: “Bu, dünyadaki imtihan, güç farklılığı ve bazılarının diğerlerine karşı üstünlük kurmasıdır. Bu imtihan, hak-batıl dengesinin korunması ve Allah’ın belirlediği toplumsal sistemin devam etmesi içindir; zira yaratılışın tek cins ve tek türden oluşması düşünülemez.”

Allame Şeyh Abdulaziz Tarifi
https://t.me/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

11 Nov, 13:12


Nikah Kıyılırken Niçin Kadının Velisi Şart Koşulmuştur?

Nikâhta kadına veli şart koşulması, onun icap ve kabulün zahirî yönünü anlamakta bir eksikliği olduğundan değil; bilakis onun fıtratında içsel bazı özelliklerin bulunmasından dolayıdır. Kadın, kendisiyle evlenmeye talip bir erkeğe karşı haya, nezaket ve yumuşaklık gibi duygusal etkiler altında kalır, bu durum da karar verme sürecinde zayıf düşmesine sebep olur. İşte bu yüzden, kadının istemediği bir evliliği reddetmesinde veli şartı aranmaz; fakat kabul ve şartların geçerli kılınmasında veli devreye girer. Bu şart, kadının aklının genel kabiliyetiyle ilgili bir eksiklik anlamına gelmez; çünkü reddeden akıl, kabul eden aklın aynısıdır. Ancak kabul durumunda kadın, haya ve duygusal eğilimlerden dolayı bir zayıflık hisseder. Bu yüzden, kadın malî tasarruflarında serbest bırakılmıştır; dilediği gibi malını satıp alabilir, çünkü bu durumda onun duygusal eğilimleri aklına etkide bulunmaz. Ticari işlemler sırasında kendisini kontrol altında tutabilir ve duygusal bir fedakârlık yapma eğilimi göstermez. Fakat evlilik bir nevi duygusal bir anlaşma olup, bunda gözle görülemeyen bir manipülasyon riski vardır; bu yüzden korunması gerekir, ihmal edilmemesi değil.

Kadında bu durumda meydana gelen zayıflık, erkek için de benzeri ya da yakın bir şekilde geçerlidir. Bu sebeple, nikâh akdinde iki erkeğin karşılıklı olarak bulunması, kadın ve erkek tarafında oluşabilecek duygusal zayıflığı gidermeye yardımcı olur. Ancak bu zayıflığın miktarı, her iki tarafta farklı derecelerde ortaya çıkabilir. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur: “İnsan zayıf olarak yaratılmıştır” (Nisa, 28). Tâvûs bu ayeti, "Kadınlarla ilgili işlerde (insanda) bir zaaf vardır" şeklinde yorumlamış; Veki ise "Kadınlar söz konusu olduğunda, erkek aklını yitirir" demiştir.

Şeyh Abdulaziz Tarifi

Abdulaziz et-Tarifi

08 Nov, 08:00


Zikirlerin baştacı cuma günü Nebi ﷺ'e getirilen salavattır. Yeryüzündeki insanlar, Allah'ı ne kadar zikrederlerse gökyüzündekiler de yeryüzündekileri o derece hatrında tutarlar. Böylece yeryüzünde huzur oranı artar.


📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

05 Nov, 13:02


https://www.youtube.com/watch?v=_BtYsWtS_Xc&t=93s

Abdulaziz et-Tarifi

05 Nov, 12:40


•Allah Te‘âlâ mü’mine asla bir şer takdir etmez; eğer sevdiği bir nimeti ondan almış veya hoşlanmadığı bir sıkıntıyı ona indirmişse, bunlar nihayetinde ona hayır olarak dönecektir. Ancak insan, Rabbine karşı su-i zan ettiğinde, kendini güzel bir akıbetten mahrum bırakır.

• Allah'tan gelen musibet, ya bir ceza, ya bir arınma, ya da bir seçilmedir; bazen hepsi veya birkaçı birlikte bulunur. Kul, Allah'a ne kadar yakın olursa, o derece arındırılır ve seçilir; Allah'tan uzaklaştıkça da ceza ile karşılaşır.

• Belâyı def eden en güçlü vesile, Allah hakkında hüsn-ü zan beslemek ve samimiyetle dua etmektir. Kudsî hadiste Allah Te‘âlâ şöyle buyurur: “Ben, kulumun Bana olan zannı üzereyim; Beni anıp Bana dua ettiği sürece onunla beraberim.”

• Belanın şiddeti, birikmesi ve uzun sürmesi, Allah’a olan hüsn-i zanı bozmamalı ve ümidi kesmemelidir. Yakub (a.s), en sevdiği oğlunu kaybetmiş, ardından diğerini de yitirmiş, hatta gözlerini dahi kaybetmişti; Ama yine de, ‘Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin!’ diyordu.

• Belayı indiren Allah Te‘âlâ’dır ve dilediğinde kaldıracak olan da yalnızca O’dur. Kullar, Allah’ın iradesine vesile kılınmış sebeplerdir; Allah, onları istemediklerinde dahi bir hayra sevk eder. Yunus Aleyhisselâm’ı balığın karnından çıkaran O’dur; balık kendisini yemeyi arzularken O, onu kurtuluşa erdirmiştir.

• Sıkıntının bağlarını çözecek tek kudret, o kederi takdir eden Allah Te‘âlâ’dır. Kurtuluşun en büyük sebeplerinden biri ise Allah Te‘âlâ’yı yüceltmek, O’nu tesbih etmek ve secde ile boyun eğmektir. Ayette buyrulur ki: “Eğer tesbih edenlerden olmasaydı, kıyamet gününe kadar onun içinde kalırdı.” (es-Saffât, 143-144)

Abdulaziz et-Tarifi

03 Nov, 09:46


Sabah-akşam zikirleri, insanı gafiller zümresinden çıkarır.

Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, alçak sesle sabah akşam rabbini zikret gafillerden olma!

Araf Suresi, 205.Ayet

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

01 Nov, 12:52


Allah, bir günü özel kıldığında, o günde yapılan salih ameli de özel kılar.

----------


Efendimiz ﷺşöyle buyurdu:
Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün, Cuma günüdür.

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

25 Oct, 08:28


Allah, bir günü özel kıldığında, o günde yapılan salih ameli de özel kılar.

----------


Efendimiz ﷺşöyle buyurdu:
Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün, Cuma günüdür.

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

18 Oct, 06:40


Ölüm, hakikatin yenilgisi değildir; bilakis hakikatin tezahürünün ilk kapısı olabilir. Bu sebeple peygamberler bile öldürüldü, ancak hakikat asla öldürülemez.

En yüce son, şehidin sonudur. Şehidin kanı, ahirette açılmak üzere dürülmüştür.

Gazzeliler, izzetin dirilişi için can veriyor; oysa birçok insan, izzeti satarak alçak bir hayat sürmeyi seçer. Nefislerinin değerini anladılar, fakat onurun yüceliğini kavrayamadılar!

Zulüm ne kadar uzun sürse de, eninde sonunda sadece zulüm yapanların değil, onların dışında kalanların da başına yıkılacaktır. Çünkü büyük bir zulmün şerri de büyüktür!

Abdulaziz et-Tarifi

11 Oct, 04:51


Allah, bir günü özel kıldığında, o günde yapılan salih ameli de özel kılar.

----------


Efendimiz ﷺşöyle buyurdu:
Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün, Cuma günüdür.

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

09 Oct, 18:12


Şeyh Abdülaziz et-Tarifi’ye (Allah esaret bağını çözsün) şöyle bir soru soruldu:
"Filistin’deki kardeşlerimize yardım edemediğimiz için mazur olduğumuzu, zira elimizden bir şey gelmediğini ve zayıf olduğumuzu duydum. Bu doğru mudur?"

Cevaben şöyle dedi:
Müslümanların çoğu, gerek bedenleriyle gerekse mallarıyla kardeşlerine yardım etmekten mahrum bırakılmış olsa bile, bu davayı Müslümanlar arasında canlı tutmak vaciptir. Özellikle, bu mübarek beldenin faziletini ve değerini sürekli olarak hatırlatmak gerekir. Ne yazık ki, birçok Müslüman, bu beldenin faziletini sadece Mescid-i Aksa ile sınırlı zannetmektedir. Medya da sürekli 'Filistin, Filistin' diyerek sanki bu mesele herhangi bir İslam beldesi gibi ele alınıyor. Oysa bu mübarek topraklar, Allah Teâlâ’nın katında ayrı bir yere sahiptir ve diğer İslam beldelerinden farklıdır. Müminlerin, bu beldenin kıymetini, İslami deliller ışığında özelliklerini ve tarihini bilmesi ve bu bilgiyi yayması gerekmektedir. Zira Allah Teâlâ, bu beldeyi Hazreti İbrahim Aleyhisselam’dan beri mübarek kılmıştır ve bu durum günümüze kadar böyle devam etmektedir. Ancak insanların çoğu bu hakikati bilmemektedir. Bu gerçekleri insanlara anlatmak ve onların zihinlerinde diri tutmak her Müslüman’ın görevidir.

Bu hususta şu hakikatlerin bilinmesi zaruridir:

Bu belde, yeryüzündeki en faziletli üçüncü beldedir.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu beldeden Mirac’a yükselmiştir.
Bu belde, Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) İsra gecesinde uğradığı mübarek yerdir.
Pek çok peygamberin makamı bu topraklardadır.
Sahabe-i Kiram’ın birçoğunun kabirleri bu beldededir.
Ayrıca ahir zamanda büyük kıyamet alametlerinin vuku bulacağı yer de burasıdır.
Bu mukaddes beldeyi, şer’i delillerle ve İslam’ın izzetini yansıtan hakikatlerle bağdaştırarak Müslümanlara anlatmak farzdır.

Abdulaziz et-Tarifi

09 Oct, 17:51


Günümüz toplumuna baktığımızda, İslam’a mensup olan birçok kişide Yahudilere ait bazı özellikleri görebiliriz. Bu özellikler arasında dünyaya bağlılık, onu aşırı sevmek, iyiliği emretme ve kötülüğü yasaklama görevini ihmal etme, Allah’ın kelamını yanlış yorumlama, verilen sözleri ve anlaşmaları bozma gibi unsurlar yer almaktadır. Bu nedenlerle, bu kişilere kalp katılığı, ayrılık, ihtilaf, nifak ve dünyaya aşırı bir meyil verilmiştir. Allah, onların kalplerine dünya sevgisini ve ölümden aşırı derecede korkma hissini yerleştirmiştir. Bu yüzden düşmanları onlara hakim olmuş ve topluluklarını istila etmiştir.

Bu bağlamda, İslam ümmetine gelen her kötülük, bu olumsuz özellikler yüzünden meydana gelmiştir. Aynı şekilde, ümmete gelen her hayr, bu özelliklerin azalmasından kaynaklanmaktadır. Bir kişi, Yahudi kavminin özelliklerini tam anlamıyla benimsediğinde, onların layık olduğu cezayı hak eder. Bu yüzden Allah, Yahudi ve Hristiyanlara meyletmekten sakındırmıştır. İnsan, dış görünüşte ve iç dünyasında bir benzerlik gösterme eğilimindedir. Allah da bu nedenle Yahudi ve Hristiyan düşmanlarını dost edinmeyi yasaklamıştır. Allah, "Sizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır" (Maide, 51) buyurmuştur. Yani, kişi zahiren ve batınen onlardan olur ve onların layık olduğu cezayı hak eder; çünkü o kişi, onların kötü vasıflarını benimsemiş ve Allah’ın cezasını hak etmiştir.

Abdulaziz et-Tarifi

09 Oct, 13:01


📌Şeyh Abdulaziz Tarifi'nin Dilinden Ateizm Hakkında

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

08 Oct, 07:22


Belanın şiddeti, üst üste gelmesi ve uzun sürmesi, Allaha olan hüsnü zannı kesmemeli ve hüzne sevketmemeli. Nitekim Yakup peygamber, en çok sevdiği evlatlarını kaybetti, üzerine gözleri görmez oldu ama yinede şöyle diyordu:

Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin.

Yusuf Suresi, 87. Ayet

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

06 Oct, 14:10


Çocuğun bilgisiz oluşunu küçümsersin çünkü onunla senin aranda onun bilmediği şeyleri senin bilmeni sağlayan uzun seneler vardır. Hal böyleyken seni yaratan ve zaman çarkına koyup O çarkı döndererek öğrenmeni sağlayan Rabbine karşı tutumun nedir?

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

05 Oct, 08:24


İnsanların en fazla namaz kılanları; şehvetlerini en şiddetli şekilde kontrol altına alıp zaptedenleridir. Şehvetler ancak namazların zâyi edilmesiyle ve terk edilmesiyle galip gelebilir.

------------

Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular.

Meryem Suresi,59.Ayet

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

04 Oct, 04:54


Zikirlerin baştacı cuma günü Nebi ﷺ'e getirilen salavattır. Yeryüzündeki insanlar, Allah'ı ne kadar zikrederlerse gökyüzündekiler de yeryüzündekileri o derece hatrında tutarlar. Böylece yeryüzünde huzur oranı artar.


📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

03 Oct, 06:45


Tenhada işlenen günahlar,
Münafıklık alametlerindendir.

---------------------

İnsanlardan gizlemeye çalışırlar da Allah'tan gizlemeyi düşünmezler.

Nisa Suresi,108.Ayet

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

02 Oct, 06:48


İman üzere sebat edebilmenin en büyük etkeni gizli ibadetler, gerilemenin en büyük etkeni ise gizli işlenen günahlardır.


📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

01 Oct, 06:23


Ümmet bir dengeye ihtiyaç
duymaktadır. Bir yandan süregelen devrimlerin kontrol altına alınması gerekirken diğer yandan yaşanılan durgunluğun çözülmesi icap etmektedir.
Bunu ise ancak Rabbani bir alim yapacaktır.

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

26 Sep, 11:34


Bir devletin adil olması, güçlenmesine ve yükselmesine; zalim olması ise dağılmasına ve yok olmasına yol açar.

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

25 Sep, 08:57


Kişiye rızık verilmesinin nedenlerinden biri de güçlü zalime karşı zayıf mazluma yardım etmektir.

--------------

Nitekim Nebi şöyle buyurmuştur Allah size yardım edip rızık veriyorsa, bu, aranızdaki zayıflar sâyesinde değil midir?

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

24 Sep, 18:57


Allah, amelden daha çok niyeti ödüllendirir.

---------


Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.

Fetih Suresi,18.Ayet

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

23 Sep, 19:29


Batıl bir şey ile fetva veren yahut insanlara batılı anlatan bir kimsenin tevbesi, saptırdığı kimselere hakikati açıklayana dek kabul edilmez

https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

22 Sep, 12:08


Müslümanların düşmanlarının başına gelen musibetlere sevinmeleri, imanlarının bir alametidir. Müminin kalbindeki öfke, Allah tarafından düşmanının felaketiyle dindirilir.

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

20 Sep, 09:07


Allah, bir günü özel kıldığında, o günde yapılan salih ameli de özel kılar.

----------


Efendimiz ﷺşöyle buyurdu:
Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün, Cuma günüdür.

📸 | https://www.instagram.com/seyhtarifitr

Abdulaziz et-Tarifi

19 Sep, 10:43


Allah, işleri ve olayları dilediği gibi tersine çevirir. Henzelin (acı meyvenin) hayvanın karnından geçtikten sonra süte dönüşmesini sağlayan, krizin acısını da merhamete çevirir.

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/

Abdulaziz et-Tarifi

18 Sep, 10:12


Sabır ve takva ile Allah, musibetleri nimetlere çevirir, düşmanların hilelerini boşa çıkarır, dertleri yok eder.

----------------------

Eğer sabreder ve sakınırsanız, onların tuzakları size hiçbir zarar vermez.

Âl-i İmrân Süresi,120.Ayeti

📸 |https://www.instagram.com/seyhtarifitr/