Yüce Allah, bir âyette şöyle buyurur:
وَلَوْ يُعَجِّلُ اللّٰهُ لِلنَّاسِ الشَّرَّ اسْتِعْجَالَهُمْ بِالْخَيْرِ لَقُضِيَ اِلَيْهِمْ اَجَلُهُمْؕ
“Eğer Allah, insanların hayrı istedikleri gibi şerri de aceleyle vermek isteseydi, elbette onların ecelleri çoktan gelip çatardı.” (Yûnus, 10/11)
Bu âyet, insanın çoğu zaman kendi iyiliğini düşündüğünü zannederken, aslında farkında olmadan kendisine veya sevdiklerine zarar verebileceği durumları gözler önüne serer. İnsanoğlu, dünya hayatının meşgalesi ve günlük koşuşturmacası içinde, çoğu zaman duygularına yenik düşer. Özellikle öfke anlarında kontrolsüzce sarf edilen sözler, geri dönülmesi imkânsız zararlara yol açabilir.
Selef âlimleri, bu âyeti tefsir ederken insanın öfke anında kendisine, evladına veya ailesine beddua etmesinin ne denli tehlikeli olabileceğini belirtmişlerdir. Şöyle demişlerdir:
“İnsan, öfke anında kendisine, çocuğuna veya yakınlarına beddua eder. Eğer Allah Teâlâ bu duaları kabul etseydi, o kişiyi ve beddua edilenleri helak ederdi." (İbn Kayyim Tefsiri)
Bu ifade, insanın aceleyle, düşünmeden söylediği sözlerin nasıl büyük bir felakete yol açabileceğini vurgular. Allah’ın rahmeti, insanın bu aceleciliğine ve düşüncesizliğine hemen karşılık vermez. Zira Allah, kullarının iyiliğini ister ve onlara tövbe etme fırsatı tanır. Bu ilahi merhamet sayesinde, insanın öfke anında söylediği beddualar hemen kabul olunmaz. Ancak bu, insanın her an diline ve dualarına dikkat etmesi gerektiği gerçeğini değiştirmez.
Âyette geçen "aceleyle" ifadesi, insanın hayrı talep ederken bile nasıl bir acele içinde olduğunu, hemen sonuç almak istediğini, sabırsız davrandığını anlatır. Ancak aynı acelecilik, şerri talep ederken de kendini gösterir. Kişi, öfke anında ne dediğini bilmez, dilini kontrol edemez hâle gelir. Bu durumda, sarf edilen bir beddua, aslında istenmeyen sonuçları beraberinde getirebilir.
Bu âyet, insana öfke anlarında ne denli temkinli olması gerektiğini hatırlatır. Çünkü öfke, aklı örten ve doğruyu yanlıştan ayırt etmeyi zorlaştıran bir duygudur. İslâm, insana sabrı, itidali ve öfke anlarında kendini kontrol edebilmeyi öğütler. Hz. Peygamber’in (s.a.v) birçok hadiste öfkeyi kontrol etmenin erdemine vurgu yapması, bu konunun ne kadar önemli olduğunu gösterir.
Öfke anında yapılan beddualar, sarf edilen sözler geri alınamaz; fakat sonuçlarıyla yüzleşmek kaçınılmaz olabilir. Bu yüzden Müslüman, her daim nefsini kontrol etmeye, diline ve davranışlarına dikkat etmeye özen göstermelidir. Dua ederken, neyi talep ettiğimizi, niçin istediğimizi ve bunun sonucunda ne olabileceğini iyice düşünmeliyiz.
Allah’ın rahmeti ve merhameti sayesinde, aceleyle ve öfkeyle yapılan duaların hemen kabul edilmemesi, bizlere düşünme ve doğruyu bulma fırsatı sunar. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirerek, dualarımızı hayra yöneltmeli, dilimizi hikmetle süslemeliyiz. Öfkenin getirdiği yıkımdan uzak durmak, ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Bu bağlamda, şu söz ne kadar da anlamlıdır:
“Öfke, aklın ateşidir; bu ateşten sakının, çünkü yanarsa, sadece sizi değil, çevrenizdeki her şeyi yakıp kül eder.”
Ömer Çınar / 29 Safer 1446 - 1 Eylül 2024 Pazar