"Babasına ve kavmine demişti ki:
"İbadet edip durduğunuz bu timsâller de ne oluyor?'" (el-Enbiya, 21/52) "Timsâller" arapçada putlar demektir. Şevkânî'nin Fethu'l-Kadîr adlı tefsirinde de belirttiği gibi. O şöyle diyor: Timsâller putlar demektir. Timsalin asıl anlamı yüce Allah'ın yarattıklarından herhangi bir şeye benzer olarak yapılan bir şeydir. Mesela, bir şeyi bir başkasının benzeri olarak ortaya koyduğumuz takdirde: O şeyi, o şeye temsil ettim (benzettim) denilir. İşte temsil edilen bu varlığın ismine de "timsâl" denilir.²⁵/²⁵
Müşriklerin tapındıkları putlar da birtakım velileri temsil ediyordu. Buna delil:
a. Buhârî, İbn Abbas Radıyallahu anh'dan yüce Allah'ın:
"Ve: Tanrılarınızı sakın bırakmayın. Sakın Ved, Suva, Yeğûs, Ye’ûk ve Nesri terketmeyin, dediler." (Nuh, 71/23) buyruğunu açıklarken şunları söylediğini nakletmektedir:
Nuh kavminin ibadet ettikleri putlar araplara geçti... Bunlar Nuh kavminden salih birtakım kimselerin isimleri idi. Bu kişiler öldükten sonra şeytan onların kavimlerine: Bunların oturup kalktıkları meclislerde birtakım taşlar dikiniz ve bu taşlara onların isimlerini veriniz, diye telkin etti. Onlar da bu işi yaptılar. O vakit bunlara ibadet edilmedi. Nihayet bu kavim helâk olup da ilim ortadan kalkınca o putlara ibadet edildi. Burada "ortadan kalkınca" ifadesinden kasıt, özel olarak o suretlere, heykellere dair bilgidir.²⁶/²⁶
b. Yine Buhârî İbn Abbas'tan yüce Allah'ın:
"Şimdi haber verin Lât ve Uzzâ'dan" (en-Necm,53/13) buyruğu hakkında şunları söylediğini nakletmektedir: Lat hacılar için sevik hazırlayan bir adam idi.²⁷/²⁷
Derim ki işte bundan dolayı yüce Allah pek çok âyet-i kerimede bunlara "veliler" adını vermiş bulunmaktadır. Bu âyetlerden birisi de:
"Yoksa onlar ondan başka veliler mi edindiler?" (eş-Şura, 42/9) buyruğudur.
Bu geçen açıklamadan “Kur’ân’ı Kerim'in sözkonusu ettiği müşrikler taştan birtakım putlara tapınıyorlardı ve onlar veli değillerdi” diye zanneden pekçoklari Şirk etdikleri anlaşilmaktadir. Bunun Şirk olması şundandır: Putlar ve heykeller az önceden de geçtiği gibi salih birtakım insanları temsil ediyordu.
3- Arapçaya göre tefsirin bir diğer örneği yüce Allah'ın:
"Onun için bil ki: 'Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur.''
(Muhammed, 47/19) buyruğudur.
"İlâh" mabud anlamındadır. Buna göre buyruk: "Allah'tan başka mabud yoktur" demek olur. Allah'ın dışında mabudlar pek çok olduğundan ötürü, mesela Hindistan'da Hindular ineklere tapınırlar, hristiyanlar Mesih'e ibadet ederler, bazıları-maalesef- evliyaya ibadet eder ve Allah'tan başkasına dua ederler.
Hadis-i şerifte: "Dua ibadetin ta kendisidir."²⁸/²⁸ denilmiştir.
Bu sebeple açıklamaya "hak" kelimesinin ilave edilmesi kaçınılmaz olmuştur. Buna göre anlamı şöyle olur:
Allah'tan başka hak mabud yoktur. Böylelikle bütün batıl mabudlar kapsam dışında kalmış olmaktadır. Bu şekilde tefsirin delili de yüce Allah'ın: "Bunun sebebi şudur:
Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. Ondan başka onların dua ettikleri ise bâtıldır." (Lukman, 31/30) buyruğudur.
25/²⁵ Fethu'l-Kadîr, III, 413.
26/²⁶ Buhârî, VI, 73
27/²⁷ Buhârî, VI, 51
28/²⁸ Hadisi Tirmizî rivayet etmiş olup, hasen, sahih bir hadistir demiştir.
╭┈─────── ೄྀ࿐ ˊˎ-
╰┈➤ @Tefsir_ibn_Kesir