Sağlıklı Organik Yaşam pinned Deleted message
Sağlıklı Organik Yaşam
@sagliklikanal
Sağlık Yaşam İle İlgili İpuçları. Sağlık Tarifler. Herşey Burada. #sağlık #organik #hastalıklar #tarifler Reklam Ve İşbirliği için @uzaycozmoz mesaj atınız.
Sağlıklı Organik Yaşam (Turkish)
Sağlıklı Organik Yaşam kanalı, sağlık ve yaşam ile ilgili ipuçları, organik tarifler ve sağlıklı yaşam hakkında her şeyi bulabileceğiniz bir platformdur. Kanalda hastalıkların önlenmesi, doğal beslenme yöntemleri, egzersiz ipuçları ve daha birçok konuda bilgiler paylaşılmaktadır. Sağlıkla ilgili güncel haberler ve sağlık alanındaki yenilikler de takipçilerle paylaşılmaktadır. Sağlıklı Organik Yaşam kanalında, beden ve zihin sağlığınızı iyileştirmenin yolları hakkında detaylı bilgiler bulabilirsiniz. Ayrıca organik tarifler ve sağlıklı beslenme önerileri ile daha dengeli bir yaşam sürmeyi hedefleyen herkes için değerli içerikler sunulmaktadır. Kanalda yer alan etkili sağlık tarifleri ve bitkisel çözümler sayesinde doğal yollarla sağlığınıza kavuşabilirsiniz. Sağlıklı Organik Yaşam kanalı, sağlıklı yaşam konusunda uzman görüşlerine ve araştırmalara dayalı içerikler sunmaktadır. Sağlıklı bir yaşam sürmek ve vücut sağlığınızı korumak için bu kanalı takip etmeyi unutmayın. Sağlıklı Organik Yaşam kanalı, #sağlık #organik #hastalıklar #tarifler gibi konuları kapsayan zengin içeriğiyle sizlere en güncel ve doğru bilgileri sunmayı hedeflemektedir. Kanalda yer almak ve sağlıklı yaşamınıza destek olacak bilgilerden haberdar olmak için @uzaycozmoz'a mesaj atarak reklam ve işbirliği olanakları hakkında bilgi alabilirsiniz.
Sağlıklı Organik Yaşam
25 Oct, 13:19
Orta Asya’da ABD taşeronluğunun iflası
H. Fırat
Orta Asya: Dış politikada gürültü
ve hezimet
Türk dış politikasının Kafkaslar’a ve Orta Asya’ya ilişkin boyutuna geçiyoruz. ‘90’lı yılların başında Sovyetler Birliği’nin çözülmesi ve dağılmasının ardından Kafkaslar’da Azerbaycan, Orta Asya’da ise Türki Cumhuriyetler olarak tanımlanan devletlerin ortaya çıkışıyla birlikte, Türk dış politikasına yeni ve üzerine büyük gürültüler koparılan bir alan açıldı. Bu alanda Türk dış politikasının son on yıllık bilançosu, bir kısım burjuva yazarlarının da açıkça tespit ettiği gibi, tam bir “hezimet” oldu.
Fakat hezimete uğrayan öncelikle ABD emperyalizmi ve dolayısıyla Türkiye’dir. Zira Türk burjuvazisi bu alanda kendine özgü çıkar ve tercihlere dayalı bir dış politika çizgisi izlemekten çok, ABD emperyalizminin bölgeye ilişkin stratejik çıkar ve hesaplarının basit bir taşeronu olmaktan öteye gidememiştir. Zaten Türk burjuvazisinin siyasal sözcüleri de Türk dış politikasının bu alandaki temel misyonun, “tarihi ve kültürel bağlar”ına dayanarak, emperyalist batı ile Asya’nın Türk cumhuriyetleri arasında “köprü olmak” olarak tanımlamışlardır. Amaç başta ABD emperyalizmi olmak üzere batılı emperyalistlere köprü olmak ve bundan doğal olarak kırıntı kabilinde de olsa pay kapmaktı. Sonuçta bu bile başarılamadı. Çin ve Rusya’nın karşı hamleleriyle, ABD emperyalizmi, çok büyük önem verdiği bu alanda büyük ölçüde dışlandı.
Gerçek niteliği ve işlevi bu denli açık biçimde ortaya konulmasına rağmen, Özal’dan başlayarak burjuva siyaset adamları tarafından iç politikada halk kitlelerini aldatmaya ve sersemletmeye dayalı iddialı söylemlere dayanak yapılan Türk dış politikasının bu alanı üzerinde biraz durmak gerekiyor. Bilindiği gibi; ‘90’lı yılların başında ve bu propagandanın halk kitlelerine dönük yüzünde, “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne 200 milyonluk Türk dünyası”ndan sözedilir ve Türkiye de bu dünyanın “doğal lideri” olarak sunulurdu. Bu resmi söylemle dış politikada olduğu kadar iç politikada da gerici, ırkçı-turancı ideolojiye ayrı bir kuvvet kazandırılmıştı. 12 Eylül mağduru faşist Türkeş bu yönelimle birlikte rehabilite edilmekten de öteye yeniden rejimin en has adamı haline getirildi. Yeni Türk cumhuriyetlerle kurulacak ilişkilerin önemli bir olanağı, doğal temsilcisi sayıldı. Azerbaycan ve Orta Asya cumhuriyetleriyle ilişkilerde öne çıkarılan bakanlar hep de öteki partilerdeki eski MHP’liler oldu. Azerbaycan’da darbe yapmaya kalkan, Özbekistan’da kirli oyunlara adı karışan DYP’li faşist Ayvaz Gökdemir bunun ilk akla gelen örneklerinden. Fakat bu da kör bir politikaydı ve çok geçmeden ayaklara dolandı.
#ortaasya #abd #Türkiye
🇹🇷 FİKİR PANOSU: Gerçek olaylardan haberdar olun ✅
H. Fırat
Orta Asya: Dış politikada gürültü
ve hezimet
Türk dış politikasının Kafkaslar’a ve Orta Asya’ya ilişkin boyutuna geçiyoruz. ‘90’lı yılların başında Sovyetler Birliği’nin çözülmesi ve dağılmasının ardından Kafkaslar’da Azerbaycan, Orta Asya’da ise Türki Cumhuriyetler olarak tanımlanan devletlerin ortaya çıkışıyla birlikte, Türk dış politikasına yeni ve üzerine büyük gürültüler koparılan bir alan açıldı. Bu alanda Türk dış politikasının son on yıllık bilançosu, bir kısım burjuva yazarlarının da açıkça tespit ettiği gibi, tam bir “hezimet” oldu.
Fakat hezimete uğrayan öncelikle ABD emperyalizmi ve dolayısıyla Türkiye’dir. Zira Türk burjuvazisi bu alanda kendine özgü çıkar ve tercihlere dayalı bir dış politika çizgisi izlemekten çok, ABD emperyalizminin bölgeye ilişkin stratejik çıkar ve hesaplarının basit bir taşeronu olmaktan öteye gidememiştir. Zaten Türk burjuvazisinin siyasal sözcüleri de Türk dış politikasının bu alandaki temel misyonun, “tarihi ve kültürel bağlar”ına dayanarak, emperyalist batı ile Asya’nın Türk cumhuriyetleri arasında “köprü olmak” olarak tanımlamışlardır. Amaç başta ABD emperyalizmi olmak üzere batılı emperyalistlere köprü olmak ve bundan doğal olarak kırıntı kabilinde de olsa pay kapmaktı. Sonuçta bu bile başarılamadı. Çin ve Rusya’nın karşı hamleleriyle, ABD emperyalizmi, çok büyük önem verdiği bu alanda büyük ölçüde dışlandı.
Gerçek niteliği ve işlevi bu denli açık biçimde ortaya konulmasına rağmen, Özal’dan başlayarak burjuva siyaset adamları tarafından iç politikada halk kitlelerini aldatmaya ve sersemletmeye dayalı iddialı söylemlere dayanak yapılan Türk dış politikasının bu alanı üzerinde biraz durmak gerekiyor. Bilindiği gibi; ‘90’lı yılların başında ve bu propagandanın halk kitlelerine dönük yüzünde, “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne 200 milyonluk Türk dünyası”ndan sözedilir ve Türkiye de bu dünyanın “doğal lideri” olarak sunulurdu. Bu resmi söylemle dış politikada olduğu kadar iç politikada da gerici, ırkçı-turancı ideolojiye ayrı bir kuvvet kazandırılmıştı. 12 Eylül mağduru faşist Türkeş bu yönelimle birlikte rehabilite edilmekten de öteye yeniden rejimin en has adamı haline getirildi. Yeni Türk cumhuriyetlerle kurulacak ilişkilerin önemli bir olanağı, doğal temsilcisi sayıldı. Azerbaycan ve Orta Asya cumhuriyetleriyle ilişkilerde öne çıkarılan bakanlar hep de öteki partilerdeki eski MHP’liler oldu. Azerbaycan’da darbe yapmaya kalkan, Özbekistan’da kirli oyunlara adı karışan DYP’li faşist Ayvaz Gökdemir bunun ilk akla gelen örneklerinden. Fakat bu da kör bir politikaydı ve çok geçmeden ayaklara dolandı.
#ortaasya #abd #Türkiye
2,231
subscribers
135
photos
3
videos
