Mâlikî ulemâsından sûfî müfessir İbn Acîbe (rh.a.), bu âyetin işârî tefsirinde şöyle buyuruyor:
"Gökten inen yağmur, âriflerin kalbine gelen mânevî hâlleri ve varidatları anlatmaktadır. Bu hâl ve vâridatların (ilhamların) eseri onların dış âzalarında gözükür.
Yağmurun içindeki karanlıklar, o mânevî hâllerin bir kısmının, dînin zâhiriyle yetinen kimselere gizli kalmasına işarettir. Bunun için onlar, bu ilimleri inkâr etmektedirler.
Âyetteki gök gürültüsü ise, velîlerin meclis ve halkalarda Allah'ı açıkça zikir şeklini anlatmaktadır.
Şimşek, âriflerin konuştuğu sırlı ilimlere ve hasımlarına karşı kullandıkları açık delillere işaret etmektedir. Avam halk o ilimleri işitince kalpleri onları kabulden kaçar, ancak bu ilimleri insafla incelediklerinde onların gerçek olduğunu görürler ve onlara meyledip bu ilimlerin çağırdığı tarafa doğru yürürler. Ancak hasımlar kendilerine saldırınca oldukları yerde kalırlar ve inkâra giderler. Allah dileseydi bütün insanları hidayet üzere tutardı; fakat âyette belirtildiği gibi onlar, sürekli ihtilaf içinde olacaklardır (Hûd 11/118)."
| İbn Acîbe, Bahrü'l-Medîd, 1/277-278.